Tenar, eril bir dünyada, Tanrıkral’ın hizmetinde kutsal rahibelik yapan bir kadındır. Ona tek bir şey gerçek olarak öğretilir: yerin altındaki derin karanlık. Tenar’ın kutsalı karanlık ve sessizliğin olduğu yerin altında derinlerde bulunan dünyadır. Tenar’ın gerçeği Atuan adası ve bu adanın içindeki İsimsizler’a ait mezarlar, karanlık odalar ve labirenttir. Bu gerçeklikte yaşar ve bildiği, tanıdığı çölün ötesindeki dünyadan habersizdir. Farklı bir dünyadan gelen Ged ile karşılaşınca Tenar yaşadığı dünyanın gerçekliğini sorgular ve başka yaşamların da olduğunu görebilmek için yolculuğa başlar. Böylece Tenar’ın doğum, yeniden doğum, yıkım ve özgürlük serüveni de başlamış olur.
Peki ya bizler?
Kaderi doğduğu gün çizilen Tenar gibi bildiğimiz tek gerçekten şüphe duyup, başka gerçeklikleri aramak için yola koyabilecek, karşımıza çıkan farklı yollardan gitmeyi deneyecek, kim olduğumuzu öğrenebilmek için kendimize sorular soracak kadar cesaretimiz ve merakımız var mı?
İçine doğduğumuz güvenli alanımızı terk etmeye ne derece istekliyiz? Kutsallarımızın yıkılışını izleyebilecek, yaşayacağımız hayal kırıklıklarını üstlenebilecek gücümüz var mı?
Ruhumuzun sorumluluğunu üstlenebilecek miyiz? Yoksa, bizim için tek olduğunu düşündüğümüz bir dünyada ‘Yutulmuş’ olarak yaşamaya devam mı edeceğiz?
Öğrenmeye başladığı şey aslında özgürlüğün yüküydü. Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim zor bir seçim olabilir. Yol, yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü bir yolcu oraya hiçbir zaman varamayabilir.’ (syf.148)
Bkz. Atuan Mezarları- Ursula K.Le GUIN
Yorum Bırakın