Bu bir veda mı Müzeyyen?

Bu bir veda mı Müzeyyen?
  • 0
    0
    0
    0
  • '' Bir kapı kapandığıda bir pencere açılırmış. İnanabiliyor musun ?

    ben o pencerenin önünde yıllarca bekledim

    ne yağmurlar

    ne karlar yağdı bir bilsen

    herkes dedi ki kapat şu camı

    üşüyorsun

    kapatmadım

    bağırdılar bana, üstüme geldiler

    kapat dediler Diyar kapat

    ölüyorsun...

    kapatmadım.

    gelir de görmezsen diye ödüm kopuyordu

    içim gidiyordu

    canımdan oluyordum ama senden gitmiyordum

    bu uğurda ne dayaklar yedim

    ne canlar yaktım

    günahsızlar, masumlar

    canımı yakmak isteyenler de oldu

    şeytanlar, iblisler

    hepsiyle savaştım

    bu sefer tek başıma

     

     

    Son zamanlarda fazlasıyla kendi kendime konuşuyorum

    sen de farkederdin bunu bazen

    içeriden ''bana mı dedin hayatım'' dediğinde içimden ''bu sefer gidecek valla, iyice deli deli ettim kendimi'' derdim

    ama sen gülerdin

    ''benimle konuş hayatım, sen sana fazlasın'' demiştin bir keresinde

    elimi yanağıma koyup söylemeseydin

    bu cümlenin derinliğini daha erken anlayabilirdim

    şimdilerde de konuşuyorum kendi kendime

    ben, benden eksiğim bugünlerde.

     

    kendimle konuşurken bile hoşuna gidecek şeyler söylüyorum

    allahım diyorum deliriyor muyum acaba

    delirmek lütuf

    asıl zor olan bir hayli akıllıyken bunu yaşamak.

    hatırlar mısın bilmiyorum ama bir keresinde bana 855. defa ''sen delisin'' dediğinde

    evet bir ihtimal deli olabilirim ama kesinlikle aptal değilim'' demiştim

    aptalmışım

    bunu da sonradan farkettim

     

    Küçük Prens'i okudun mu?

    ben okudum

    hem de birçok  kere 

    kısa bir kitap zaten

    saçma sapan kitaplarını bırakıp okumanı isterim

    oradan bir alıntı yapmak istiyorum

    '' Ben onu anlıyordum

    yanlış yaptıgında bile anlıyordum

    onu sevdiğim için anlayacak bir sebep buluyordum.

    o da öyle yapar sanmıştım''

    peki sen neden yapmadın?

    kendini ''küçük'' göremeyecek kadar kibirli olduğun için miydi her şey?

     

    Geçen sene sana yazdığım zaman heyecanlandın mı diye kaç ay düşündüm biliyor musun?

    sen bana yazdığında ben heyecanlanmıştım

    bu hep olacak zannediyordum

    alışkanlıklar unutulmuyor.

    gerçi silinmeye başladı her şey

    kalan eşyaların

    bileğimde paralanan siyah saç lastiğin

    hepsi birer birer gittiler.

    sadece yaran kaldı

    senden kalan tek şey artık bu

    iyileşmesine izin vermiyorum

    çünkü iyileşirse gidersin

    gidersin

    sen gittin zannedersin ama

    senin gidişin benden ibaret

    bunu anlayacaksın

    belki sen de hissetmişsindir.

    hiçbir zaman duygularını belli eden biri olmadım.

    duygularımla savaştım.

    ben hep savaşırdım zaten

    savaştım...

     

    Bir anı var aklımda

    Kış yeni bitmişti.

    utangaç bir güneş bütün insanları Kadıköy'e davet etmiş gibiydi

    Üstünde çiçekli sweat shirtim vardı.

    Üstüme biraz küçük olduğu için benim olduğuna inanmıyordun.

    '' hangi orospunun bu?''

    ne kadar komiktin.

    '' hayır ata sen böyle çiçekli böcekli üstüne üstlük dar kalıplı bir şey giyinmezsin''

    ne kadar da iyi tanıyordun beni

    ve ne kadar güzel bakıyordun bana.

    şimdi farkettim de

    ölmüşsün gibi yazmak

    ne kadar da zor geliyor bana

    çocukken tanımasaydım seni

    değişebileceğine inanırdım

    değişemezsin bunu biliyorum

    bilmediklerimi sen gittikten sonra öğrendim

    sana iyi gelen bendim ve sen iyileşmeye alerjisi olan bir hastaydın.

    bana iyi gelen sendin

    ben de artık tedaviyi reddeden bir hastayım.

