AŞKO KUŞKO BİR GÜN DEĞİL, ASLINDA BİR YAS GÜNÜ OLAN 8 MART

AŞKO KUŞKO BİR GÜN DEĞİL, ASLINDA BİR YAS GÜNÜ OLAN 8 MART
  • 3
    0
    1
    0
  • Başlıkta da belirttiğim gibi; 'Ay canım ben kadınım hadi bana hediye al', 'Aaa kadınlar günü bugün her yer de mis gibi indirimler', 'Bugün kadınlar günü her dediğimi yapacaksın!' ya da 'Ne güzel iyi ki kadınız kadınlar günümüz kutlu olsun hadi çiçek verin bana' diyebileceğimiz bir günden çok daha fazlası aslında..

    İlk defa yazıyorum ve ilk yazımın da bu güne gelmesi biraz tuhaf oldu. Öncelikle geçmişe dönüp bir bakalım isterseniz. Aslında bu gün neler olmuş, 8 Mart aslında neymiş.

    'Bir diğer adıyla dünya Emekçi Kadınlar Günü 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Bu grev esnasında polis işçilere saldırdı ve onları fabrikaya kilitledi. İşçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında, işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. Ölen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. Bu olaydan 53 sene sonra, 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak anılması önerisini getirdi ve bu öneri oybirliği ile kabul edildi.

    Bu olayların ardından, 8 Mart tarihinin Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak anılması, tam olarak 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.'

    Bu herkes tarafından da bilinen bir tarihi olay. O yüzden ne ekleme yapmaya ne gereksiz yorumlar yapmaya gerek görmedim. Kopyalayıp yapıştırdım. Benim amacım aslında bi nebze olsun farkındalık yaratmak. Tarih makalesi yazmıyorum sonuçta. Sorgulamaya başlayacağız birazdan hep birlikte. Öncelikle bu yazı nerden aklıma geldi ordan başlayalım. Malum bugün 8 Mart Kadınlar Günü ve bana bir mesaj geldi daha doğrusu bir görsel; pembelerle renklendirilmiş çiçekler koyulmuş kimisinin 'Ayyy ne tatlısın canım hepimizin kadınlar günü kutlu olsun' diyebileceği bu mesaja benim tepkim biraz daha sert oldu kendi içimde. İçimden geçirdiğim şeyleri şu an yazmaya ne ömrüm yeter ne de vaktim. Bugün öyle çiçekli böcekli bir gün değil. O gün aslında şu an resmiyette çalışma saati olarak kabul edilen saatlerde çalışabiliyorsak(ki hala çoğu gayri resmi iş yerleri personellerini kanunun ötesinde 10,12,15 saat çalıştırıyor ve insanlar da mecburiyetten kabul ediyor ama o konuya burda değinmeyeceğim) o gün o kadınlar öldü diye. Hiç yumuşatamayacağım kusura bakmayın. 

    Hadi sorgulamaya başlayalım.Biraz matematikle beyin fırtınası yapalım mı?

    Birleşmiş Milletlerin verilerine göre, geçen yıl dünya genelinde tahminen 81 bin 100 kadın öldürüldü. Söz konusu kadınların tahminen 45 bini, eşleri, erkek arkadaşları ya da aile üyeleri tarafından işlenen cinayetlerde öldürüldü. Ki bu sadece bilinen kim bilir faili meçhul olan veya intihar süsü verilmiş veya hala bulunamayan kaç tane kadın var.

    2022'de 334 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, 245 kadının da şüpheli şekilde ölü bulunduğu belirtildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2021 yılı raporunda ise 280 kadının öldürüldüğünü, 217 kadının şüpheli şekilde ölü bulunduğunu tespit etmişti.

