Çocukluk işte
Dolar mı hiç annenin yeri
seni önce sevdim
sonra sana aşık oldum
kızımmışsın gibi seni korumaya çalıştım
hatunumdum, hatunum gibi seviştim seninle
son zamanlar diyeceksin
sonda olduğumuzu bilseydim öyle davranmazdım
sonra da diyeceksin ki sonda olduğunu bilse herkes eskikliklerini doldurur
ne olacaktı ki?
biz de herkes gibi olsaydık
hep özel olduğumuzu, kutsal olduğumuzu söyleyip durduk
ne sen Hera gibiydin
ne de ben Zeus...
asıl hatamız buydu
bizi ayıran, bin parçaya bölen şey buydu
sıradan olamadık
birbirimizden olduk
Bana hep arkadaşsızlık çektiğinden bahsederdin
bunu sanırım hiç önemsemedim çünkü ben vardım
senin arkadaşın da olurdum
bir gün fakültedeki arkadaşlarımla otururken hep meslek hakkında konuştuğumuz için canın çok sıkılmıştı hatırlıyor musun?
canının çok sıkıldığını farketmiştim ve kalkmıştık
o gün, o anısı haddinden fazla olan kafeden çıktıktan sonra bana bir şey söyledin
'' ne güzel mesleğin hakkında konuşacağın bir sürü arkadaşın var''
o an karar vermiştim
belki senin bölümünü okuyacak vaktim yoktu ama en azından mesleğin hakkında seninle biraz da olsa konuşabilecek kadar bilgi öğrenebilirdim.
Adler, Freud, Pinker...
katılıyordum Adlere
yaşama bir sanattı
ama bizim tuvallerimizi siyaha boyamışlardı
beyaz boyaları ise çocuklar çalmış
kızsan kızamaz
arasan bulamazdın
sevemedim Freud'u
yakışıksız buldum
ısınamadım
dizisi bile sarmadı
sanırım artık çok geçti
neyin eksikse o olabilirdim
buna hazırdım ama ilk önce kendimi tamamlamam gerekiyordu
beklemedin
ben de bir daha kendimi bulamadım
umarım bunun için mutlusundur.
Bu sana yedinci mektubum
hiçbirine cevap vermedin
cesaretin mi yok?
umarım buna verirsin
bana cevap vermen için seni daha ne kadar kışkırtabilirim bilmiyorum
sana bir kez daha sormak istiyorum
değdi mi?''
Diyar: Müziş
Müzeyyen: Müziş neymiş ya?
D: Müzeyyen çok uzun
M: artık ismimi de beğenmiyorsun sanırım
D: bu ne şimdi?
M: ne ne?
D: neden bozuk atıyorsun bana?
M: Bozuk atmıyorum
D: tamam yavrum alacağım sana Tandora bileziklerden
M: Tandora mı?
D: bedavaya reklam yapmıyorum
M: Koskoca markanın da senin reklamına ihtiyacı vardı zaten
D: beni küçümseme fena bir şeyim ben
M: sen bugün dava mı kazandın
D: nereden anladın len
M: Konuşma tarzından, elinin kolunun hareketinden
D: elimin kolumun hareketinden.. vay anasını
M: neden bana anlatmadın?
D: neyi
M: dava kazanmışsın bak, eliden kolundan anlamak zorunda değildim. Eskiden hep anlatırdın
D: müzişko bunlar normal şeyler artık
M: olsun sen anlat yine
D: tamam anlatırım, hadi gel seni yemeğe çıkarayım
M: sana bir soru sorabilir miyim?
D: bu mümkün
M: ne
D: sor hayatım sor
M: kendini bulabildin mi Diyar?
D: Ne? Ne diyorsu.. o elindeki ne?
M: mektuplarından biri
D: sıkılmıyorsun değil mi?
