Yüz yüze miydik?

Yüz yüze miydik?
  • 3
    0
    0
    0
  • Birol(+):kaçıncı bardak bu?

    Diyar(-): ne zamandan beri sayar olduk kardeşim

    + en son zamdan sonra ben sayıyorum valla Diyar'ım

    - sen ısmarladığın için sıkıntı yok, ben saymıyorum

    + burada da mı beleşçilik be

    - bu zamana kadar ısmarladıklarıma say köpek

    + söylüyorum o zaman bir tane daha

    - söyle ama bu sefer şişe olsun, bu barmen kız bardakları yıkamıyor

    + nereden biliyorsun Allah aşkına, güzelim kızın günahını alıyorsun durduk yere

    - valla bardağımdaki kırmızı ruj lekesi bana bir günaha davet değilse çok da günahını almıyorum

    + aboo o neymiş ya öyle, neyse ben 2 şişe alayım geleyim 

    - sen gitmiyor muydun?

    + nereye?

    - Sudeyle buluşacaktın ya hani

    + ananııı

    - run Birol run

    +aga ben kaçtım

    - hesabı öde ve git

    + konuşamadık senin meseleyi

    - siktir et önemli değil

    + tamam arayacağım...

    - he tamam aradın şu an, koşsana bolm sen

    + tamamdır agam görüşürüz

    -görüşürüz

     

     

    Ya öyle yalnız kalırsın Diyar efendi 

    anlatacak ne çok şey olması ne kadar kötü, yanında anlatacak hiç kimseyi bulamazken.

    gerçi ben artık anlatmadan anlaşılmak istiyorum. 

    Anlatmaktan yoruldum.

    Hep ben altını çizdim kelimelerin.

    Kelimelerim tükendi diye mi esirgiyorsun kalemini.

    Bu zamana kadar sarf ettiğim kelimeler ruhuna yetmiyor mu?

    İsmini eskitmemek için sana en mahçup, en utangaç isimlerle seslendim.

    Kalbim artık bunu reddediyor.

    Utanarak uyuduğum gecelerden, uyanmaktan utandığım sabahlara uyandırdın sen beni.

    Artık hatalarımın altını çiziyorum. Elimde pek bir şey kalmadı.

    Kapkaranlık bir defterin kapağına bembeyaz ismini yazmaktan çekiniyorum

    İçim artık kapkara

    dışımda bir bahar sabahı.

    Sabah namazına giden bir amcanın, evde bıraktığı çocukluğu var artık hüznümde.

    Bir roman karakteri gibi yaşayarak tüketeceğim kalan ömrümü.

    Yalnız,

    mutlu

    kalabalık

    mutsuz...

    Cebimde on ruble ve babamdan kalmış, eskimiş 

    bir gençliğin heba edilişinin izlerini taşıyan bir palto.

    sırtım dik, yüreğimin boynu bükük.

    Soğuk bir St. Petersburg  gecesinde, fahişelerin iki rublelik vaadleriyle, gelmeyecek olan devrimin hayalini düşünüp mutlu olmaya çalışacağım.

    İnsan önce kendi devrimini yapmakla yükümlü. Geç de olsa anladım bunu sanırım.

    Bunu bozuk bir yol üzerinde giden, haddinden fazla kalabalık bir şehirlerarası otobüste, ismini yazmaya çekindiğim  buğulu otobüs camının başıma uyguladığı sert ve rahatsız edici eleştirinin şiddeti sayesinde anladım.

    Her şey bir şey anlatır.

    Anlamak isteyene her nesne bir anlam ifade eder aslında.

    fani hayat

    ahir zaman.

    yeterki sen anlamak iste

    Bir binanın boş cephesine çizilmiş bir kadın anlatır sana

    başını koymadığın yastık bakar yüzüne

    burnun anlatır

    hatırlatır.

    Bir barda tanıştığın kızın suratındaki tanıdık bir mimik

    bir kahkaha

    aynalar anlatır

    (?): ne anlatıyorsun sen ya

    Diyar: hayır, bu anıda değil

    (?): tam olarak burada, şimdi

    Diyar: sen artık kafamda ölüsün benim için

    (?): ama hergün mezarıma geliyorsun.

    Beni mi özledin?

    Diyar: insan yaşayabilecekken yaşayamadıklarına üzülüyor, hepsi bu

    (?): iyi değilsin

    Diyar: gayet iyiyim

    (?): bir fotoğrafla konuşuyorsun

    Diyar: çünkü burada hala gülüyorsun

    (?): sana bir daha gülmeyeceğimi mi düşünüyorsun?

    Diyar: çok uğraştım sarı

    uzun zaman

    belki senin için hiçbir şeydi

    zaman kırıldı

    bir kara deliğin ortasında kaybettin gözlerinden saçtığın her ışık hüzmesini

    uzun süredir her şeyi düzeltmeye çalıştım

    iyileştirmeye

    halledemedim.

    yetemedim.

    Kadıköydeki bütün sokaklar şahidimdir ki herkese sordum

    bütün kedilerle arkadaş oldum.

    köpekler bile halimi görüp peşimden geldiler

    sen gelmedin.

    üzgün değilim ama bu mutlu olduğum anlamına gelmez.

    Belki mutlu olmadığımı öğrenince mutlu olursun.

    nasıl hissettiğimi bilmiyorum. 

    bir fotoğrafla konuşurken buluyorum kendimi evet.

    delirmedim, çıldırmadım.

    hala çok akıllıyım

    beni de zaten bu yoruyor.

    beni bu yoruyor.

    (?): seni özlüyorum

    Diyar: biliyorum, ama ben o kapıyı kapattım sarı. 

    (?): ama pencereden izliyorsun

    Diyar: penceredeki o kediyi hatırlıyor musun?

    (?): unutur muyum hiç. Sen o kedisin

    Diyar: savaş bitti sarı. O tepeye çıkıp, yaralı askerleri, koşuşan atları izleyerek o süslü cümlelerimi kuramadım.

    ben yenildim

    (?): ya ben?

    Diyar: sen hiç savaşmadın

    (?): bu fotoğraf birgün eskiyecek

    Diyar: ve ben de birgün öleceğim

    (?): hem de beraber yaşamadan

    Diyar: roller değişti. Fiyakalı konuştun

    (?): ee öğrendik bir şeyler o kadar senede ne sandın boş adam mıyız?

    Diyar: iç cebime girmeye hazır mısın, Birol geliyor, yüzünde mahmur bir gülümseme var

    (?): herkes mutlu

    Diyar: ben hariç...

     

    Birol: ağladın mı sen?

    Diyar: salak salak konuşma ya, sigaramın dumanı gözüme kaçtı

    Birol: içmem demiştin...

    Diyar: gitmem demiştin..

    Birol: salak mısın olm o kadar bırakmıştın ne güzel ya

    Diyar: sadece alkolle ya

    Birol: hergün yani

    Diyar: ÇOK KONUŞMA PALYAÇO, RAKI DOLDUR

    Birol: bak hele bi bana, şimdi elimi ceketine atsam

    Diyar: dayak yersin

    Birol: iç cebinden ne çıkar

    Diyar: bok çıkar

    Birol: Çirkin tanımlamalar bunlar

    Diyar: çıkmaz bir şey

    Birol: şimdi elimi ceketinin cebine atsammm, ne çıkar?

    Diyar: bir anı

    Birol: o kadar mı?

    Diyar: bazen düşünüyorum

    Birol: bazen?

    Diyar: ceketimin iç cebinde kalan o son fotoğraf eskiyinceye kadar mı?

    altı üstü birkaç renk

    sesi bile yok

    ama nasıl konuşuyor bir bilsen

    kadrajın içinden doğuyor sanki yüreğim

    ödüm kopuyor konuşacak diye

    o da eskiyince ne olacak?

    anı olarak mı kalacak?

    Birol: Diyar'ım, kardeşim, ben senin gibi süslü cümleler kuramıyorum biliyorsun. Sen sana gösterilmeyen saygıya, sana gösterilmeyen çabaya kırgınsın. Sakın ümidini yitirme kardeşim, ne demişler büyük dağlar..

    Diyar: bahara geç ulaşır

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.