Kör Olmadan Mutluluk Olmaz!!

Kör Olmadan Mutluluk Olmaz!!
  • 2
    0
    0
    0
  • kaynakçam:

    May, Rollo. Kaygının Anlamı. Okyanus Yayın, 2020.

     

       Meditasyona başladım. Her günün kısa bir periyodu hayat benim için duruyor. Kaygılarımı rafa koyup kaldırıyorum. Bazen benliğim şekerin çayda çözüldüğü gibi beynimin içinde dağılıyor. Konu olaylar olmaktan çıkıp hislerim oluyor. Ne hissettiğimi soruyorum ve her seferinde cevabım değişmiyor: Gergin hissediyorum. May’in Kaygının Anlamı kitabında modern hayatın hızlı yapısının gerçeklikten kaçış olarak kullanıldığını gördüm. Fakat ya kaçmak istediğim şey modern hayatın kendisiyse? Ya gerçekliğim sadece sırtımdaki ağır yüklerden ve anlamsız görevlerden oluşuyorsa? Bu soruların cevabı olmasa da onları düşünürken müthiş bir yolculuğa çıktım. Bu yolculukta gerginliğin olaylardan bağımsız olduğunu ve kendisini insanın ruhunun derinliklerine amansızca nüfuz ettiğini gördüm.

       Ne zaman arkadaşlarımdan biri benimle buluşmak istese zamanımın olmadığını söyleyerek reddediyorum. Bana inanmıyorlar. Haklılar da, buluşmak sahiden de istemiyorum. Sosyalleşmek az kalmış enerjimi yiyip tüketiyor. Anlamsız entrikalar ve uymam gereken sayısız sosyal zorunluluk. İlgimi hiç çekmeyen konularda insanları dinlemeli ve cevaplarını çoktan tahmin ettiğim gereksiz soruları sırf insanların kendilerini ifade etme açlığını doyurmak için sormalıyım. Onları düşük gördüğüm için bunları söylüyor değilim, ben de amansızca fikirlerimi duyurmak ve onay almak istiyorum. İnsanlar nasıl olduğumu sorsun da fütursuzca kendimi anlatayım diyorum. Fakat aynısını insanlar isteyince tahammül edemiyorum. Bazen bu adaletsizliğime bakıp ne kadar da bencilsin sen diyorum ama sözler nafile, bu fenalığım devam ediyor.

       Fakat, asıl buluşmama sebebim bu şeytani kişiliğim değil. Sahiden de zamanım yok. Sorumluluklar boğazıma kadar gelmiş, nefes alamıyorum. Nefes aldığım da ağzımdan çıkan tek şey sessiz yardım çığlıklarım oluyor. Bu yüzden de ölesiye gerginim; sürekli bir sonraki sorumluluğumu düşünüyor hayatın hiçbir anını yaşayamıyorum. En azından böyle düşünüyordum. May’in kaygı üzerine olan tefekkürlerini okurken hissettiğim gerginliğin konulardan bağımsız olabileceğini hatta benim neden arsız bir şeytan olduğumu anladım.

       Sınavdan sınava koşuşturan bünyem zamanla yozlaşmış. Sonunda da içimdeki şeytan kirli pençeleriyle ruhumun derinliklerinden dışarıya tırmanmış ve beni ele geçirmiş diye düşündüm. Fakat, olay sadece kaygıyı kontrol etmekle ilgiliymiş. Modern dünyada insan doğasına aykırı bir düzende ilerlemesi gerekiyor. Sanırım problem de burada başlıyor. Günümüz insanı, mesala ben, ilgimin olmadığı bir konuda çalışmak istemiyorum. Aylaklık etmek her zaman daha cazip geliyor fakat vicdan azabım izin vermiyor. Vicdan azabımın ve aylaklığımın görkemli çatışmasında da ben ayaklar altında kalıyorum. Depresyona giriyor ve sürekli geriliyorum. Bu da sanırım insanlarla konuşacak ve o anlamsız sosyal gerekliliklere boyun eğecek gücü neden içimde bulamadığımı açıklıyor. Mutluluğum işten kaçmak isteyen ruhumun vicdan azabım ile olan çekişmesi esnasında eriyerek tükeniyor ve bana kalan bir dirhem de ancak sabah yataktan kalkmamı sağlıyor. İlk aklıma gelen çözüm, vicdan azabımı susturmak ve aylaklığımın bu muharabede muvaffak gelmesini sağlamaktı. Bütün sorumluluklarımı sırtımdan fırlatıp, beni her halimle kabul eden yumuşak yatağımın rahatlatıcı kollarına kendimi bırakmak istiyorum fakat bu çözümün geçerliliğini çok kısa zamanda bitireceğini biliyorum. Modern düzene ve onun taleplerine karşı gelen düşünürleri (sadece Roussue, Weber ve Marx biliyorum) aklıma getirdiğimde hiçbirinin sorumluluklardan kaçmanın çözüm olduğunu söylediğini hatırlamıyorum. Hepsi doğal halimizden kopmamamız gerektiğini ve modern dünyada insanların köle gibi çalıştırıldığını söylüyor ama kimse de çıkıp herkes yumuşak yatağına yatıp en sevdiği diziyi izlesin demiyor. Sanırım bunun nedeni, çözüm çalışmamak değil de anlamlı bulduğun işte çalışmaktan geçiyor. İşin en kötü yanı da bu; çünkü düşünce serüvenime de bu problemle başlamıştım: Anlamsız bulduğum sorumlulukları yerine getirmek zorundayım.

       Hala tam bir çözüm bulabilmiş değilim fakat anladığım kadarıyla çözüm bulmam da gerekmiyor. Biraz gözümü kapatarak yaptığım işlerin anlamsızlığından dem vurmamam, onları anlamlıymış gibi düşünmem gerekiyor. Bu ne kadar acımasız ve ulaşılması zor bir fikir gibi gelse de denemekten başka çarem yok. Çaresizliğimin bana güç vereceğini hiç düşünmemiştim ama evet başka seçeneğim olmadığını bildiğim için artık saçma bulduğum şeyleri de bütün kuvvetimle anlamlı bulmaya çalışacağım. Belki başarılı olurum ve ömrüm boyunca yapacağım bütün angaryalar bana mutluk sağlar.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.