Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Fransız ekolünden beslendiği su götürmez bir gerçektir. Fransız sembolist ve romantiklerden hatta Fransız rasyonalist filozoflardan bile etkilenmiştir. Bu isimlerden bazıları; Baudelaire, Nerval, Verlaine, Bergson, Gide'dir. Şiirlerinde, seyahatnamelerinde, romanlarında bu isimlerin etkisinde biz yazım üslubu geliştirdiği ve edebiyatımıza entegre ettiği açıkça görülmektedir ama burada irdeleyeceğimiz konu bu etkiden ziyade etkilendiği isimlerden başta ''Baudelaire'' olmak üzere direkt şiiri Türkçeye çevirip kendi eseri olarak sunması yani ''intihal'' yapması. Örneklendirmek gerekir ise;
''Üç Yıl Sonra'' şiirinde Verlaine;
''Her şey yerli yerinde delişmen asmalar'' derken,
Ahmet Hamdi ise ''Her şey Yerli Yerinde'' şiirinde;
''Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak'' demiştir.
Tekrar farklı dizelerle devam edelim. Murat Bardakçı'nın da Haber Türk'te yayımladığı ''Tanpınar Modası'' adlı köşe yazısında ''Baudelaire- L'irreparable'' şirinden direkt alıntı olduğunu iddia ettiği şiire bakalım.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dizeleri;
''Bu azap ta hilkatten beri bizimle ve bizde
Geçinir, kurt nasıl ölüyle, tırtıl neşeyle
Beslenirse biz de öyle besleriz onu.''
Şimdi bir de Baudelaire'nin dizelerinden göz atalım;
''Pouvons-nous etouffer le vieux, le long Remords
Qui vit, s'agite et se tortille
Et se nourrit de nous comme le vers des morts,
Comme du chene la chenille?
Pouvons-nous etouffer l'implacable Remords?''
Türkçesi:
''Dindirebilir miyiz eski, uzun azabı?
Yaşar ve kımıldanır içimizde
Kurt nasıl ölülerle, tırtıl nasıl meşeyle
Beslenirse öyle beslenir bizle
Dindirebilir miyiz bu onulmaz Azabı?''
Ayrıca şiirde geçen dizelerden birinde "Tırtıl neşeyle beslenirse" değil, "Tırtıl meşeyle beslenirse" şeklinde olması gerekir; çünkü bu dizelerin gerçek sahibi Tanpınar değil, Baudelaire.
Ayrıca Erdoğan Alkan, ''Şiir Sanatı'' kitabında bu durumu fazlaca eleştirmiş ve birçok dizede Baudelaireden açık bir intihalin söz konusu olduğunu gözler önüne sermiştir.
''Tanpınar, Baudelaire'in beş dizesinin özünü üç dizede emip kendine mi mal etmiş? Peki, meşe nasıl neşe olmuş? Tanpınar Hoca'nın ölümünden sonra şiirlerini yayına hazırlayan Prof. Mehmet Kaplan ve yeni baskıları sürdüren Prof. Dr. İnci Enginün gibi edebiyat muallimlerinin azizliği yüzünden. Prof. Dr İnci Enginün'ün imzasını taşıyan, "üçüncü baskıya Önsöz"ü okuyalım:''
Önsöz: ''Onun eserlerinin en iyi şekilde yayınlanması için, onun öğrencileri olarak elimizden geleni yapmayı bir görev saymaktayız ... " Aynı önsözden anladığıma göre, yayın işinde bir değil, birçok öğretim görevlisi var. El birliğiyle ve titiz (!) bir çalışmayla hocalarına neşeli bir süpriz hazırlamışlar. Tek yanlışlık bu değil. Tanpınar'ın bir başka şiirindeki "Mortofon"un "Mortefontaine", "Ermenonvil"in, "Ermenonville", "Ter çayı"nın "Theve çayı" şeklinde düzeltilmesi gerekir.''
Ayrıca Ermenonville büyük J. J. Rousseau'nun yaşadığı, çiçekleri ve bitkileri incelediği yer. Öldüğünde ilk oraya gömüldüğü için binlerce turistin akınına uğramıştı.
''Senlis'de, Mortefon'da
Ermenonville ormanında
Dalgın dolaştığım gün
Nerval şiirinin rüzgarında
Senlis'de, Mortefon'da
Gök mavi toprak nemliydi
Ağaçlıklar içinde bir yerde
Kesik kesik öten kuş sesinde
Aurelia ağalar gibiydi
Senlis'de, Mortefon'da''
Şimdi bir de Gérard de Nerval'den alıntıladığı dizelere bakalım
Nerval'in ''Siyah Nokta'' şiiri;
''Kim ki güneşe sürekli bakıp durur
Mor bir lekenin uçuştuğunu görür
Gözlerinde, çevresinde ve havada.
Bir zamanlar çok genç ve çok gözü pektim,
Utku'ya bir an sabit gözlerle baktım
Aç bakışımda siyah bir nokta kaldı.
O gün, bugün, bir yas işareti gibi
Görürüm her yerde o siyah lekeyi
Karışır gözümün daldığı her şeye!
Nedir bu mutlulukla arama giren!
Yazık bize! yalnız kartal bakabilen
Kazasız, belasız Utku ve Güneş'e.''
Bir de Ahmet Hamdi'nin farklı dizelerde yer verdiği sözcüklere, imgelere ve benzetmeye bakalım. Aslında kompozisyon bire bir alınmış gibi
Şimdi de Tanpınar'ın çeşitli şiirlerinden dizeler görelim:
Eşik Şiiri:
Alnında bir siyah nokta geceden
Zaman kırıntıları:
Ve benim gözlerimle bakanlar güneşe
Ancak tanır bizi
Mor çemberlerin uçuştuğu akşam sularından.
