İnsan kimdir? Kimsin sen? Memelilerden, iki eli, iki ayağı bulunan, iki ayak üzerinde dik bir biçimde dolaşan, aklı ve düşünme yeteneği olan, dille, sözle anlaşan, en gelişmiş canlı bir organizmadır. Sözlük ya da Google'da aratınca karşımıza çıkan tanım bu ve bunun gibi benzer tanımlardır. Peki sana göre insan nedir? Bilimsel ve ezbere dayalı olmadan, sürüngen atalardan miras dnalar, güzel-çirkin, zengin-fakir, sağlıklı-sağlıksız, aptal- zeki kavramlarını göz önünde bulundurmadan insan tanımı yaptığımızda nasıl bir tanım olabilir?
Varlıkların en kötüsü, en korkuncu, yakan, yıkan, çalan, acı çeken, mutlu olan, nefret eden, unutan, unutmayan, affeden, intikam alan, dua eden, beddua eden, sabırlı olan, sabırsız olan, öldüren, hayat veren, yetinen, aç gözlü olan, takıntılı olan, makul olan, hırslanan, vazgeçen, hayal eden, umut yitiren. İnsanı, fiziksel yapısı ve ya diğer insanların yorumları insan yapmaz. Senin ne yaptığın, ne gördüğün, ne istediğin, hastalıkların, başarıların seni insan yapar. Her kişinin çektiği acılar, sıkıntılar, iyilikler, kötülükler, bakışı, düşüncesi, yetenekleri, dna parmak izi bile herşeyi farklıdır. Özenirler; benim fiziğim böyle olsun, ben de öyle doktor, mühendis olacağım ya da burnumu dudağımı onun bunun gibi yaptırıcağım, onun elbisesi, bunun kıyafeti derken özentiyle ona buna benzemeye çalısarak sefilce hayatın akıp gider. Yolun sonuna geldiğinde de özendiğin gibi bile olamadan büyük hayal kırıklığıyla toprak altına girersin. İnsan özgün olduğunda kendi yeteneklerini, zevklerini ortaya çıkarır. Ve belki o özendiğin insandan daha başka şeylerle daha iyi olacağından habersizdir. İnsanı insan yapan özgün olabilmektir. Acılarımızla, mutluluklarımızla, psikolojik rahatsızlıklarımız bile bizi biz yapan etkenlerdir. Hatta ben ciddi zarar verici psikolojik hastalıkların tedavi edilmesinden yana değilim. Mesela 'Van Gogh' ağır depresyon ve şizofreni hastasıydı. 'Edward Monk' şiddetli anksiyete atakları geçiriyordu. Çığlık tablosunu göz önüne getirdiğimizde, insanın ızdırabını, varoluş sancısını olağanüstü bir şekilde anlatmıştır. 'Fikret Mualla' alkol bağımlılığı vardı. Sizce bu insanlar tedavi edilmeli mi? Bu insanları benzersiz yapan, yetenekleriyle eserlerini çıkaran bu insanlar, bu hastalıklar olmadan başarabilir miydi? Sıradan insanlardan ayıran bu özellikleri değil midir? Aslında insanın yeteneklerini, özünü ve tercihlerini belirleyen asıl etkenler hataları, acıları, nefretleri, kini, karanlık taraflarıdır. Tabiki her psikolojik rahatsızlıklar bir sanat ve özgünlük doğurmuyor. Ama başta da söylediğim gibi, psikolojik hastalık ciddi önem taşımıyor ise tedavi edilmesi demek, insanı uyusturmak, özgünlüğünün kısıtlanması hatta bitirilmesi demek. Bu ayrı bir makale konusu. Ben 'Mine' isem, hatalarımla, acılarımla, tehlikeli ya da doğru yanlarımla varlığım demektir. Bana bu hayatta neredeyse herşeyime kızarlar. Ama ben inatla zararsız bir şekilde kendi bildiğimi yaparım. Çünkü eleştiriliyorsam doğru yoldayım. Ben Mine'yim. Özgünüm.
İnsan insana benzemez. Yani +Ayşe Fatma'ya da. Bu sebeple insan kavramı çok geniş bir konudur. Ama burada anlatmak istediğim okyanusun sadece görünen kısmı. Değişim olacaksa, sen istediğinde ve senin istediğin şekilde olmalıdır. İyi şeylerden çoğunlukla behsetmiyorum çünkü insanlar pozitifliğe değil, çirkinliğe aç. Kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi evrene pozitif enerji, anlamsız ritüeller gibi polyanna sendromu yaşamıyorum. Her şeyi gören göz, kendini göremez. Herkesin ne dediğini, kimin ne yaptığını artık umursamadan özgürleşemezsiniz. 'Özgürleşemezsen deneyimleyemezsin, deneyimleyemezsen değişemezsin, değişemezsen asla senleşemezsin.' demiş biri. Git ve özgünleş, insan. Ölüm seni bulduğunda sen nasıl bir insan olarak öleceksin, iyi düşün.
Yorum Bırakın