    Biliyor musun son günlerde arkadaşlarıma  artık duygularımı kontrol edebilmeyi öğrendiğimden bahsediyorum.

    gözlerinin içi gülüyor benden böyle şeyler duydukça

    canlarım benim.

    ne kadar üzülecekler.

    onlara öyle söylüyorum ama bilmiyorum

    duygularımı kontrol etmeyi mi öğrendim yoksa duygularımı mı kaybettim bilmiyorum.

    ayağımı taşa vursam ağlarım 

    ama

    artık beni hiçbir ihanet öldüremez...''

     

    Şebnem: İhanet mi ?

    Müzeyyen: oku oku devam et 

    Şebnem: dur biraz tahmin yürütelim

    M: oyuna çevirme şebo ya hadi

    Ş: ellerin titriyor Müzeyyen, sakinleş.. bunun için durdum

    M: bu çocuk beni etkiliyor ya

    Ş: e onu biliyoruz heralde etkiliyor.. sevgilin ya kendisi

    M: öyle değil 

    Ş: olumsuz mu?

    M: bir yanım sal diyor şunu, istemiyorum gitsin..

    git dersem gidecek

    biliyorum

    kalmaz

    gider

    ama ben onu hep hatırlarım

    o kadar şahsına münhasır hareketleri var ki

    mesela bir şey olsa derim ki ati böyle derdi

    şunu yapardı

    şunu yapmazdı

    yiyip bitireceğim kendimi

    hem bunu düşündürtecek ne ne yaptı ki bana

    beni üzücek, kırıcak hiçbir şey yapmadı

    ben hep kendimi üzdüm

    diğer yanım da kal yanında bir ömür

    mutlu ol, gez dolaş ye iç her şeyi yap diyor

    Ş: ee?

    M: sonra da diyorum ki 

    Ş: ne diyorsun?

    M: sevmiyor ki beni

    Ş: tövbeler olsun kız Müzeyyen

    M: ne Müzeyyen? Söylüyorum işte

    Ş: şımarıksın sen ya

    M: içimde bir savaş var şebo

    Ş: ee hangisi kazanacak

    M: mesela bak

    Ş: ne

    M: ati olsa bilmiş bilmiş '' hangisini beslersen o kazanacak'' derdi

    sinir olur kalırdım.

    İnsanı sinir eden bir haklılığı oluyor bazen

    Ş: Müzo

    M: sıçacam müzona da 

    Ş: tamam kızma, okumaya devam edelim mi ?

    M: acaba şimdi ne yapıyor

    Ş: adliyede falandır

    M: baksana bi sosyal medyalarına bir paylaşım var mı?

    Ş: bakayım... bir saniye... hayır yok

    M: tweet falan? göndermeli, atarlı giderli şeyler?

    Ş: yok be çocuk mu oğlum bu adam öyle şeyler yapsın?

    M: çocuk ya tabi! sever aslında öyle şeyleri

    Ş: ben hiç görmedim valla

    M: çünkü ben onu hiç üzmedim şebo. Neyse sen okumaya devam et

    Ş: okuyorum.. 

    '' ben sana rengarenk ipler verdi...''

     

    -AYNI SAATTE DİYARLA HAMZA-

    Diyar: ah işte burası

    Hamza: aynen tam burası

    D: kaç yıl önceydi?

    H: çok

    D: dokuz?

    H: saymadım

    D: oğlum bu nasıl bir cevap anasını satayım, yirmi sekiz desen de he vala diyip geçicem zaten

    H: he vala

    D: insanın hevesini kursağında bırakıyorsunuz vallahi

    H: sus hele ne dedik sanki

    D: heves dedik heves. Bak Hamzo, kursak diye bir yer var

    H: ee?

    D: oranın ben anasını sikeyim işte

    H: terbiyesiz adam

    D: he vala

    H: niye peki? 

    D: çok dar bir yer orası

    tükürüğünde boğulmak diye bir beddua var ya

    işte tam bu kursak şerefsizi yüzünden olan bir şey o işte

    böyle, böyle tam oldu diyorsun

    lapıss diye kalıveriyor orada

    H: şakırt olmasın?

    D: portik bile diyebilirsin ismine inan hiç umrumda değil

    H: peki sen metafor uzmanı mısın?

    D: hayır

    H: ben senin en yakın arkadaşın mıyım?

    D: he

    H: e götüm e vala neden o zaman direkt anlatmak yerine salak salak benzetmeler yapıyorsun

    D: ayrılıyoruz biz

    H: he vala 15 senedir iyi götürdük zaten

    D: ne.. ya. oğlum ciddi dur iki saniye anlatıyoruz işte

    H: çok ani söyledin ondan 

    D: olmuyor artık

    H: neden, ne dedi sana?

    D: o demedi

    H: sen mi dedin?

