1998 yılında gösterime giren ve ırkçılık temelli filmin başrollerinde Edward Norton, Edward Furlong yer alırken filmin yönetmenlğini ise Tony Kaye üstlenmiştir. Film kısa sürede sinema tarihinin efsaneleri arasına girmesine rağmen eleştirmenler tarafından  çok fazla şiddet içerdiği gerekçesiyle eleştirilerin hedefi olmuştur. IMDb' nin en iyi 250 film listesinde 38. sırada yer almaktadır. Film aynı zamanda gerçek hayata dayanmaktadır. Edward Nurton tarafından canlandırılan karakter dazlak Frank Meeink' den esinlenerek yaratılmıştır.

Günümüzde ırkçılığın en net tanımı, kendi ırkını öteki ırklardan üstün sayma ve siyasal tutumunu buna dayandırma eğilimi olarak açıklanmaktadır. Irkçılığın doğuşunun temel nedenleri ekonomik ve düşüncesel nedenlerdir. İnsanların bir kısmı bu düşünce yapısını normal ve siyasi bir görüş olarak görürken bir kısmı ise bu düşüncenin bir hastalık olduğunu savunuyor. Aslında filmin ana fikri tamda bu noktada oluşuyor. Edward Norton tarafından canlandırılan Derek Vinyard karakteri babası siyahiler tarafından öldürülen bir Neo-Nazidir ve erkek kardeşinide bu düşünceler çerçevesinde yetiştirmeye çalışmaktadır. Bir silahlı soygun sırasında 3 kişiyi acımasızca öldürerek hapse girer. Girdiği hapishanede yaşadığı olaylar ve şahit olduğu gerçeklikler adeta gözlerinin açılmasını sağlar ve bir Neo-Nazi olarak girdiği hapishaneden ırkçılığı bırakmış bir insan olarak çıkar. Yaşadıklarından ders çıkaran Edward artık lise öğrencisi olan kardeşi Derek' e doğru yolu göstermek için çabalar ve ona şu soruyu yöneltir, 'Yaptıkların sana daha iyi bir yaşam sundu mu?'. Bizler bu süreci öğretmeni tarafından verilen ödevi yazan Derek'in gözünden izlerken Derek yazısına, 'Öfke bir yüktür ve hayat kızgın yaşanamayacak kadar kısadır' cümlesini ekler. Öfke kesinlikle bir yüktür ve sizi sürekli dibe çeker. İşte tam olarak bunu anlayabilmek için Edward ve Derek' in hikayesini bilmeli ve bu baş yapıtı izlemelisiniz.