Lisans döneminde karşılaştığım ve daha sonra hayatımda büyük bir yer edinecek Sigmund Freud'un bir eserinde çarpıcı bir cümle ile karşılaştım; ''İnsan doğası mutlu olmaya elverişli değidir.'' diyordu. Neden diye sorguladım bir süre. Neden insanlar doğası gereği daimi ve mutlak bir mutluluk yakalayamaz? Düşündüm. Kendi dünyama, kendi ruhumun özüne dönüp baktım. Freud haklıydı. İnsan yaşamı boyunca hep bir şeyler uğruna mücadele verir. Örneğin; üniversite sınavı için yıllarca emek verirsin, bir hedefin bir hayalin vardır, olmak istediğin bir şey ya da birileri. Eninde sonunda istediğine ulaşırsın, onu elde edersin. Artık olmak istediğin kişi olmak için önünde herhangi bir engel kalmamıştır. Lakin seni mutlak bir mutluluğa eriştireceğini düşündüğün bu durum bir süre sonra geçerliliğini yitirir. Artık yeni bir hedefin yeni bir mücadele isteğin vardır. Farklı ihtiyaçlar ya da farklı bir insan olma isteği. İnsan yaşamı boyunca hep bir şeyler ister. O şeyler için çaba gösterir. Zamanla istenilen şeyler elde edildikçe farklı istekler ortaya çıkar. İnsan doğası doyumsuzdur. Elde ettiklerinin yerini alacak hep başka şeyler vardır. Mücadele isteği asla bitmez. İnsan hayatı süregeldikçe istekler, hedefler sürekli değişir. Bu da sonsuz ve olağan mutluluk halini olanaksız kılar. Mücadele, hedef, istekler ve hırs insan yaşamını olumsuz etkileyebileceği gibi olumlu da etkileyebilir. Hayatınızda olumsuz görünen duyguları olumlu bir yöne çevirmek ve mutlak olmasa bile zaman zaman sizi tatmin edecek mutluluk halini yakalamak sizin elinizde. Hayatın akışına kapılıp, bir rüzgara doğru savrulmak, gözlerini kapattığında ''Mutluyum.'' demenin senin elinde olduğu gibi.
İnsanın belki de mutlak arayışı mutluluk değildir aradığımız ve ulaşmayı istediğimizin mutsuzluk olabileceğini bilemiyoruz belki de kendimize mutsuzluğu sevdirmemiz gerekiyor çünkü mutluluğu yaratan durum mutsuzluktur ve eğer mutsuzluğu sahiplenirsen bize kötü gibi gelen durum mutluluk olur