#1 Ahmet Hamdi Tanpınar – Saatleri Ayarlama Enstitüsü

 Ahmet Hamdi’nin, Türk toplumunun yaşadığı medeniyet çatışmasını yergi dili ile kaleme aldığı önemli romanı. Eser, edebiyatımızda sıkça görülen doğu-batı çatışması üzerine dizayn edilmiştir. Eserde, Osmanlı’nın yıkılış ve Cumhuriyet’in kuruluş süreci, ve bu sürecin toplumda yarattığı dikatomiler güçlü metaforlar ile okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. En bilinen metafor ise ‘’hasta adam’’ olarak kast edilen Osmanlıdır. 

#2 Thomas Hobbes – Leviathan

Bir Siyaset filozofu olan Hobbes’un, devlet ve toplum arasında oluşturulması gerektiği düşünülen sözleşme mantalitesinin içeriğe dökülmüş halidir. İnsanı doğası gereği kötü tanımlayan Hobbes, bu tanımı ‘’homo homini lupus’’ yani ‘’insan, insanın kurdudur.’’ Aforizması ile devletin neden gerekli olduğunu bu eserinde anlatmaya çalışmıştır. Devletin oluşmasını sağlayan en büyük şey ise ‘’güvenlikti’’ çünkü insanlar korku durumundan çıkması için güvenliği sağlayacak bir otoriteye ihtiyaç duyuyorlardı.

#3 Jean Baudrillard – Tüketim Toplumu

Tüketim Toplumu, Baudrillard’ın insanların gündelik tüketim pratiklerini irdelelediği ve tüketim davranışlarının toplumda oluşturduğu sahte gerçekliği: özne, nesne ve mekan gibi bir çok noktadan eleştirdiği sosyolojik bir eseridir. Hazza dayalı tüketim ile ihtiyaca dayalı tüketimin artık siyah-beyaz gibi değil, tamamen gri bir alanda olduğunu belirterek aslında tüketimin arasındaki bu ayrımın ortadan kalktığını anlatmıştır. Ona göre tüketim artık insanlar için bir yaşamsal pratik haline gelmiş, insanlara statü veprestij kazandıran bir olgu olmuştur.

#4 Ömer Hayyam – Rubailer

Hayyam’ın, her türlü konuda hem felsefi hem de teolojik temelde ele aldığı şiirlerinin kitabıdır. Kendi içinde bağımsız birer şiir olan dörtlükler, dönemin göreceli baskı ve taassup ortamında aşktan, şaraptan ve özgürlükten söz eder. Eleştiri oklarını iktidar sahiplerine, adil olmayan kadılara, softalara ve vurguncu zenginlere yöneltir. Tabii ki vefasız âşıklar da nasibini alır bu sivri oklardan. Rubailer içerik olarak dünyaya bir meydan okumadır, varoluş temelinde yüceltilen bir mutluluk felsefesinin mısralara ustalıkla serpiştirilmesidir.

#5 Alfred Adler – İnsanı Tanıma Sanatı

İnsanı tanıma sanatının amacı; kişinin kusurlu davranışlarının sosyal ve toplumsal hayatını nasıl etkilediğini anlatmak. Ayrıca insanın kendi hatalarını görmesi farkına varması diğer insanların davranış sebeplerinin nelerden kaynaklandığını tecrübe ederek insanın öncelikle tanıma sanatına kendinden başlamasını söyler. Adler, eserinde empati ve iç görü ile insanın kendini tanımasını, ve böylece daha sağlıklı bir sosyal yaşama ulaşacağından bahsetmiştir.

#6 Nilüfer Öndin – Rönesans Düşüncesi ve Resim Sanatı

Nilüfer Öndin, Rönesans dönemi eserlerde bulunan mitolojik ve teolojik öğelerin düşünsel sürecini anlattığı eser. Rönesans’ta yapılan sanat eserlerindeki kodları, imgeleri ve göstergeleri açımlayarak o dönemin mottosunun sanatsal sürecini bizler için açıklamıştır. Sanat tarihçisi Nilüfer Öndin, insanın her şeyin ölçücü olarak kabul edildiği humanist Rönesans'ın "aynaları" olan eserleri incelmek ve anlamak isteyenlerin ihtiyaç duyacağı bilgileri Rönesans Düşüncesi ve Resim Sanatı'nda bir araya topluyor.

#7 Voltaire – Cahil Filozof

Fransız aydınlanmasının kuşkusuz en cesur ve en sert filozoflarından Voltaire’nin, içini döktüğü eser. Eserde; aydınlanmadan, tahayyüle, meraktan, insanın özüne kadar birçok noktaya eleştiri ve yorum getiriyor. Ayrıca geçmiş dönemlerde modern felsefeyi kuran Descartes’e, tarihin en önemli matematikçilerinden Leibniz’e ve Döneminin en önemli rasyonalistlerinden Spinoza’ya sert eleştirilerde bulunmuştur. Kitabında; Descartes, Spinoza, Leibniz gibi düşünürlerin tezleriyle yüzleşerek, kendinin ve başkalarının cehaletinden geçer. Voltaire bu yolculukta aklın şafağına ulaşır. Bu küçük ama etkili eser Voltaire’in felsefesinin inancıyla birleştiği noktaya ışık tutması açısından da önem taşır.

#8 Umberto Eco – Orta Çağ 

Umberto Eco bu kitapta, farklı disiplinlerde orta çağ üzerine uzmanlaşmış isimlerle işbirliği yaparak okuyucusunu; sanat, tarih, edebiyat, müzik, felsefe, bilim ve teknik gibi başlıklar altında Avrupa uygarlığının söz konusu dönemdeki hikayesine doğru yolculuğa çıkarıyor. Kitap, Umberto Eco'nun orta çağın ne olduğunu ya da kendi deyişiyle öncelikle ne olmadığını anlatan giriş yazısıyla başlıyor ve böylelikle kitaptan nasıl yararlanılması gerektiğinin ipuçlarını veriyor. Bu yazıda orta çağın başlangıç ve bitim tarihlerini de tartışan Eco, dönemin yaygın kabuller (476-1492 yılları) itibarıyla en az 1016 yılı kapsadığını belirtiyor. Girişi izleyen bölümler klasik ansiklopedi formatında düzenlenmiş değil.

#9 Marquis de Sade – Yatak Odasında Felsefe 

De Sade’nin tüm ahlaki ve kültürel normları kendi metaforu ile adeta ‘’kırbaçladığı’’ eser. İnsanların sosyal yaşamdaki yaşadığı ahlaki çelişkileri irdeleyen de Sade, oldukça sert bir hiciv dili kullanmıştır. Yatak Odasında Felsefe'de, Marquis de Sade bütün toplumsal tabuları ve ahlaki kuralları adeta ateşe verir. Bir yatak odasında, başkarakterlerin diyalogları şeklinde ilerleyen kitap cinselliğe, felsefeye, dine, ikili ilişkilere değinir ve gerçek mutluluk nasıl olmalı sorusunun yanıtını arar. Fransız İhtilali'ni tamamlayacak tek ahlâki sistemin libertenizm olduğunu iddia eden Marquis de Sade, Yatak Odasında Felsefe'de Eugenie, Dolmancé ve Saint Ange'ın diyaloglarıyla bu iddiasına kanıtlar sunar.

#10 Turgut Uyar – Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım