Akif Paşa ve Adem Kasidesi Hakkında Tahlil

Akif Paşa ve Adem Kasidesi Hakkında Tahlil
  • 2
    0
    0
    1
  • Akif Paşa tanzimat devrinde yetişmiş olmakla beraber zihniyet bakımından eskidir. Eski zihniyetin en önemli taraflarından biri, içinde yaşadığımız dünyaya genel bir nefret hissi taşımasıdır.
    Eski zihniyet için gerçek ideal alem ahirettir. Akif Paşa Adem Kasidesinde varlıktan nefret ve ondan kurtulma özlemini eskilerde eşi rastlanmaz bir güzellikle ifade etmiştir. Onun yokluğu arayışında eski zihniyetin derin bir etkisi vardır. Akif Paşa’nın yaşadığı devir Osmanlı İmparatorluğu’nun derin bir ümitsizliğe düşüğü bir devirdir. Adem Kasidesinde bir devrin, bir medeniyetin ve bir şahsın ortak karamsarlık etkisiyle, eski şiirin soyut ve süslü ifadesi içinde ortaya konmuştur.

    Adem Kasidesi’nin psikolojik, metafizik ve estetik olmak üzere başlıca üç cephesi vardır. Bunlar birbiriyle yakından ilgilidir. Adem Kasidesi her şeyden önce hayattan bıkmış, çok muzdarip, ümitsiz ve karamsar bir insanın ruh halini ifade eder. “ Gerçek bir vakıa olan ızdırap, kendisini giderecek bir hayal doğurur.” der Akif Paşa Adem Kasidesinde.


    Bu alemin mükemmel olmadığı, başka bir yerde mükemmel ve mesut bir alem bulunduğu fikri insanlık kadar eskidir. Dinlerin cennet fikri bu arzunun eseridir. Akif Paşa’da varlığı beğenmiyor ve ondan kurtulmak istiyor. Fakat onun göçmek istediği ülkenin varlığı ne bu dünyada, ne de ahirette mevcuttur. Akif Paşa yokluğu özlüyor, onun tek olumlu manası varlığı ve ızdırapların yokluğudur.
    ”Yalnız yokluk insanı ızdıraptan kurtarabilir.” düşüncesini savunur Akif Paşa. Akif Paşa’ya göre yokluk mutlak huzurdur. Bundan dolayı şair kasidesinin başında yokluğu övüyor ve onu mutlak bir huzur ülkesi olarak gösteriyor. Akif Paşa’da ızdırap kendisini giderecek bir hayal doğurmakla kalmaz aynı zamanda bir felsefe de yaratır. Akif Paşa ızdırap fikrinin üzerinde durmaktan ziyade yokluk fikrini derinleştiriyor. Bu felsefi düşünce böyle bir ruh hali içinde bizzat yaşadığı ızdırabı kanıtlamaya yeterlidir. Izdırabın sebebini aramayan Akif Paşa kendisine kurtuluş gibi görünen yokluk kavramını ele alır fakat kendisi özgün düşünmek yerine önceden beri islamda olan düşünceleri tekrarlıyor. Basit ve temelsiz benzetmelere dayanarak mantık yürütüyor. 8-23 beyitler arasında geliştirilen bu mantık gayet sadedir. Akif Paşa yokluğun insan ile alakası üzerinde durarken ona eğitimsel bir anlam da veriyor. “ Yokluk lalası olmasaydı, dünya dadısı çarhın evladını baştan çıkarırdı.” diyor Akif Paşa. İnsanlar Adem’den gelmişlerdir. İnsan daha Adem’in ortaua çıkmasında yok olmuş, yokluğa uğramıştır. Buna bakarak insana yokluğun çocuğu dense yeridir. Akif Paşa bütün kaside boyunca ızdırap verici varlık ve kurtarıcı yokluk ile karşı karşıya bırakıyor.                                                             


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.