Bir şehir içi otobüsünün ardından bakarken düşünecek ne kadar vaktiniz olabilir?
onbeş saniye bir şeydir aslında, basit, son derece gürültülü bir gidiştir bu bahsettiğim
onbeş saniye
ezberlersin her şeyini
plakasını, hat numarasını, renklerini, şoförün taktığı, kulaklarını çok iyi ısıtan fakat görüş açısını kısıtladığı için de tedirgin eden, siyah, üstünde anlamsız beyaz çizgiler olan beresini...
zamanın kırılması böyle bir şeydir.
kaç bin yıl baktığını hatırlamak birkaç bin yılını alır.
Sonra uzayan bir sahil şeridinde yürürken bulursun kendini, hep oturmak istediğin, hatta oralarda oturmak istediğin için yaşadığın durumun içinde bulursun kendini.
salkım salkım demetler olan, bir kedinin çıkmasının yasak olduğu, çıktığı için sahibinden azar yiyen bir kedinin bıkkınlığı eşliğinde sararan balkonlar görürsün
Kediler, balkon kedileri... Ne kadar yalnızdırlar. Görürsün
taş kayalıklarda üşeyen tekir gözünün önünden geçer.
tekirler... ne kadar kalabalıktırlar. Anlarsın
yüzlerce, binlerce ev geçersin. Bir sürü sokak, insanlar...
Acelesi olan insanlar
sana çarpa çarpa geçerler yanından
oysa yüzüne baksalar
bir saniye dururlar
telaşları azalır belki yavaşlarlar
insanlar, yüzüne bile bakmayan insanlar... Ağlarsın.
Aklından çıkmayan bir şehir içi otobüsü ve geri kalan her şey.
Soğuk bile çıkmıştır aklından, yürürsün
bir teselliye muhtaç kaldığında en yakın dostun çıkagelir
en yakın dostlar güneş gibidir ama içinde volkanlar patlayan biri asla güneşi göremez.
içimiz hep bir buzdevri... yanarsın.
İçimdeki toz dumanı hangi rüzgar götürebilir diye düşünürsün,
safi baş ağrısı başka bir şey değil.
bir bank bulursun yan tarafı dolu,
kıvrılırsın yanına mahçup bir şekilde,
dizlerin öyle bir konum alır ki,
bu dünyanın en ait hissedemeyen oturuşudur,
ait hissetmeden oturmak üşütür.
her kasını hissedersin.
yanına bir kadın gelir,
bilmediğin bir dilde, bilmediğin bir kültürle sana doğru bakar..
dünya üzerinde sadece bir dil olduğunu işte o zaman anlarsın.
kadın gider,
sen kalırsın,
kendi dilinde,
kendi kültüründeki acılarla baş başa kalırsın.
yalnız kaldığın zaman,
aklına o otobüsün kalkışı gelir.. Hüzünlenirsin.
Hüzün sonsuz bir akışkandır
ne kadar büyükse hacmin
o kadar doldurur içini
nereye doğru meyillenirsen
oraya kadar gelir seninle
kurtulamazsın.
Bıraksın diye peşini yakasız kıyafetler alırsın
sıfırın içinden, sıfıra doğru takip eder seni
anlarsın
yapıştı mı bir kere yakana
başka çare bulamazsın
ne yaparsın?
yazar durur, durur durur düşünürsün.
anlarsın...
Yorum Bırakın