M: seni çok kafaya takıyorum, sen benim ayarlarımla oynuyorsun
D: gel hadi çıkıyoruz, bırak o zımbırtıyı da
M: zımbırtı değil bu, Diyar.. o kadar üzülüyorum ki
D: bırak hadi, seninle biraz konuşalım
M: konuşuyoruz ya işte
D: güzel bir yerde
M: deniz görüyor mu o güzel yer
D: gözlerinin bile arka planda kalacağı bir deniz manzarasına götüreceğim seni
M: gözlerim güzel mi?
D: ben sana tapıyorum diyorum sen bana diyorsun ki bilmem ne.. hadi lez ro
M: lez ro ne be
D: hayırdır ya
M: öğreteceğim sana şu İngilizceyi
D: hayırdırr İngiltere Prensesiyle mi konuşuyorum
M: Heralde oğlum ne eksiğimiz var
D: valla doğru söylüyorsun, bir tacın eksik
M: o da senin problemin işte
D: bak bu iyiydi.
M: dur giyineyim
D: dur ben de seni izleyeyim
M: sapıklaşma
D: olur öyle şeyler
M: Arabayla mı gideceğiz?
D: evet neden ki?
M: alkol almayacak mıyız
D: e güzel bir gün ölmek için sevgilim
M: anladım demek ki ben içmiyorum
D: sanki çok farkediyor
M: ne dedin sen
D: şoförlüğünü övüyordum
M: köpeksin, daha ehliyetini bile yeni aldın sen akıllım
D: Buna rağmen senden iyi kullanıyorum
M: çok konuşma köfte. Ayrıca len diyar
D: efendim
M: beyaz gömlek sana ne kadar yakışıyor öyle len
D: harbi mi kız?
M: şu göbeğinle beraber mükemmel olmuş
D: bak ya!
M: yakışıyor oğlum boşver sen karın kasını falan. Hem bak ne demişler göbeksiz erkek balkonsuz eve benzer
D: ben teras katıyım
M: ahahahahha, ayrıca çok komiksin
D: genelde kızlar böyle söyler
M: hadi gidelim bakalım, belki gittiğimiz yerde kendini bulursun
D: Müzeyyen
M: ne?
D: sür
Garson Rahmi: Ooo avukat abim hoşgeldimişsin, sefa getirmişsin
D: Rahmi'cim nasılsılsın canım
G.R: iyiyim abim benim, senin sayende iyiyim
D: Estafurullah aslan, ne yaptık ki?
G.R: ipten aldın beni be abi
D: ipten alma deyiminin nerden geldiğini biliyor musun? Bak sana hemen anlatayım...
M: Allah aşkına Diyar dur anlatma bir şey, çocuğun canı burnunda zaten
G.R: ben masayı doldurayım hemen
M: eheheheh bak kaçtı çocuk
D: yararlanın biraz benden yararlanın, bu kafanın içi dolu dolu...
M: kendini bu kadar beğenme ya
D: bayılırım kendime
M: ben de sana
D: harbi mi len?
M: e heralde
D: uzun zamandır iltifat almıyordum
M: abart
D: hayır abartmıyorum, bana uzun zamandır güzel bir şey söylemiyordun
M: gözlerin mi doldu senin
D: evet ağlıyorum
M: saçmalama
D: valla bak
M: ne oldu
D: Müzeyyen ben çok mu güçlüyüm?
M: evet sen benim süper adamımsın
D: şş tövbe de len, ne adamlığımı gördün? Ayrıca ben Hulk'um
M: Hulk'umsun
D: ben hiç ağlayamaz mıyım?
M: ağlarsın tabi, dur yanına geleyim
D: hayır dur, karşımda dur
M: ne oluyor
D: ben artık yapamıyorum Müzeyyen
M: neyi yapamıyorsun?
D: bu güçlü gözükme tiyatrosu
M: güçlü gözükmek zorunda değilsin
D: zorundayım
M: değilsin
D: güçsüz olursam gidersin
M: ben o kadar basit bir kız mıyım?
D: sen tanıdığım en güçlü karılardansın Müzeyyen
M: ee o zaman?
