Oscar adaylıklarının açıklanmasının ardından beklediğim ancak göremediğim harika işlenmiş bir film olan Ayrılma Kararı'nı sizinle paylaşmak isterim.
Park Chan-Wook'un Rotten Tomatoes'ta %93 ve IMDb 7.3/10 skorlandığı, Cannes Film Festivalinde "En İyi Yönetmen" ödülü alan bu film izleyeni sürüklemekle kalmıyor, bittiğinde deniz kenarına ya da dağ tepesine çıkma isteği uyandırıyor.
Konudan bahsetmek gerekirse, Güney Kore'de inatçı ama ağırbaşlı dedektif başrolümüzün dağda ölen bir adamı araştırması ve bu sırada ölen adamın karısıyla tanışmasından ileri gelen olaylar silsilesi.
İtiraf etmek gerekirse anlaması biraz zor bir film oldu benim için. Filmin kendi içinde göndermeleri çok derin.
Dağda başlayıp denizde bitiyor. Karakterin Konfüçyüs'ten alıntı yaptığı
"The wise love the water, the benevolence the mountains. I am not benevolent, I like the sea." (Bilge olan denizi sever, iyilik yapan dağları. Ben yardımsever değilim, denizi severim.) cümlesi aslında dağ ve deniz simgelerinin bu iki aşığı nasıl da doğru sergilediğini gösteriyor.
Kadın karakterimiz beklenmedik hareketleri ve sizi hafiften rahatsız eden sakinliği ile tam bir puzzle. Dedektimizin onu çözmek için her seferinde ona döneceğini ancak bunu başarırsa ona olan aşkının biteceğini biliyor. Çözülemeyen vakalarından biri, unutamadığı kadın olmak için elinden geleni yapıyor.
Sinematografisi normal suç filmlerinden biraz daha farklı, harika manzaralar sunan ve dağın tepesinde de, deniz kenarında da nefesinizi tutmanıza neden olacak bir film nasıl Oscar adaylığı almaması şaşırtıcı, ancak önemli mi? Kesinlikle izleyin derim. Aşkla karışık bir suç filmi kimin hoşuna gitmez ki?
Anlamadım… filmi anlamak için ikinci kez izlemeyeceğim😄tabi. Anlayan var mı diye geldim buraya da, kadının ikinci kocasını kim öldürdü? Tokatçı diye biri çıktı ortaya annesini kızımız mı öldürdü neden? Bi dağa çıktılar kar yağıyordu o kısım neydi onu da anlamadım. Gibi gibi… yazarken yoruldum anlamadığım hiç anlamadığım çok şey var