Balkonda otururken bir anda ölmekten korkup korkmadığımı düşündüm. Çok net korkmuyorum. Ölüm her zaman için arkada kalana zor oluyor, insan bunu bir yakını ölmeden farketmiyor. Dün sabahta bu sabahta belki de uzun süredir uyanmadığım kadar kötü uyanıyorum. Bazı şeyler çok ağır geliyor. Sürekli yeni yollar, yeni kapılar arıyorum. Belki de yeni aramayı bırakır varolana inatla yürüsem sonuçlanır ama elimde "evet bu var bundan devam edebilirim" diyebiliceğim hiçbir şey yok. Retrodan mı böyle oldum? Maneviyatım mı zayıfladı? Böyle olması mı gerekiyordu? hiçbirini bilmiyorum deneme yanılma ile geldiğim bu yaşımı deneme yanılma ile sürdürmek istediğime emin değilim. Her neyse konu dağıldı yine. Balkondayım ve korktuğum şey öldükten sonra beni nasıl anımsadıkları, ben hep güzel şeyler bırakmak istedim buraya, dünyaya. Anılmak için, unutulmamak için. Bir çocuk değil çocuk yapmak ya da doğurmak mesele değil, ben bu çağda kendim savrulurken seçemediği bir durum için birini doğuramam. Dağılmadan bitirmek istiyorum. Biri öldüğünde onu iyi anımsamak istiyorum. Ne zaman ölümle karşılaşacağımızı bilmediğimiz içinde her günü son görüş olarak değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ölümlü dünyada ölümün bilinci ile yaşarsan ne ala! Mutlu eder diye yaptığım şeyler beni daha fazla üzmeye başladı artık kendimi tanımıyorum
Yorum Bırakın