Zaman kırıntıları:
Sokma güneşle arana
İmkansızın parıltısını
Bendedir Korkusu:
Çelik gagasında fecri taşıyan
Mavi kartal benim...
Pençelerimde
Asılmış bir zümrüt gibidir hayat.
Ey Kartal Bakışlı:
Ey kartal bakışlı avcısı fecrin
Ahmet Hamdi, aslında bariz şekilde esinlenmeden öteye giderek şiirin yapısını, imgelerini, sözcüklerini kendine mal etmiş. Ayrıca önemsiz, şiirin kompozisyonunu bozmayacak bazı eklemeler ve değişiklikler yapmıştır, örneğin: "Gözlerindeki mor leke, yani göz halkaları Tanpınar' da "mor çember" olmuş. Güneşe ve utkuya Nerval'in şiirinde yalnız kartal bakabildiği için Tanpınar "Çelik gagasında fecri taşıyan / Mavi kartal benim" demiş, güneş sözcüğünün yerini güneşin doğuşu "fecir" almış.
Yine Erdoğan Alkan şöyle demiştir;
Başka örnekler. Şu iki dize Paul Valery'nin "Dost Orman" şiirinden:
''Gökte ay masaldaki bir meyve
Paylaştık o sihirli meyveyi''
Bu iki dize de Tanpınar'ın Hatırlama şiirinden:
''Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtabı kırılmış dal uçlarından''
Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer'e yazdığı mektubunda bitmemiş bir şiirindeki çalışmalarından söz ediyor. Yazdığı dizeleri beğenmediğini söylüyor ve şunları ekliyor: "Halbuki ben aynen, Mallarme'den tercüme ettiğim şu beyiti koymak isterdim: 'Bütün bir ömürde yalnız / Bir kere duyulan sesi', yapamadım."
Tecer'e yapamadım diyor ama yapabiliyor böyle şeyleri Tanpınar. Nitekim bir başka şiirine Mallarme'nin başka dizelerini rahatça aktarmış.
Yine Erdoğan Alkan kitabında bahsettiği, Tanpınar'ın bir başka alıntısı;
Mallarme'nin İmbat şiirinden:
"Denizde ıslanan yüreğini bu yolculuktan
Hiçbir şey durduramaz: ne gözlerin yansıttığı
O eski bahçeler, ne lambanın solgun ışığı"
Tanpınar'ın Yolculuk şiirinden:
"Hiçbir şey bağlamaz beni bu yere
Ne hatıraların yalvaran sesi
Ne ağaçların kuytu gölgesi
Rüya besteleyen eski bahçeler
Ne lambam ki soluk bir ışık serper ... "
Tabii ki saf şiir hareketi de Fransız etkisinde yazmakla kalmamış, öykünmenin sınırlarını fazlasıyla aşmıştır fakat konumuz Ahmet Hamdi Tanpınar. Ahmet Hamdi Tanpınar birçok Fransız sembolist ve romantikten alıntılar yapsa da biz Baudelaire'den devam edelim. Erdoğan Alkan'ın kitabında geçen bir başka Tanpınar intihali;
Aşağıdaki dörtlükler Baudelaire'in L'Irremediable (Çaresiz) şiirinden:
Bir Fikir, bir Şekil, bir Varlık,
Çirkin sevinin ayarttığı
Gezgin ve toy bir melek, göğü
Terk edip, kurşunlu, bataklık
Göksel bakışın ermediği
Styx Irmağının ağına
Diplerdeki karanlığına
Düşmüş ve o korkunç akışın
Karabasan'ın elinde
Çırpınıyor, ey büyük acı!
Çılgın şarkılar dilinde,
Dönüp duran o dev burgacı.
Boşuna bir yüzücü gibi
Uğraşıyor aşayım diye
Ve sürekli batıyor suya
Bırakmıyor Styx'in dibi.
Özetleyelim, Bir Düşün (Fikir), Biçim ve Varlık'ı simgeleyen toy bir melek Styx ırmağına düşüyor, çırpınıyor kurtulmak için, sürekli batıyor suya, bırakmıyor Styx ırmağının dibi.
Şimdi Tanpınar'ın Yavaş Yavaş Aydınlanan şiirinin dörtlüğünü okuyalım:
"Yavaş yavaş aydınlanan
Bir denizaltı alemi
Yosunlu bir boşluktan
Çekiyor kendine beni"
Baudelaire'i özetlemiş, ilk dizeyi "Bir Fikir, bir Biçim, bir Varlık"ı da biraz değiştirerek bir başka şiirine, "Eşik"e şöyle aktarmış:
"Bir fikir, bir şekil dalında olgun"
Tanpınar'da Baudelaire etkisi yüzeysel. Baudelaire'de düşünce olabildiğince yoğunlaşır, mayalanır. Tanpınar ise resim çizer. Yine de Tanpınar, dizelerine özenti olarak Baudelaire'i aktarmış:
"Ne varsa, hepsini, boyun, saç, meme! Esîr'den dudaklar okşasın, sevsin", "Sesler, kokular, renkler, Bilmiyorum hangi derin Ve uzak hayali bekler", "Çılgın mahşerinde ses ve renklerin" gibi.
Bir de tekrardan Murat Bardakçı'nın ''Tanpınar Modası'' adlı köşe yazısında değindiği Andre Gide'nin Bursa hakkında yazdıkları ile Ahmet Hamdi'nin Bursa hakkında yazdığı seyahat notlarını mukayese edildiğinde ortaya çıkan benzerlik. Ahmet Hamdi de zaten Gide'yi, Bursa yazılarından mütevellit “yeşili en iyi anlatan muharrir” olarak nitelemişti.
Yorum Bırakın