    Bunlar az önce de belirttiğim gibi sadece bilinen rakamlar ve ne acı ki cinayetten bahsediyoruz ama insanların ölümünden rahat bir şekilde bahsedebiliyoruz. Unutuyoruz,alışıyoruz her zaman her şeye alışıp her şeyi unuttuğumuz gibi. Birileri bir yerde ölüyor, şiddet görüyor, fuhuşa zorlanıyor, parayla alınıp satılabiliyor(evet hala), çocuk yaşta evlendiriliyor, kendisinden zayıf ve güçsüz göründüğü için katlediliyor, namus namus diye eli uçkurunda gezen sapık ve sadist insanlar tarafından öldürülüyor  ama biz hiç bir şey olmamış gibi hayatımıza yine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Kızıyorum evet hem de çok kendime de. Ama bir şey yapamıyoruz. Susmuyoruz da aslında ama bastırılıyoruz. Kaç yılındayız ama hala kadınların örselenmesinden bastırılmasından ve hiç sayılmasından bahsediyoruz. Halbuki kadın erkeğe erkek kadına muhtaç. Nedir erkekleri üstün kılan veya nedir kadınları üstün kılan. Aynıyız işte, tamam belki fiziksel olarak o kadar güçlü yaratılmadık ama zihinsel ve duygusal olarak güçlü yaratıldık. Bizim de irademiz var, bizim de nefsimiz var, bizim de beynim, dilimiz var. Biz insanız. Peki nedir bizi sizden farklı kılan. Nedir bizi öldürülmeye mahkum kılan. En kötüsü de bizi öldüren insanları biz doğuruyoruz, biz büyütüyoruz. Ne acı hala ölmeye devam ediyoruz. Sesimizi de çıkarmıyor değiliz çıkarıyoruz da ama duyan yok. Minicik elleri olan pırlanta gibi yavrucuğu bir şerefsizin ellerine bırakan vicdan bir insana ait olamaz. Sırf aşağılık psikolojisi var diye karısını, sevgilisini, nişanlısını veya eski karısını vs. öldürebilen birisi insan olamaz. Sırf kadın onu istemiyor diye bayılana veya ölene kadar kadını dövüp sonra da tecavüz eden kişi bir insan olamaz. Daha sayamayacağım sizin de aslında içinizden saydığınız olaylar.. Bunları yapanlar insan olamaz. SUSANLAR HİÇ OLAMAZ.

    Benim amacım kadınlar şöyle üstündür erkeklere şöyle ölüm demek veya dedirtmek değil. Benim asıl amacım geleceği düzeltip aslında haklarımızın ve şartlarımızın eşit olduğunu savunup aynı düşünceyi savunan nesiller yetiştirmek. Bu aslında hepimizin elinde olan bir şey. Geleceği düzeltmek güzelleştirmek. İşte o zaman pembeye boyanabilir tüm renkler. Hiç bir kadın veya kız çocuğu namus cinayetine kurban gitmeden, evlendirilmeden, satılmadan... Düşünsenize ne kadar güzel bir dünya. Büyük bir adım.Hepimiz konuşursak eğer düzelebilir, normalleştirilmez, geçiştirilmez. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demememiz lazım. Çünkü bir sonraki av SENSİN!

    Şu an taciz görmeden çalışma hayatında rahatlıkla çalışabilen kaç kişiyiz? Şu an eskisi gibi çocuklarımızı komşunun sevmesine müsade edebilen kaç kişiyiz? Şu an eşine, eşinin ailesine veya kendi ailesine karşı hizmetçi olarak görünmeyen ve düşüncelerini özgürce sunabilen konuşabilen kaç kişiyiz?

    21. yüzyıldayken bunları tartışmak sesimizi duyurmaya çalışmak ne kadar da garip. Sözde durmadan yükseliyoruz, gelişiyoruz. Ama hala ataerkil bir hayat yaşıyoruz. Bunu değiştirmemiz lazım. Çok yazık. 

    Aslında bu gün emek veren kadınlara itafen. Öldürülen kadınlara itafen. Konudan belki biraz saptım ama asıl meselemiz bu ve bunun farkına varmamızı istedim. Aslında daha söyleyecek tonla şey var. Konuşmamız gereken şeyler var. 

    Bu benim ilk yazımdı. Umarım son olmaz. İyilikle kalın, hoşçakalın ve lütfen hayatta kalın...

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     


    Yorumlar (1)
    • Sana katılıyorum. Mesele kadın ya da erkek olmakta değil, insan olmakta.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.