Arabada ya da trende yolculuk esnasında birilerinin evlerinin içini gördüğüm zaman çok heyecanlanıyorum
O ışığın perdeye hafiften yansıması, görünen koltuklar, kitaplar, insanların gölgesi.. o kadar farklı duygular hissettiriyor ki bana.
Yolda, sokakta, okulda, işte bir sürü insanla karşılaşıyoruz; bir sürü farklı kişilikler, birbirlerine benzemeyen görünüşlere sahip insanlar. Özel duygular hissediyoruz hatta bazılarına karşı, seviyoruz onları veya heyecanlanıyoruz gördüğümüz zaman. Hoşlanmıyoruz bazılarından
Hepsi çok doğal, çok da garip.
Dışarıdan birini gözlemlemek, onunla konuşmak, iletişime geçmek onu tanımak için yeterli midir tam olarak emin değilim
büyük bir oranla evet fikrimce
lakin onu ‘hissetmek’ için çok da yeterli değil.
Evi yansıtır bi insanı ama. Eşyalarının yeniliğinden, eskiliğinden bahsetmiyorum. Söz ettiğim yeşil koltuğunun yeşil perdeleriyle uyumu da değil.
Evinin kokusu yansıtır mesela. O koku anlatır her şeyi, evdeki bireylerin birbiriyle ilişkisini, huzurlarını- huzursuzluklarını.. Evinin ruhu kendisinin ruhuyla aynıdır. Özümüz ise; evimizin bizi gördüğü kıyafetlerimizdir. Evde rahat kıyafetlerimizi çıkarıp biraz daha şık giyindiğimizde neden iyi hissediyoruz? Çünkü kendimize dışarıdan birinin gözüyle bakıyoruz. Kimse beni pijamalarımla tanımıyor. Ben nasıl giyiniyorsam, öyle tanıyorlar.
Evim tanıyor ama
Her şeyi biliyor, her şeyi.
Tabii bu evin durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.
Kendi odamın beni tanıdığı gibi tanıyabilir mi salon beni? Mümkün değil.
Bu sebeplerden heyecanlanıyorum işte evlerin içini gördüğümde. Birilerinin özünden bir kesit. Bir misafirliğe gittiğimizde evi nasıl görmemizi isterlerse öyle gösterirler bize yahut tembihlerler eve sakın belli etme bir şey diye ama camdan habersiz gördüğüm o sahne,
gerçektir.
Son derece doğru, doğal, uğraşmadan, hazırlanmamış
İşte evin tanımını yapsam ilk cümleye “Sahte olmayan” diye başlardım sanırım bu yüzden. “Ev” hissiyatı veren her şey- herkes ‘iç’tir. Sahte olmayan duygular, ev gibi. Ev hissiyatı veren insanlar, sahte olmayan.
Sevmek, acımak, kıskanmak, aşık olmak; uyumak, yemek yemek, duşa girmek gibi. Evimizde yaptığımız uğraşlar yani. Kalbimiz ve evimizin bağı da burdan geliyor sanırsam.
Yorum Bırakın