Pray together, play together!
Merhaba, bugün sizlere hak ettiği kadar bilinmediğini düşündüğüm bir diziden bahsedeceğim, We Are Lady Parts. Channel 4 ve Peacock ortaklığıyla, 20 Mayıs 2021'de izleyiciyle buluşan dizimiz merkezine müslüman kadınlardan oluşan "Lady Parts" isimli Londralı bir punk grubunu alıyor. Daha sadece 1. sezonu yayınlanan dizi yaklaşık 20-25dk süreli 6 bölümden oluşuyor. Dizinin yaratıcısı, senaristi ve yönetmeni Nida Manzoor ve oyuncular; Anjana Vasan, Sarah Kameela Impey, Faith Omole, Lucie Shorthouse, Juliette Motamed ortaya gerçekten çok başarılı ve ilginç bir iş çıkarmışlar. Gerek özgün konusu, gerek tam dozunda komedisi, gerekse renkli karakterleri ve iyi oyunculuklarıyla bir solukta bitirebileceğiniz bu diziyi biraz yakından inceleyelim.
"LadyParts" cinsiyetleri, dinleri ve renkleri yüzünden ayrımcılığa uğrayan kadınların oluşturduğu bir grup. Esas amaçları da "duyulmak" değil, aynı problemleri yaşayan kadınları "temsil etmek". Ama bu ortak problemlerin yanında üyelerinin her birinin farklı hayalleri ve farklı dertleri var aslında. Peki birbirinden çok farklı olan bu 5 kadının yolları nasıl kesişiyor? Gelin biraz anlatayım size. Öncelikle grubun en yenisi olan Amina'dan başlayalım, çünkü bütün diziyi aslında onun bakış açısından izliyoruz.
Amina:
"Amina Hussein, 26 yaşında, oğlak burcu, mikrobiyoloji doktorası yapıyor, taliplerini bekliyor." Amina her ne kadar kendisini bu tek cümleyle özetleyebilse de bundan çok daha renkli bir karakter. Öncelikle çok yetenkli bir gitarist (Ürkek mizacı sahneye çıktığında ona bir takım zorluklar yaşatsa da). Kendisini rahat hissettiği insanların yanında çok samimi ve komik biri. Ancak çevresini, yanlarında kendisi gibi davranamadığı insanlarla kuşatmış. Başkalarının onun hakkında ne düşündüğünü biraz fazla kafaya takıyor. Özellikle de bütün arkadaşları evlenir veya evlilik yolunda bir adım atarken, "Ayyy kuzuum inan hiç beklemediğin anda oluyor." cümleleri kulaklarını aşındırırken hala hayırlı bir kısmet bulamamış olmak fazlasıyla canını sıkıyor. Ailesiyse hiç Amina gibi düşünmüyor. Kendini bu kadar baskılayan bir kızın çok dindar ve kısıtlayıcı bir ailesi olduğunu düşünebilirsiniz ama hayır, dindar bir aile olmakla birlikte hiç de öyle baskıcı insanlar değiller. Ailesi Amina'nın hem dinini yaşayışı konusunda hem de sanatını geliştirmesi konusunda çok destekleyici. Hatta annesi ona evlenmek için fazla acele ettiğini, evlenmeden önce dünyayı gezmesini, eğlenmesini ve ne olursa olsun başkalarının düşüncelerini önemsemeyip, istediği hayatı yaşamasını öğütlüyor. Babasıysa onu Don McLean ile yani müzikle tanıştıran kişi. Amina bütün bunların yanında inanılmaz bir hayal gücüne sahip. Hatta diziyi bu kadar eğlenceli ve renkli yapan şeylerden biri de onun hayal gücü. İşte bizim bu ürkek mizaçlı, hayalperest, romantik Amina o hayallerindeki münasip eşle tanışmak için çıktığı yolda kendisini bulmasını sağlayan bir punk grubuyla tanışıyor ve olaylar gelişiyor. Kendisi dizide benim en çok empati yaptığım hatta yer yer rahatsız edici derecede kendime benzettiğim karakter.
