Advertisement
Advertisement

PERA

PERA
  • 1
    0
    0
    0
  • Pera. Birkaç anlama sahip bir kelime ama ona en çok “ peri “ anlamı yakışıyordu. Pera, peri gibiydi. Girdiği her ortamda ışıltısı ile dikkatleri üstüne çekerdi ama bunu fark etmezdi. Pera, kendini sevmez, sevilecek bir tarafı olmadığına inanırdı. Sevildiğini anladığında da bunu inkar eder insanları sevilecek biri olmadığına inandırmaya çalışırdı. Pera kendi ışıltısını fark edemeyecek kadar kördü. Gözleri giydiği kıyafete göre renk değiştirir, bembeyaz tenini süsleyen renk yeryüzünde ilgi çekmese bile onun teninde değer kazanır, gözlerine yansırdı. Sapsarı saçları vardı Pera’nın. Pera incilerle süslerdi bazen lüle lüle saçlarını. İncilerle süslü sarı saçlarına yansıyan güneş o anlarda yeryüzündeki en güzel yeri bulurdu ama Pera bunu da görmez, görenleri yanlış gördüklerine ikna etmeye çalışırdı. İltifatları kabul edemezdi, eder gibi gözükürdü ama geçiştirirdi. İnsanların ona iyi birkaç söz söylemesine bile tahammülü yoktu. Çünkü onlar yalan söylüyordu Pera’ya göre.  

    Pera, kendini göremedi. 
     
    Pera’nın parmakları sanatın defter yapraklarına dökülmesine izin verir, görenleri bir yaprak parçasına hayran bırakırdı. Gördüğü şeyleri çizdiğini kendisi üretemediği için bunun yetenek olmadığını dile getirip normalleştirirdi sanatını. Normalleşmeyecek kadar güzellerdi oysa. Pera bunları herkesin yaptığına inanırdı ama bunun onun güzelliklerinden biri olduğunu kabul etmezdi. Demiştim ya size, Pera kendini görmezdi. Suskun biriydi Pera aslında. Gülüşü ile şehirlerde çiçekler açtıran kadın duygularını konuşmayı çok sevmezdi. Çok nadir anlarda duygularını dile getirdiğine şahit olurdunuz ve o anların kıymetini bilmeniz gerekirdi. Mimikleri ile tanıştığı her insanı büyüsü altına alırdı. İlk başta acaba sahte mi diye düşündürürdü, çünkü gerçek olamayacak kadar büyülü gelirdi. Peter Pan uçmak için etrafa büyülü peri tozları saçarmış, Pera da onun yeryüzündeki yansımasıydı adeta. İki yana kıvrılan o dudaklarla etrafa peri tozları saçardı Pera. Her insanın yaptığı klasik bir şeydi gülümsemek ama bu küçücük ifadeyi bile büyülü şekilde sunuyordu bize.

    " Gülüşü mumların olmadığı bir yeri aydınlatabilirdi. Kahkahası şöminesiz bir evi ısıtabilirdi."

    Ağladığını göremezdiniz çünkü kendine bunu bile hak görmezdi Pera. Ağlayamazdı o, çok üzülür çok kırılır çok düşünürdü ama gözleri dolduğu ile kalırdı. Animasyon izlerken birkaç damla gözyaşı düşerdi. Bu kadar. Hıçkıra hıçkıra içindeki üzüntüyü ya da öfkeyi dışarı akıtamazdı o. Dururdu öylece. Belki de içinde fırtınalar koparken Pera ağlayamaz öylece dururdu. Çok sevdiği birinin canı yandığında gözlerinde o yaşlı ışıltıyı fark ederdiniz. Kendisine ağlayamazdı ama sevdiklerinin canı yandığında daha özgürdü ağlamak için. Kendisine bunu layık görmüyordu belki ama etrafındaki insanlar gözyaşına layıktı onun için. Oysa bilmiyordu çevresinde ondan daha kıymetli tek varlık bile yoktu. 
     
    Demiştim ya size, peri anlamıyla hayatınızda yer ederdi o. Defter yapraklarını o kadar güzel cümlelerle doldururdu ki her sayfasında güneşli günlerle beraber bulutlar ardında bekleyen yağmuru hissederdiniz. İçinizdeki mutluluğu alıntılar yaptığı cümlelerle süslerken kötü anlarda gözünü doldurarak anlamlandırdığınız o alıntılarla kendinizi anlaşılmış hissederdiniz. 

    “Herkesin başkasını konuştuğu 
    Bu aynalar pazarında 
    Seni kimselere 
    Söylemeden öleceğim. ” ¹ 

    Çiçekli yollardan yürümemişti Pera ama kitaplarının arasında çiçekler kurutarak eline geçen yaprakların sonsuz bir güzelliğe kavuşmasına yardım eder, onlara da anlamlar katardı. Pera elinin değdiği her şeye isimler verir onları somutlaştırmayı severdi. İlk duyduğunuzda taktığı isimlere anlam veremezdiniz ama onu tanıdıkça sevdiği kişilerin ismini sevdiği eşyalara verdiğini, her anında sevdiği insanlardan parçalar bıraktığını fark ederdiniz.  
     
    Pera bir gün kendini görecekti, o günler çok uzak değildi ama kolay bir yol beklemiyordu onu. Pera’nın kabul etmesi gerekenlerle beraber savaşması gerekenler de olacaktı. Peri tozu dağıtan kadının ayaklarına cam kırıkları batacaktı ama sonrasında karşısına çıkan aynaya baktığında ışıltısını fark edecekti. Onun ışıltısı asla solmayan bir çiçeğe dönüşecekti sonunda.

    Bu yazı onun kendisini görmesi için yazıldı. O gün geldiğinde kendini fark etmenin parlaklığıyla bizleri kutsadığında bu yazının başında olan kadına sıkıca sarılmak isteyeceksin. Ben o kadına şu an sarılıyorum. En kötü anında, en derin acında ben senin elini tutacağım. Dizlerinin üstüne düştüğünde seni kaldırıp dizlerindeki o tozu silkeleyen kişi olacağım çünkü sen benim umudumsun. Umarım bir gün kendine de umut olur, kendini görmeyi başarırsın Pera.  

     

    "Bir sakin ol, dünya savaşında sandığın kadar yalnız değilsin. Yara bandı sevdiğin için kendini kesmemelisin .Çünkü çok sevimlisin ama son derece deli gibisin. Sanırım farkında değilsin. "² 
     
     
    - Şükrü Erbaş’a saygıyla. 
     
     
     
     
     
     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.