D: sadece...
M: sadece ne?
D: böyle öğrenmişim, böyle kodlanmışım demek ki bilmiyorum
M: hayatının ne kadar güzel olduğunun farkında mısın Diyaro?
D: değilim
M: araban bile var
D: ahaahahahha güç sadece bir şeylere sahip olmak mı?
M: şakalaşıyorum, bu kızarık gözlerinle seni ciddiye alamıyorum. Anlat ya ne oldu durduk yere
D: geçmişi çok eşeliyorsun
M: Bu seni neden bu kadar üzüyor? Ya da korkutuyor mu demeliyim?
D: hiçbir şey dememelisin
M: sen mi veriyorsun bunun kararını?
D: tabiki de ben veriyorum bunun kararını Müzeyyen!
M: sesini yükseltmeden konuş benimle
D: özür dilerim, ben bu aralar pek iyi hissetmiyorum
M: merkü...
D: sakın başlama ya. Benim hislerim gezegenlerden çok daha büyük Müzeyyen.
M: Şu egon.. bir kere dinlesen aslında beni
D: Müzeyyen
M: efendim
D: rakı doldur, güneş batmak üzere...
M: Bu mekanda şarkı isteyebiliyor muyuz ya?
D: sen iste Zeki Müren'i getireyim buraya
M: ahahahah içtin sapıttın yine
D: bak hiç unutmuyorum
M: haydaa başlıyoruz yine
D: dinle dinle bak, staj yaptığım dönemlerdeyiz. Aylardan Nisan, yirmi yedinci gün ki belirtmek isterim ki Nisan 27 çeker
M: ahahahha evett Atim'in doğum günü
D: çok sert geçmiş bir kıştan sonra hava çiçek gibi olmuş, toplamışım benim ekibi
M: kimler vardı
D: İrem vardı
M: başka
D: simay, ceren, musti... bizimkiler işte, bahsediyorum ya arada, fotoğraflarımızı falan gösteriyorum.
M: evet evet, güzel bir ekibiniz varmış
D: bizim evde buluşmuştuk, Kadıköy'de oturuyoruz o aralar Musti'yle. Deniz manzaralı evimiz var, ortamı çok iyi değildi ama o zamanın şartlarına göre havalı bir evdi. Neyse, herkes giyinmiş şıkır şıkır ama nasıl güzeliz
M: ahahah eee?
D: bizim kızlar ayarlamış bir meyhane, stadın orada, çıktık gittik. Zaten stattan dolayı çok severim oraları. Oturduk içmeye başladık. Ben o zamanlar rakıyı pek sevmezdim. Sonradan sevmeye başladım. İçtikçe içiyoruz, oynuyoruz.
M: duygulandın, seni yerim ya. Eeee sonra?
D: Gecenin sonuna doğru benim çok kötü dişim ağrımaya başladı ama anlatamam sana böyle bir acı yok
M: haydaaa, e rakı bastırmıyor muydu?
D: kralı gelse nafile, böyle bir acı yok. Eve gidene kadar akla karayı seçmiştik
M: nereye bağlanacak çok merak ediyorum
D: bir yere bağlanmayacak be Müzo. Özledim işte sadece. Bahsetmek istedim. Bu bağlanabilecek en kudretli şey olsa gerek.
Şimdi hepimiz ayrı bir yerdeyiz.
M: onları mı özledin?
D: onları da özledim tabi ama burada bahsettiğim şey kişilerden çok
M: o an
D: aynen öyle. Sonsuza kadar o gecede kalabilirdim
M: ahahahah dişinin ağrısına rağmen mi?
D: dişimin ağrısına rağmen.
M: olsun be ata, en azından o anı yaşadın, böyle bir ekibe sahip oldun. Mesela benim hiç böyle sağlam arkadaş grubum olmadı
D: neden olmadı?
M: bilmem, belki de hata bendeydi.
D: nasıl yani?