Saira:
Gelelim grubun lideri, kurucusu ve solisti Saira'ya. Saira gözü kara, cesur, inatçı ve lafını esirgemeyen, biraz sert hatta agresif bir ablamız. Gündüzleri kasaplık yaparak para kazanıyor ve tabi ki bu konuda da oldukça yetenekli. Yaşadıkları yüzünden dışına kalın bir duvar örmüş. İnsanlara bağlanmakta, güvenmekte biraz zorlanıyor. Kimsenin onunla ilgili ne düşündüğünü umarsamıyor ve zaman zaman duygusuz hatta acımasız davranışlarda bulunabiliyor. Ama bu grup onun her şeyi. Grup arkadaşlarına da çok değer veriyor. En büyük hayali özgürce müziğini icra etmek. Amina'ya da herkesten fazla o inanıyor. O sert kabuğunun altında yatan duyguları da en çok Amina sayesinde görüyoruz.
Ayesha:
Ayesha, grubun bateristi. Biraz çabuk sinirlenen, isyankar biri. Geçinmek için Uber şoförlüğü yapıyor, dolayısıyla insanlarla en çok muhattap olan da o. Gerek kadın olması, gerek dini inanışları yüzünden ona garip bakışlar atan müşterileri o kadar tepesini attırmış olmalı ki 'Voldemort Under My Headscarf' adında çoook iyi bi şarkı yazmış. Şarkısında da açıkca soruyor "Does other headgear scare you too?". Yazdığı sözler konusunda da son derece korumacı. Eğer 2. sezon çekilirse Ayesha izlemeyi en çok isteyeceğim karakter olabilir. Aslında derin bir karakter olsa da bu sezon onun meseleleri biraz arka planda kalmış gibi geldi bana. Ayesha gerçekten hassaslıkla işlenmesi gereken bir karakter. Hem bu yüzden hem de dizi şu ana kadar "Herkesin inancı kendine, kim nasıl isterse öyle yaşar." mesajını başarıyla verdiği için karakteri nasıl ele alacaklarını merakla bekliyorum.
Bisma:
Bisma, bas gitarist ve yardımcı vokalist. Gruptan kalan zamanlarında feminist karikatürler çiziyor ve sanatını büyük bir tutkuyla icra ediyor. Kendisi ateşli bir feminist. Zaten genelde de biraz kolay gaza gelen biri. Damarına basılmadığındaysa oldukça sevecen, tatlı ve anlayışlı. Grubun geri kalanı gibi iyi bir mizah anlayışına sahip. Bir kızı, mutlu bir evliliği var.
Momtaz:
Momtaz veya onların deyimiyle Taz, grubun menajeri, iş bitiricisi. Konserler, reklamlar, tanıtımlar, sosyal medya hesapları ondan soruluyor. Veee hakkında yazabileceklerim de neredeyse bunlarla sınırlı. Grubun tanınırlılığını başarılı bir şekilde sağlasa da kendi hayatı konusunda oldukça gizemli. Hakkında net bi şekilde bildiğimiz tek şey gündüzleri para kazanmak için kadın iç çamaşırları satan bir mağazada çalıştığı. Başka da net bir bilgi yok. Gerçi onunla ilgili sabıkalı olduğunu söyleyenler de var, zamanında bir şeyhi boşamış diyenler de. Bunlar şehir efsanesi mi yoksa gerçek mi bilemiyoruz tabi. Ama umarım 2. sezon gelir de Taz hakkında daha çok şey öğreniriz.
İşte karakterlerimiz böyle... Dediğim gibi hepsi de ortak dertleri olan bambaşka kadınlar. Hayatları, onu yaşayış tarzları, bakış açıları, bambaşka. Aynı dine mensup olsalar, hatta birlikte ibadet etseler de o dini yaşayış şekilleri de bambaşka. Yani dizi şunu anlatmak istiyor bence: hayatta hiçbir zaman tek bir doğru yok, herkesin doğrusu kendisine. Kalıplar, sınırlar yok. Herşey sen ve inancın arasında, dışardan kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Başkaları müziğin inançlarının önüne geçeceğini, müzik yapmanın haram olduğunu söylüyorlar. Ancak bu kadınlar biliyor, ancak onlar izin verirse herhangibir şey inançlarıyla aralarına girebilir. Onlar da başkalarının ne inançlarıyla ne de müzikleriyle aralarına girmelerine izin vermiyorlar. Geri kalanıysa hayat işte... Kendi doğruları nasılsa onu bulmaya çalışıyor, kendi doğrularına göre yaşamaya çalışıyorlar. Bir tutam can sıkıntısı, iki tutam kimlik karmaşası ve işte karşınızda "Lady Parts". Eğer siz de stereotiplere çomak sokan yapımları seviyorsanız bu diziye bir şans verin d
Eğer dinlemek isterseniz diye aşağıya grubun en sevdiğim parçalarını ve spotify hesabını bırakıyorum.
Yorum Bırakın