OAK ADASININ GİZEMİ

OAK ADASININ GİZEMİ
  • 0
    0
    0
    0
  •   Ağaçlarla kaplı Mahone körfezinde bulunan 360 küçük adadan biri olan Oak Adası’nın keşfi 1790’lara dayanıyor. Daniel McGinnis sıcak bir yaz günü Mahone Körfezi’nde kanosuyla gezmeye çıkar. Kızıl meşelerle kaplı bir ada gördüğünde merakına yenik düşerek adaya çıkar ve keşfetmeye başlar. Ağaçsız bir alana geldiğinde duraklar. Bu alan çukurdur ve genç çocuk bu çukurun altında hazine olduğunu düşünür. Bu fikrin heyecanıyla evine geri döner ve arkadaşlarıyla bu heyecanını paylaşır. Daniel ve yaşları ortalama 16 olan iki arkadaşı ertesi gün bu adaya tekrar uğrar. 3 genç çukuru kazmaya başlar ama 9 metre kazmalarına rağmen çukurun dibi gözükmez. Tek başlarına başaramayacaklarını anlayınca geri dönüp başkalarından yardım isterler ancak kimse yanaşmaz. 9 yıl sonra 30 yaşındaki Simeon Lynds’ın kulağına bir hikaye gelir. Hikayeye göre bir tekne dolusu adam neler döndüğünü öğrenebilmek için adaya giderler ancak onları bir daha gören olmaz. Lynds bundan çok etkilenmiş olacak ki bu adayı keşfedebilmek için Daniel ve arkadaşlarına yardım etmeye karar verir. 1804 yılında adaya tekrar giderler. Çukura el değmemiştir. Ekip hemen çalışmaya başlar ve çukuru 27 metre kazarlar ancak bir sürü garip şeyle de karşılaşmışlardır. Kazmaya başladıktan 3 metrede bir mükemmel şekilde dizilmiş kütükler, 12 metreden sonra bu kütüklerin üstünde bir kömür tabakası, 15 metrede bir çeşit macun ve 18 metrede ise bir kat hindistan cevizi lifi bulmuşlardır. 27 metreye gelindiğinde ise grubu şok eden o şey çıkar: üzerinde anlaşılamayan bir yazı bulunan bir taş. Bu taş çıkarıldıktan sonra çukuru su bastığı için çalışmalara ara vermek zorunda kalıyorlar ve taşı da alarak adayı terk ediyorlar. Taşın sırrı çıkartıldığı dönem çözülemiyor ama üstünden yarım yüzyıl kadar geçtikten sonra bir yabancı diller profesörü üzerindeki yazının “10 adım aşağıda 2 milyon sterlin” olduğunu öne sürer.  
      1 yıl kadar sonra çalışmalarına kaldığı yerden devam etmek isteyen ekip bu sefer su baskınına önlem olması için ana çukura paralel çukurlar kazmaya başlar. Paralel kuyular da kısa sürede suyla dolunca çalışmalar 45 yıl gibi uzun bir süre boyunca durdurulur. Kazı çalışmaları durdurulduktan sonra 150 metrelik bir su yolu keşfedilir fakat su ne kadar hızlı boşaltılsa da deniz suyu hızlıca gelip çukuru doldurur. 1849 yılında çukur üzerinde çalışmak için bir şirket adaya gelir. Suyu zor da olsa boşaltmayı başarırlar ve sırasıyla 10 cm kalınlığında meşe, 5 cm metal, 20 cm meşe, 50 cm metal ve 10 cm meşe bulunur. Tüm bu katmanların sonunda ise para dolu 2 fıçı ve 3 küçük altın zincir halkası bulunur. Garip bir şekilde bu halkalar ortadan kaybolur ve bir daha bulunamadığı gibi kaybolmasının sebebini bilen kimse yoktur. 1850 yılında çukuru tekrar su basınca şirket bu adadan çekilme kararı alır.  
      1861, 1893, 1897 yıllarında yapılan çalışmaların olumsuzlukla sonuçlamasının ardından 1965 yılında Bob Restall ve ailesi çukuru araştırmaya başlıyorlar ancak maalesef bu araştırmalarının sonu da kötü bitiyor. Bob, oğlu ve iki işçi tünel kazmaya çalışırken tünel çöker ve dördü bu kazada can verir.  
    1967 yılında Barehole 10-x adlı cihazla aramalar yapıldu. Bu aygıt 70 metre aşağıda boşluklar olduğunu belirledi. Aynı derinliğe kamera yollandığında ise 3 sandık, çeşitli aletler ve bir insan iskeleti vardı.  
      Kuyunun bu kadar merak edilmesinin ve kazabilmek için can vermelerinin sebebi aslına kuyunun dibinde yüklü miktarda hazine olduğuna inanılıyordu. Bu adanın korsanlara ait olduğu ve hazinelerini bu çukurun dibinde tuttuklarına karşı sarsılmaz bir inançları vardı. Furneaux ise çukurun korsanlara ait olamayacağını, bu denli karmaşık ve komplike bir yapıyı korsanların inşa edemeyeceğini savunuyordu.  
      Kuyuyla ilgili bilinen son gelişmeler 2016 yılına ait. Adada 2. yüzyıl Roma İmparatorluğu’na ait olduğu düşünülen bir kılıç bulundu. Başından beri adada mıydı yoksa sonradan mı buraya getirildi bilinmiyor. Bu kılıcın Romalılara ait olduğunu düşünürsek Romalılar tarihte Kanada’ya gelip yerli halkla savaşa girmiş olabilir. Eğer bu teoriler doğru çıkarsa Oak Adası sayesinde tarih sahnesinde bir olayı daha öğrenebiliriz.  
    Çukurun dibine günümüzde hala ulaşılamadı. Yüzyıllar öncesine ait bir yapının günümüz teknolojisiyle çözülememesi hayret uyandırıcı. Çalışmalar hala devam ederken insanların aklında tek bir soru var: Dibinde bizi bekleyen bir hazine gerçekten de var mı? 


    Kaynak: https://www.cnnturk.com/yasam/oak-adasinin-221-yildir-cozulemeyen-gizemi?page=1 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.