M: o aralar bir sevgilim vardı. Bahsetsem kızar mısın?
D: kızmam
M: sadece onunla olmak yetiyordu
D: sevgilin olmadan önce arkadaşların var mıydı? Çocuk mu seni uzaklaştırdı?
M: hayır, öyle bir şey yapmadı tabi ki! Hiç izin verir miyim öyle bir şey yapmasına
D: e yani
M: sonra onunla da ayrılınca çok yalnız kaldım.
D: o mu senden ayrıldı?
M: hayır ben ayrıldım
D: neden?
M: boşver ya
D: neden ya?
M: tamam tamam boşver, doğru değil.
D: ne doğru değil?
M: sana eski sevgilimden bahsetmem
D: yani evet aslında benim de içim bir gıcıklandı
M: ahahhaha tatlısın
D: etti iki
M: abarttma olayları artık Ata ya, seceresini mi tutuyorsun! Duyan da zannedecek ki
D: bana hiç güzel bir şey söylemiyorsun zannedecek değil mi?
M: Ata bak bu ilişkinin romantiği sensin, anlaşalım bu konuda
D: tamam tamam, hep böyle olmuştur zaten
M: pardon?
D: ne be? Daha demin çatır çutur sen bahsettin.
M: Bu öfkeni anlamıyorum
D: bir şey yok
M: Ata biliyor musun, sen değişiyorsun
D: hiç değişmem
M: bu cümlelerin beni öldürüyor! Öyle saçma sapan bir cümle kuruyorsun ki insan virgül koyup devam edemiyor
D: bak yavrum
M: oo sert erkek
D: ben hiç değişmedim, hep aynıyım, hala aynıyım
anlamıyorsun
sadece yüreğimin yangınını söndürmeye çalışıyorum.
ben ardına bakmadan yürümeyi öğrenemeyenlerdenim
neden biliyor musun?
çünkü anladım ki
ben dizleri yara olmadan yaşayabilen kimselerden olamadım.
ben yağmur yağınca dışarı çıkanlardanım.
M: ben ben ben ben.. hep ben
D: neden beni anlamaya çalışmıyorsun?
M: kalkalım mı ya?
D: yine mi kaçacaksın. Ulu orta bıraktığım mektuplarımı okumakla olmuyor bu işler Müzeyyen
saklayamaz mıyım zannediyorsun?
salak mıyım ben?
ben yaşadığım hiçbir şeyden utanmıyorum
gizlemiyorum
peki ya sen?
sen bu kadar cesaretli misin?
M: sanırım bu sorunun muhattabı ben değilim.
D: RAHMİ!
Garson Rahmi: Buyur abi
D: bir fili bir arabaya nasıl sığdırırsın Rahmi?
G.R: nasıl abi?
D: soru soruyorum oğlum... bir fili... arabaya..
G.R: abi senin canın neye sıkılmış kurban olduğumun oğlu dur ben sana bir kahve yapayım
D: gördün mü Müzeyyen?
M: madara oluşunu mu?
D: beni anlamaya çalıştı ve anladı Müzeyyen. Ha yanlış anladı ama yine de anladı.
M: neyi yanlış anladı bas baya doğru anladı
D: çok mu merak ediyorsun geçmişimi?
M: etmiyorum artık.
D: o zaman bu elimdeki zarfı sana vermemin bir anlamı yoktur diye düşünüyorum? Denize atıyorum o halde?
M: neymiş o?
D: gizlediğim tek mektubum.
M: neden bana vereceksin ki?
D: kurtulmak için Müzeyyen.
M: ya okuduğumu kaldıramazsam
D: o zaman gidersin
M: o kadar kolay mı?
D: ben de aynı soruyu sana soracaktım
M: ver tamam
D: gerçekten mi? Alacak mısın? Gerçek senin için o kadar önemli mi?
M: gerçek her şeydir Diyar. Bunu ben gidince daha iyi anlayacaksın.
Yorum Bırakın