    D: diyeceğim

    H: ha daha demedin yani

    D: demedim

    H: deme

    D: neden

    H: iyisiniz olur öyle gel gitli zamanlar

    D: giden gelmiyor oğlum

    H: bak şimdi iki tane misket düşün

    D: ya dur ne diyorsun hamzo sal ya

    H: dur hele ya, iki tane bilye

    D: misket mi bilye mi ?

    H: aynı şey değil mi?

    D: aynı şeyse neden iki farklı ismini kullanıyorsun

    H: bizden adam olmaz bu arada bunu ekleyerek devam ediyorum

    iki tane TOP! söyle eee?

    D: ahahahah eeee?

    H: biri varacağı istikamete doğru dümdüz bir zeminde gidiyor, diğeri ise kısa aralıklarla aşağı yukarı gidip gele gele ilerliyor

    D: ?

    H: söyle eee?

    D: eee?

    H: hangisi daha önce hedefe varır?

    D: yani ivmelendiği için ikinci dediğin daha hızlı hedefe varır

    H: ben de onu söylüyorum işte.. git geller iyidir

    D: instagramdan gördün değil mi bunu

    H: bu bir şeyi değiştirir mi?

    D: oğlum ne adamsın ya

    H: sen benim demek istediğimi anladın mı sen onu söyle

    D: anladım

    H: ee o zaman?

    D: aç bir şarkı

    rakı doldur

    bugün içeceğiz hamza

    bugün kimseye şikayet etmeyeceğiz

    ağlayacağız halime...

     

    -MÜZEYYEN VE ŞEBNEM-

    '' ben sana rengarenk ipler verdim

    bunlarla bir kolye yapabilirdin

    özgürlüğü simgeleyen bir balonun ucuna takabilirdin

    salıncak kurabilirdin

    yerden göğe

    yükselebildiğimiz kadar yükselirdik

    sonra sen korkandın

    sen hep korkardın

    bir hamak kurabilirdin hatta

    uzanır semayı izlerdik

    ne bileyim işte  bir bileklik yapabilirdin

    hiçbir şey bulamazsan kitap ayracı bile olabilirdi

    ben sana rengarenk ipler verdim

    sen intihar ettin...''

    Müzeyyen: NE?

    Şebnem: yok be

    M: bu ne demek?

    Ş: böyle bir bilgi var mı sende

    M: hayır tabiki de

    Ş: ya dur öyle değildir şeydir bu şey

    M: ne?

    Ş: tecahülü arif

    M: ne diyon be?

    Ş: şey ya işte bilip de boşvermişlik sanatı haa şey şey mecazel mürsel falan var ya hani 

    M: tamam tamam anladım sus artık nolur

    Ş: ölmemiştir ya

    M: ya gördüm ben o kızı zaten ölmedi o an öyle okuyunca garip oldu sadece

    Ş: güzel yazıyor he bu çocuk

    M: evet

    Ş: güzel seviyor sanırım, sana neler yazdı kimbilir ne şanslısın müzo ya

    M: değil mi değil mi..

    Ş: nasıl yani?

    M: ..

    Ş: hiç mi?

    M: hiç

    Ş: ama bak dur, hep acı üzerine yazmış aslında. Siz beraber olduğunuz andan beri hiç acı çekmediniz ki

    M: öyle

    Ş: gördüğüm en iyi çiftsiniz

    M: beni sevmiyor Şebnem

    Ş: acını çekmiyor diye mi seni sevmiyor?

    kim acı çekmeyi sever müzeyyen

    belli ki acı çekmekten yorulmuş bir adam bu

    acı çekmeden sevebilmek için yeterince yorulmuş gözüküyor

    ne olur daha çok yormasan onu

    M: bazen gitmek gerekir şebnem

    gitmem gerekiyor

    Ş: nereye?

    M: daha güvenli bir limana...

     

     

    -DİYAR VE HAMZA-

    Hamza: geçmedi değil mi yarası

    Diyar: geçmedi

    H: belki de geçmemesi gerekiyordur oğlum

    D: alıştım zaten ya

    H: yoruluyorsun böyle ama

    D: artık onu bile hissetmiyorum

    olur zannetmiştim

    çok yakındım 

    allah kahretsin çok yakındım

    sonsuza kadar sürmeyeceğini zaten biliyordum

    en azından ölene kadar sürseydi

    hep aynı son

    sonsuzluğa bir kala

    kaybediyorum ikileri üçleri

    H: sen bir gay oldun yine

    D: ahahahah oğlum dur ya

    H: bıraksam ağlayacaksın

    D: bırak ağlayayım ya ne olacak erkekliğimiz mi yok olacak

    H: ağla lan

    D: oğlum var ya 

    bazen içimden arayıp küfür etmek geliyor

    H: ne diyeceksin

    D: diyeceğim ki siktir git lan

    siktir git

    git elalemin sofrasında meze ol

    H: sen bu değilsin ki ama

    hiçbir zaman da olmadın 

    D: sence bu ben,bana iyi gelen bir ben mi?

