Susanlar Köyü

Susanlar Köyü
  • 9
    0
    3
    3
  • Bu köydeki insanlar birkaç yıldır susarak yaşıyorlar. Olan biten her şeyi onayladıklarından değil bu sessizlik, özünde çoğu merhametli ve düşünceli ancak yüz ifadeleri abanoz misali. Öyle kayıtsız, öyle sert. Fiziksel olarak yaşıyor olsalar da tam anlamıyla ölü sessizliğine bürünmüşler. Üstelik azınlık değil, çoğunluklar. Anlatacak çok şeyleri var. Bir konuşsalar, neler neler anlatırlar. Yaşadıkları haksızlıkları, şahit oldukları yolsuzlukları, zulümleri, acıları... 

    Ancak hep böyle değilmiş bu köy. Birkaç yıl önce bu köyün yeşili yeşil, mavisi mavi, sarısı sarıymış. Hem de olabildiğince canlı ve parlak. Toprağında güzel sebzeler yetişir, ağaçlarından meyveler taşarmış. Ne bereketli köy! Kahvehanelerinde kadını erkeği birlikte oturur, kitap okur, sohbet edermiş. O zaman sessiz değil tabi köy! Olabildiğince muhabbet. 

    Çocuklar neşe doluymuş, gençleri heyecanlı, umutlu. Biraz da hayalperest. Sokaklarda koşuşturur, ağaçlara tırmanır, uçurtmalar uçururlarmış. Parklar taşarcasına çocuk doluymuş. Her yer cıvıl cıvıl. Şarkılar, anlam bakımından zengin sözcüklerden, güzel ezgilerden oluşurmuş. 

    Eğitim seferberlikleri de son gaz devam ediyormuş. Hedefleri okuma-yazma bilmeyen tek bir kişinin dahi kalmamasıymış. Öğretmenler ise zor koşullarda yetişmiş, donanımlı birer eğitimcilermiş. Bu eğitimciler aldıkları kaliteli eğitimi, çocuklara ve gençlere en iyi şekilde aktarıp gelecekteki nesli kendileri gibi aydın, memlekete faydalı yetiştirmeyi görev edinmişler. Kütüphanelerini kitaplarla doldurmuşlar, yabancı kitapları kendi dillerine çevirip kütüphanelerini zenginleştirmişler. 

    Köydeki insanlar okudukça farklı fikirler çoğalmış. Gelişmişlik ne kadar arttıysa çeşitlilik de bir o kadar artmış. Bazen tatsız olaylar yaşansa da empati duyguları çok yüksek olduğu için bir masada tekrar oturmayı başarmışlar. Kavga etmeden tartışmayı öğrenmişler. Gökkuşağı misali, bir çok farklı renk birleşip göz kamaştırıcı bir cümbüş oluşturmuş.

    Her şey böyle güzel giderken, aniden zincirin tek bir halkası kopmuş. Bunun ne olduğunu ben söylemeyeceğim, okuyucuya bırakıyorum. 

    Bu halka öyle bir halkaymış ki tüm zincirin dağılmasına sebep olmuş. Kurulan tüm düzen yerle bir olmuş. Köyün toprağı sebze yetiştirmez, ağacı meyve vermez, suyu da akmaz olmuş. Parklar yaşlı adamlara kalmış, tüm çocuklar evlere kapanmış. Gençler umutlarını yitirmişler. Hayalperest değillermiş artık çünkü tek amaçları karınlarını doyurabilmek olmuş.

    Köyün önce yeşili kaybolmuş, sonra mavisi ve sarısı. Tüm köye tek bir renk hakim olmuş, gri. 
    Ah! Gri. Öyle bir renktir ki o. İnsana baktığını gördürmez, duyduğunu duydurmaz. Bu renk öyle bulanıklaştırır ki insanı! En net olanı bile belirsizleştirir. İnsanlar bu renkle beraber siyah ve beyazın arasında sıkışıp kalmışlar. Hareketsizlik. Acizlik. En kötü hareket bile muhakkak bu hareketsizlikten kat kat iyidir. 

    Eğitime gelecek olursak, eğitim ayaklar altına alınmış. Öğretmen olabilmek için gereken sert koşullar kaldırılmış. Bilen ve bilmeyeni ayırt etmek artık mümkün değilmiş. Bu yetersiz insanların yetiştirdiği her kuşak bir öncekinden daha yararsızmış. Üstelik küstahmış. Eğitimciler de kendilerini yukarıda görüyorlarmış ve başarısızlığın çocukların zeki olmadığından kaynaklandığını iddia ediyorlarmış. Bazen de aileleri suçluyorlarmış.

    Köyde cahil kalmak için yemin etmiş birkaç gerici insan tüm bu karmaşayı fırsat bilip kendilerini öne atmışlar. Bilgisizlikleriyle övünüp öyle yüksek sesli konuşuyorlarmış ki bu durum aydın insanların korkup yerlerine sinmelerine, susmalarına neden olmuş. Köy bu şiddet yanlısı ve çığırtkan insanların ellerine teslim olmuş. Gün geçtikçe cahillik artmış, cahillik arttıkça da cahil cesareti. Cahil cahilliğini bilmez, pervasızca aydınını aşağılar, ötekileştirir olmuş. Zaten çoğu aydın bu ötekileştirmeye dayanamamış ve atlarına binip başka köye doğru yol almış. Kalanlar da delirmemek için susmaya, kendi köşelerine çekilip kendilerine farklı bir dünya yaratmaya başlamışlar. 

    Köyde her geçen gün işler rayından çıkmış. Doğru yerine yalan, sevgi yerine nefret yayılmış. Eskiden aynı masada oturup sohbet eden insanlar birbirlerine selam vermez olmuş. Tüm dostluklar düşmanlığa dönüşmüş. Zamanla köy sessizliğe bürünmüş. 

    Köydeki insanlar o kadar kayıtsızlaşmışlar ki, başlarına gelen her kötülüğe, her haksızlığa susmuşlar. Her şeyin en iyisini hak ediyorlarken kendilerini hep en kötüsüne layık görmüşler. Daha fazlasını yapabilecek güçleri varken aza kanaat etmişler. Konuşulmayanı konuşarak geleceklerini karartan bu düzeni yıkabileceklerken aciz kalıp susmayı tercih etmişler. 

    Burası artık susanlar köyü olmuş.

    Bir zamanlar güzel olan bu köy, artık güzel değilmiş. 


    Yorumlar (3)
    • Elinize sağlık. Bu köy kulağa pek tanıdık geliyor; gerçeklikle kurduğu bağ bakımından yazınızı kıymetli buldum.

      • kesinlikle devamı gelmeli

        • Elinize sağlık bir hikaye bu kadar dokunaklı olabilirdi anlamal isteyenlere.

          Yorum Bırakın

          Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.