L’ÉVÈNEMENT

L’ÉVÈNEMENT
  • 2
    0
    1
    0
  • -Hasta mıydın? -Evet sadece kadınların başına gelen bir hastalık.

    Selam :) Bugun biraz gaza gelip izlediğim bi film hakkında biraz kafanızı şişirmeye geldim.

    Today, we talk about Fransızca ismiyle "L'événement", İngilizce çevirisiyle "Happening" ve Türkçe çevirisiyle "Kürtaj" adlı film eserinden. 

    Keşke film adı çevirmeni olsaydım. Aşırı eğlenirdim var ya. Baya eğlenirdim. Her neyse.

    Çevirilere bakarken iki ayrı noktadan yorumladım ve karar veremedim. Bu konuyu sizlere danışmam lazım. İlk olarak Türkçe'de "kürtaj" kelimesinin bu kadar rahat kullanılması ve filmin beni Fransa'da zamanın kürtaj yasalarına karşı soğutmasından dolayı "oooaaa biz bu konuda daha mı geniş görüşlüyüz" dememe neden oldu. Sonra hemen bu üç ülkede kürtajın yasallaşma tarihlerine baktım. Fransa 1975, Türkiye 1983, İngiltere 1967 tarihlerinde kürtajı yasallaştırmış. 

    Diğer noktadaysa acaba Türkiye bu konuda çok kısıtlayıcı bir ülke ve bu yüzden bir tepkisellik olarak mı "kürtaj" kelimesi böyle vurgulanıyor diye düşündüm. Her neyse. Bence bu bizi çok açmayan bir tartışma konusu. 

    Filmimiz Venedik Film Festivalinde Altın Aslan ödülü almış. Filmin konusu Annie Ernaux adlı yazarımızın kitabından bir alıntı. Annie Ernaux ise 2022 yılının nobel edebiyat ödülü kazanırı. Bu hikayenin gerçekten başına gelen bir hikaye olduğunu ve bunu kitaplaştırdığını anlatıyor. Olay 60'larda yaşanan bir olay. Kitaplaşabilmesinin bile ne kadar uzun sürdüğüne bakın. 

    Ahlak ve etik kuralların, kabul edilenlerin bu şekilde yaşandığı bir dünyada kısa bir süre bile denebilir aslında. Böyle ciddi mevzulara karar vermenin tek "el"lerin elinde olması toplumu daha düzenli bir yer mi yapıyor yoksa toplumu daha da bastırmaya mı yarıyor? 

    Son zamanlarda çok arkadaşımla ahlak kuralları üzerine konuşuyorum. Neden bu noktaya geldiğimden daha sonra bahsedeceğim. Sanki çok merak ediyorsunuz da. Neyse. Bu tartışmalar sonucunda gelen cevaplar da aynı kalıplar halinde. Sanki bu kuralları koyanlar o cevapları da hazırlayıp bize sunmuş gibi. 

    Filmde başroldeki kadın oyuncumuz bu süreçte yaşadığı zorlukları gerçekten ağzımıza vururcasına anlatıyor bize. Benim hoşuma giden şey filmde tıbbi korkunç olaylar dışında göz yaşının çok az olmasıydı. Gerçekten her şeye rağmen hep dik bir şekilde göğüs gerip olayları çözmeye çalışıyor. Ben filmi izlerken üzülmedim aksine çok gerildim. Acayip gerildim. Hele tıbbi olmayan tıbbi girişimler sırasında gözümü ekrandan kaçırmaya çalıştım. Bazı film festivallerinde bu sahnelerde fenalaşan insanlar olmuş.  

    Şimdi bu lafları edip evet başroldeki kadın çok güçlüydü dersem, ne yani normalde kadınlar güçlü değil mi cevabı alırmışım gibi hissediyorum. Of bi ara bu olayı da tartışmamız lazım. O zaman görürsünüz ne kadar feminist biri olduğumu :)

    Herkesle her şeyi konuşamadığımız, herkesin herkese bi şeyleri yaptırmak istediği sürece daha çok acı çekecekmişiz gibi. 

    Çıkarıp atamadığımız duyguları çıkarıp atamadıkça, kendi duygusal kürtajımızı yapamadıkça bu baskıdan kurtulamayacağız.

    Daha az bastırılıp daha çok kürtaj yaptığımız günlerde görüşmek üzere..


    Yorumlar (1)
    • Çok güzel bir yazı olmuş

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.