“Öyleyse nasıl? Varım. Ama kendime sahip değilim. Bu yüzden henüz olmaktayız.”*
Geçmiş yitirildi. Geçmiş artık yok. Şimdiki zamansa şu içinde bulunduğumuz, benim bu satırları yazdığım, sizin bu satırları okuduğunuz şu ‘an’da yitip gitmekte. Fakat gelecek, işte duruyor orada boylu boyunca... İnsan kendini yalnız gelecekte var edebilir bu yüzden. Yani ancak gelecekte kendine sahip olabilir... Fakat bunun için de ‘şimdiki zamanda’ yani şu ‘an’da düşlemelidir...
Bu, hayatımızın sonuna dek sürüp giden bir inşa sürecidir aynı zamanda. Düşlemek, durağan değildir. Düşlediğini eylemek de gerekir. Çünkü gelecek sonsuz… Fakat yaşamlarımız sonsuz değil.
Yine bu yüzden; ben, ‘ben’ değilim. Ben, ‘ben’ olacak olanım.
Fakat şimdiki ben? Kimim? Yitirilen geçmişin yoğurduğu hamur ile mayalanan, sonra demlenen… Şimdiki, şu ‘an’daki… Düşleyen... Benim -işte.
Şimdiyse kendimi neyle yoğurur ve hangi maya ile mayalanırsam, gelecekte de ona dönüşeceğim. Fakat geçmişten gelen, şimdiye dek yoğrulduğum ‘şey’ler?
Eğer kendi kendimden, kendi düş dünyamdan çıkıp, yukarı doğru yükselir ve kuş bakışı bakabilirsem kendime? Sanki bir başkasına bakar gibi bakabilirsem… Bir başkasını yargılar gibi yargılayıp, bir başkasını sever gibi sevebilirsem kendimi? Bu sayede şimdiye dek yoğrulduğum ‘şey’leri biraz da olsa göremez miyim? Sıyrılamaz mıyım kendimden?
“İnsan kendiyle yalnızdır. Başkalarıyla birlikteyken çoğu kişi kendiyle de değildir. Her ikisinden de sıyrılıp çıkmak gerekir.”*
Düşlerin inşası, zamanın ince ipi üstünde. Bir düşü iş edinmek elleri nasır bir işçi gibi. Tıpkı ev yapar gibi! Toprağı kazarak, toprağı hazırlayarak… Emek vererek, ter dökerek, eyleyerek. Düşler… Düşlerim, ‘ben’im -işte! İnşa edemediğim düşlerim, düş olmaktan öteye gidemezler. O zaman ‘ben’ düşlerim değilimdir. Olsa olsa ‘düşleri’ olmak isteyenden öteye gidemeyenimdir? -Belki de.
*: Ernst Bloch. İzler, İletişim Yayınları (2010) Çev. Suzan Geridönmez

Yorum Bırakın