Sinema; kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile başlayan iletişim çağında bireylerin bir araya gelerek imkân sınırlılığı içinde kendilerini ifade etme aracıdır. Değişen dünya ve teknolojinin gelişmesiyle birçok forma girmiş ancak hiçbir zaman tamamıyla yok olmamıştır. İvme kazanıp kaybettiği dönemler yaşanmakla beraber, sansürün yoğun bir şekilde kullanıldığı içerik üretiminin zorlaştığı zamanlarda görülmüştür.
Türk Sineması
Birçok kategoriye ayrılan sinemanın Türk sinemasına dönüşmesi Yeşilçam öncesi romantik, dram filmlerle başlamış; Yeşilçam döneminde bir eğlence aracı haline gelmiş ve değişen dünya düzeniyle ihtiyaç haline dönüşmüştür. Türk sineması dönem dönem incelenebilir ancak her dönemde eleştiri ve taşlama amacıyla üretimini sürdürmüştür.
1980 Dönemi Türk Sineması Ve Eleştiren Yapımlar
1980 darbesi sonrası ülkede yaşanan baskı ve otorite topluma yansımış ve yeni furyalar ortaya çıkarmıştır. Arabesk bir döneme damgasını vurmuş ve müzik dışında diğer sanat dallarında etkisini göstermiştir. İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay gibi arabesk müziğin sevilen isimleri sinema sektöründe yer almış, kitlelerine hitap etmişlerdir. Ancak aynı dönemde arabesk furyası büyük yankı uyandırırken arabesk kültürünü eleştiren müzik piyasasının ve sinemanın tekelleştiğini anlatan filmler yapılmıştır. Arabesk, Muhsin Bey, Neredesin Firuze? , Abuzer Kadayıf eleştiren yapımlara örnek verilebilir. Sinema topluma ayna tutarak olanı iyi ve kötü karakterler üzerinden anlatmaya çok uygun yapıdadır. Basit öyküleri yerel kültüre uyarlamak her zaman hatırlanan replikler yaratabilir. Özellikle Muhsin Bey filminde Türk musikisine bağlılığıyla bilinen sanatçı Muhsin Kanadıkırık’ın yanık sesli türkücü Ali Nazik’le tanışması ve Ali Nazik’in ünlü bir sanatçı olması için verilen çabanın sonunda arabesk müziğe yönelmesi dönemin şartlarını çok güzel açıklamıştır. Popüler olanı üretmek kolay olduğu için biraz acıklı hayat hikâyeleri ve biraz da imkânsızlıklardan bahseden karakter eğitim alması gerekmeden ünlü olmanın bir yolunu bulmuştur.
Müzikal Bir Eleştiri
Neredesin Firuze? ise imkansızlıklar içinde çözüm arayan bir grup müzisyenin hayal kurup hayallerini kaybetmek zorunda kalmalarını konu alır. Un kapanının aslında ‘’ün kapanı’’ olduğunu büyük umutlarla gelen yetenekli insanların sektörün içinde yok olmaya mecbur bırakıldığını, zor koşullarda büyümeyenlerin toplumun zihninde kalıcı olmadığını, bazen verilen bütün emeklerin bir yere varmayacağını işler ilmek ilmek. Her iki önemli yapıtta da arabesk hayat hikâyeleri olanlar bir şekilde toplum tarafından sevilirken gerçek yeteneğe ve çabaya sahip olanlar hak etmedikleri sonlara maruz bırakılır. 1980’lerin çalkantılı siyasal hayatı sosyal hayatı direkt etkilediği için sanatın her alanında muhalifini yaratmıştır.
Sinema insanı insana ayna tutarak anlattığından içimizden resimler görmek kolaydır. Her yozlaşma yeni bir üretim sağlar ve üretilen eserler yıllarca adından söz ettirir. Arabesk müziğin popülerliği ve değersizleşmesi, siyasal yaşamın kısıtlamaları ve ekonomik sıkıntılar filmlerde hissedilir. Renkler, ışık, mekânlar yıllar öncesine, ait hissettiğimiz döneme götürürken bizi; günümüzde ki durumumuzu sorgulatır. Eleştirmek ve eleştirilmek güzeldir. Özellikle sanat üzerinden yapılan absürtlükler, taşlamalar olayları yeniden şekillendirir.
Bu nedenle Türk Sineması için muadillerinden ayrılan bu iki yapıt, ağır taşlamalar ve eleştirel detaylarıyla bir çok filme gönderme yapar, yaparken de bizlere güzel duygular tattırır.,
İşbu yazı iki filmi hala izlememiş olanlar için öneri niteliğindedir.
Yorum Bırakın