Gittiğin yerde rahat uyuyor musun bilmiyorum ama umarım içinde bulunduğun toprak seni incitmiyordur.
Biz buralarda farklı bir yaşam sürmüyoruz sen yokken. Sen varken nasılsak aynen o şekilde olmaya devam ediyoruz ama bir eksikle... Bazen her şeyin tam da şu andan sonra iyi gideceği hakkında farklı fikirler sunuyorum hayatıma. Bazen de "tamam" diyorum bunca gayretin sonucu, bunca güçlü duruşun bittiği yere varmakmış.
Fark ediyorum ki sen gidişinle bizden yarım kalan bir hayat alıp götürmemişsin baba. Aksine, yaşamda ne kadar şükredilecek şey varsa hepsini yeniden benimsememi sağlamışsın. Nefes alıyorsam, konuşup gülebiliyorsam aklıma hep senin gülemediklerin geliyor. Bazen ağrı kesiciyle geçecek baş ağrılarım, sırtıma giren kramplarım falan oluyor olmasına ama aklıma gelen ağrılar bundan kat kat fazlası olduğu için kendimde sabretme gücünü buluyorum. Bana bunları kazandırarak zamanın en mühim yerinde gidişine de bir türlü alışamadım doğrusu. İnsan neye nasıl alışır hiçbir konuda yorum yapamıyorum artık, çünkü hayatımda neye nasıl alışılır dediğim bir sürü şey sanki hiç yaşanmamış gibi öylece duruyor. Sen ise hayatını bize bahşeden kanatsız bir melek olup uçuverdin sanki.
Yaşadıkça anımsıyorum kahkahalarını ve bunun odadaki tüm duvarlarda yankılanışını... Sanırım hiç de unutmayacağım neşeli olmayı kimden öğrendiğimi. Eğer ileride olursa çocuklarıma bırakacak olduğum en değerli miras bu çünkü. Gülmenin ve her ne olursa olsun kendi kendine moral verebilmenin ne demek olduğunu senden öğrendim ben. Yaşarken günlük akışmış da hiçbir anlam ifade etmiyormuş gibi gelse de bazen derdim, insan mutlu olduğu yerde gerçekten kendini iyi hissediyor ve babam bizimle mutlu diye. Hayat, ondan tüm mutlu olma haklarını küçük yaştayken almış. Tam benim için her şey bitti diye düşünürken de, biraz zorla da olsa ona yeni bir hayat olan beni vermiş. Hayatında ilk kez çocuk sahibi olan bir adamın ne kadar sevinebileceğini bir arkadaşının ben doğduğumda anlattığı anısında anladım. Benden ne kadar memnun olduğunu insanlar tarafından sürekli takdir edilirken değil, hiçbir zaman bana şikayet etmeyişlerinde buldum.
Yaşattığın ve yaşama şansı verdiğin her anımız için teşekkür ederim.
Boğazıma oturan kocaman fil keşke biraz daha yaşasan da daha çok anımız olsaydı diyor. Sonra diyorum ki, acılar içerisinde kıvranarak yaşanacak bir yaşam sana gerçekten hayat vermeye devam edecek miydi? Birkaç insanın seni daha fazla görmek isteyen bencil yaşam hevesi uğruna o acıların seni esir almasına ne kadar katlanabilirdim?
Okuduğum hiçbir okul, ezberlediğim hiçbir şiir senin yaşamda sunduğun pratik bilgileri sunmayacak bana. Bunun için teşekkür ederim. Hayat karşıma ne çıkarırsa çıkarsın, kendimden emin olduğum müddetçe bu savaşı sonuna kadar sürdüreceğimi, kaybetsem bile verdiğim çabanın kıymetini bilip kendimi hayatın dışında tutmayacağımı öğrettin şu süreçte. Çaban, ışığımız oldu. Hayata tutunma gayretin ise bizim "halen yapacak bir şeyimiz var" deme arzumuzu tetikledi. Yakın bir zaman geçti daha ama sanki bu acılarınla birlikte birdenbire kaybolmuş olman çok garibime gidiyor. Ne bileyim, insanların babaları böyle yapmazdı mesela. Bu kadar çabuk gitmek böyle hayat dolu ve insan canlısı bir babaya yakışmıyor. Yine de kırgınlıklarını da mutluluklarını da yanında alıp götürmeni ve o duygu heybenin içerisinde ne var ne yok kimseye belli etmemeni çok özleyeceğim.
Umarım gittiğin yerde toprak seni incitmiyordur ve umarım başka dünyalarda yaşam buradaki kadar karmaşık ve zor değildir.
Seni çok seviyorum.
Yorum Bırakın