    H: en iyi halin şu an olduğun halindir

    D: lan iyi laftı bu ha

    H: doğru söylüyorum

    D: çok iyiydi bütün dikkatim dağıldı yemin ederim

    neyse bir kadeh daha doldur

    bir şarkı daha ısmarla

    yokluğunda yitirdiklerimize gelsin

     

    -MÜZEYYEN VE ŞEBNEM-

    '' dün gece farkettim

    geride kaldı o günler

    yarın hayata tekrar başlayabilirim

    belki de hayata gözlerimi yumabilirim

    sonsuzluğun ucundan da dönsem

    sonsuz sayılırım gibi geliyor

    kısa yaşanmış bir hayatın borcunu sana ödetmemek için yaşıyorum

    belki seni hala seviyorum

    belki de sadece parmak ucuma yerleşmiş bir alışkanlıktan ibaretsin

    kararını ben vermeyeceğim

    artık çok düşünmeyeceğim

    seni de

    kendimi de

    bakacağın pencereyi iyi seçersen baharın gelişini izleyebilirsin Müzeyyen...''

    Müzeyyen: Müzeyyen mi?

    Şebnem: Müzeyyen?

    M: devam et

    Ş: '' bakacağın pencereyi iyi seçersen baharın gelişini izleyebilirsin Müzeyyen

    ben bunca zaman kış güneşini bahar zannetmiştim

    şimdi diyorsun ya neden bu kadar mutsuzum diye

    işte tam da bu yüzden Müzeyyen

    benden bir haber beni sevmeye çalışıyorsun

    benim içimde hiç baharı görmemiş 

    yanlış pencerelerde umuduyla beklemiş 

    hiç baharı görmemiş

    hep son yaprağın düşüşüne denk gelmiş bir çocuk var Müzeyyen

    hiç sevilmemiş bir çocuk varmış.

    beni anlamanı istemiştim sadece senden

    insan kendisini anlayana çiçek açar

    keşke bunu bilerek sulasaydın toprağımı

    bir kapı kapandığında bir pencere açılır

    umarım benden sonra

    o pencerenin önünde doğru zamanda olmayı başarabilirsin

    hikayelerin çoğu böyle biter Müzeyyen

    hikayenin sonunda herkes evine döner

    sen sana ait olana

    ben yalnızlığıma geri dönüyorum''

     

    -DİYAR VE HAMZA-

    Diyar: böyle yazdım

    Hamza: mutlu musun?

    D: değilim

    H: peki ya huzurlu ?

    D: biraz

    H: bunca şeye değdi mi?

    D: ona olacakları söylemiştim

    H: bu kibir

    D: bu yaşanmışlık

    H: yaşanmışlık antikada olur, sen yeni modelsin

    D: belki de antikalaşmışızdır Hamza

    bak aynı yerdeyiz

    bu bankta

    kafamız yine güzel

    yine bir veda vakti

    H: Orospu mualla

    D: aç da dinleyelim

    H: açayım da, sence Müzeyyen nasıldır şimdi?

    D: bilmiyorum

    sanırım bilmeyeceğim de

    H: neden, hiç yazmaz mı sana

    D: yazmaz

    H: nereden biliyorsun?

    D: çünkü ben de yazmazdım

    biz birbirimize çok benziyoruz

    gitti işte, ben uğurladım

    daha ne kadar savaşabilirim bilmiyorum

    uğruna savaşılacak bir şey kaldı mı gerçi?

    ben artık bu sorulardan da kaçıyorum

    gitti evet

    ben git dedim

    gitti

    gitmem deseydi

    sarılacaktım

    ama bitti

     

     

    -MÜZEYYEN VE ŞEBNEM-

    Şebnem: canım iyi misin?

    Müzeyyen: çok iyiyim

    Ş: dök içini ya, ağlayacaksan..

    M: neden ağlayayım Şebnem? İlk defa mı bir sevgilimden ayrılıyorum?

    Ş: ya evet tamam ama bu başkaydı ya hani?

    M: Şebnem bu tür konuşmaların bana iyi gelmediğinin farkında mısın?

    lütfen git

    yalnız kalmak istiyorum

    Ş: hayatta olmaz

    M: Şebnem git

    Ş: tamam ama öncesinde bir fikrim var

    M: dinlemek istemiyorum

    Ş: ne bu ya mektupla ayrılmak falan? Orta çağda mıyız abi? Mesajla ayrılmak bile daha şereflice

    M: neymiş fikrin Şebnem

    Ş: ben diyorum ki

    M: ne diyorsun ne olur söyle artık

    Ş: neden sende ona bir mektup yazmıyorsun?

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.