Her sınıftan yöneticilerin, devlet adamlarının, felsefe okurlarının ve hatta siyaset felsefesine ilgi duymayanların dahi kitaplıklarını bugün süsleyen bir kitap. Yazıldığı günden bu yana binlerce tartışmaya konu olmuş, kimi zaman yasaklanması istenmiş, kimi zaman beğenileri toplamış, fakat hiçbir zaman kendinden söz ettirmeyi bırakmamış bir klasik. Niccolo Machiavelli'nin kaleminden Prens. Bu yazımda yer yer Prens'ten alıntılar yaparak kitabın ahlaki değerini, kimi eleştirmenlerce neden toplum için sakıncalı bulunduğunu, gerçekten sakıncalı mı, yoksa insanlık için değerli bir kitap mıdır bunu yazacağım. Bir nevi yazarı ve yazdıklarını ahlak merceğinde inceleyeceğiz.
Bilindiği üzere Machiavelli'den Lorenzo de Medici'ye bir armağan olarak kaleme alınıyor 1512'de Prens. İlk basımı yapıldığı 1532 yılından bu yana ise modern siyaset felsefesinin kilometre taşı rolünü oynuyor. Dönemin siyaset felsefesi kitapları gibi hükümdarların nasıl toplumlarını refah ve barışa ulaştıracağını anlatmıyor yazar. Hatta bunun yerine hükümdarların nasıl iktidarlarını koruyacaklarını, bu uğurda halklarını korkutmanın dahi gerekliyse yapılması gerektiğini savunuyor. Kalıcı hasarları öğütlüyor. Ve belki de modern siyaset felsefesine bir daha bu kadar belirgin çekilmeyecek bir çizgi çekiyor yazdıklarıyla. Çizginin bir tarafında ahlak ve etik kalıyor, diğer tarafında ise güç ve iktidar. Gelin ne demek istediğimi kitaptan üç farklı alıntı kullanarak birlikte inceleyelim:
"İnsanları ya okşayacaksın ya da ortadan kaldıracaksın; çünkü vereceğin hasar hafif olursa, adam senden intikamını alır, ama ağır olacak bir hasar verirsen artık başını kaldıramaz."
"Sevgi ve korku birlikte çok zor var olabileceğinden, ikisinden birini seçmek zorunda kalan korkulmayı sevilmeye tercih etmelidir, çünkü bu daha güvenli olacaktır."
"Aldatmacayla kazanılabilecek şey güçle kazanılmaya çalışılmamalıdır."
Bu üç alıntının ilkinde birine hasar verilecekse hasarın hedefi direkt ortadan kaldırması gerektiğini, ikincisinde korkulmanın sevilmekten daha iyi olduğunu, üçüncüsünde ise aldatmanın açıkça öğütlendiğini görüyoruz. Herhangi bir ahlak anlayışına oldukça ters düşen bu üç öğüt ise okuyucuya doğrudan bir şeyin mesajını veriyor ve bugünün yöneticilik ilkelerini oldukça belirgin bir şekilde çiziyor aslında:
Efektif yöneticilikte ve savaş anında ahlaki değerler yoktur, varsa bile ahlaka inanan kitlenin takdirini ve itici gücünü arkaya alıp hedefe ulaşmak için vardır.
Bugüne kadar birçok diktatörün, savaş suçlusu olarak anılan generalin ve toplumda olumsuz izler bırakmış daha binlerce yöneticinin yönetim felsefesinin temelinde yatar bu anlayış. Peki Machiavelli suçlu mudur bu düşünceleri ortaya koyduğu için, Prens tehlikeli bir kitap mıdır?
Cevap basit olarak hayır. Machiavelli yönetim ve ahlakın birbirinden ayrılmasını öğütlememiştir, sadece bu ikisinin ayrıldığında daha efektif bir yönetim biçiminin ortaya konulabileceğini, daha güçlü bir iktidara sahip olunabileceğini göstermiştir tarihe. Diktatörlüğün icadı için Machiavelli'yi suçlamak atom bombası için Einstein'ı suçlamak gibidir aynı. Machiavelli sadece formülü bulmuştur,bundan sonra bunu uygulayıp uygulamamak, doğru veya yanlış amaçlar için kullanmak Prens'in vicdanı ve kararına kalmıştır. Kitapta yazarın ortaya koyduğu düşünceler güçlü bir yönetici olmak için oldukça kullanışlıdır, ve yanlış öğütler değildirler. Fakat bu öğütler yanlış anlaşılmamalı ve küresel iyilik adına yanlış amaçlar için kullanılmamalıdırlar.
Kitapta "Aldatma ve savaş sanatını bilmeyen iyi insan, çevresindeki bunca kötü insan arasında şüphesiz ki bozguna uğrayacaktır." der yazar. Aslında bu yaşadığımız dünyanın kısa bir özetidir. Dolayısıyla bazen iyinin kalkanı, onu dış dünyanın tehlikesinden koruyabilecek bir duvardır, belki sadece bu cümlesiyle bile hasara uğramaya yatkın insana bir uyarıdır Prens. Zalim bir diktatörün yıllardır süren iktidarının sırrı olabileceği gibi, doğru bir liderin doğru amaçlar için gücü elinde toplamasına yol gösterici de olabilir. Prens ahlakı, etiği ve iyiyi reddetmez. Hatta bunları dünyaya hakim kılmak isteyen kişinin önce bunlardan vazgeçerek gücü elinde toplamasını, daha sonra otoriteyi elde bulundurduğu zaman istediği iyiyi dünyada hakim kılabileceğini öngörür. Kitaptaki öğütlerin yüzyıllarca yöneticiler tarafından sadece kendi güçlerini korumak adına, topluma faydasız bir şekilde kullanılması, kitabı veya yazarı suçlu yapmaz. Sadece insanlığın ve gücü elinde bulunduranların kötüye yatkınlığını tasdikler.
Kitabın yayımlanmasından sonra tarihteki artan diktatör sayısı bir tesadüf değildir. Prens'in Hitler'in başucu kitabı olduğu da doğrudur. Ama bu şaşırtıcı değildir; insanlık tarihte çok sık yaptığı gibi iyiye kullanabileceği bir gücü ayrıcalıklara sahip belirli bir zümrenin faydası için kötüye kullanıp büyük felaketlere yol açmıştır.
Fakat geleceğin ne getireceği de belirsizdir, bir gün Machiavelli'nin öğütlerini kendi kıvrak zekasıyla harmanlayan, doğru tabiatlı bir Prens belki de iyiyi getirmek için çıkacaktır, ve ulaşacağı sonuç kitabın bütün karanlık tarihini tek başına aklamaya yetebilir...
Sevgilerimle.
siyasetten çok idareciliği toplumu aldatma, yaptırımları ile korkutma ve politik kimlik çerçevesinde bezdirme yapısını işlemiş yazar bir kişi üzerinden