Yalnızlıklar, yanışlıklar... Çok fazla şeyin içinde kendime yer bulmaya çalıştım ben yıllarca. Savrulan yaprakların hüznüne benim hüznüm de eklenirdi çoğu zaman. Ama çok severdim rüzgârın alıp götürdüklerini. Hiç bilmedikleri bir yerde olmak eminim ki çok güzeldi.
Ben Beyza, ben aşka hep inandım. Aşkın büyüsünü hep sevdim. Geriye sil baştan yalnızlıklar kalsa da çok sevdim. Aşık olmak çünkü tam da böyle bir şeydi. Ölçüsüz zamanda saatin kaç olduğunu düşünmek; tarihlerin önemsizleştiği günlerde, aklından çıkmayan anları tarihleştirmek. Zamanın neresinde durduğunu bilememek, bilememekten de hiç korkmamak. Aşk böyle bir şeydi, baştan başlayamamak; başlamadan da duramamak. Hep yeni bir cümle kurma isteği, yanlış yazılan kelimelerin hüznü... Anlatmaktan hiç yorulmadığım ama anlatmanın da her zaman zor olduğu şeydi, aşk.
Sil baştan yalnızlıkların başladığı ve bittiği yer; henüz zamanını, ölçünü anlamadım. Tarihlerden habersiz kaldım. Umrumda mı? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey; dünya dönerken, aşk kendini hatırlatmaya devam ediyor. Belki de daha hızlı dönmelidir.
Yorum Bırakın