Ağladığı mısralarında sesini hiç bir zaman duyuramayan adam.

Ağladığı mısralarında sesini hiç bir zaman duyuramayan adam.
  • 1
    0
    0
    1
  •  
    • Anlatamıyorum

    Ağlasam sesimi duyar mısınız, 
    Mısralarımda; 
    Dokunabilir misiniz, 
    Gözyaşlarıma, ellerinizle? 

    Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, 
    Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 
    Bu derde düşmeden önce. 

    Bir yer var, biliyorum; 
    Her şeyi söylemek mümkün; 
    Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; 

    Anlatamıyorum. 

     

    • Dalga

    Mesut sanmak için kendimi
    Ne kağıt isterim,ne kalem
    Parmaklarımda sigaram
    Dalar giderim mavisinden içeri
    Karşımda duran resmin..

    Giderim deniz çeker
    Deniz çeker,dünya tutar
    İçkiye benzer birşey mi var
    Birşey mi var ki havada
    Deli eder insanı,sarhoş eder?

    Bilirim,yalan,hepsi yalan
    Taka olduğum,tekne olduğum yalan
    Suların kaburgalarımdaki serinliği
    İskotada uğuldayan rüzgar
    Haftalarca dinmeyen motor sesi
    Yalan....

    Ama gene de
    Gene de güzel günler geçirebilirim
    Geçirebilirim bu mavilikte
    Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız
    Ağacın gökyüzüne vuran aksinden
    Her sabah erikleri saran buğudan
    Buğudan, sisten,ışıktan,kokudan...

    Ne kağıt yeter ne kalem
    Mesut sanmam için kendimi
    Bunların hepsi...hepsi fasafiso
    Ne takayım, ne tekneyim
    Öyle bir yerde olmalıyım
    Öyle bir yerde olmalıyım ki
    Ne ışık,ne sis,ne buğu gibi
    İnsan gibi....

     

    • Hicret

    Damlara bakan penceresinden
    Liman görünürdü
    Ve kilise çanları
    Durmadan çalardı, butun gün.
    Tren sesi duyulurdu yatağından
    Arada bir
    Ve geceleri.
    Bir de kız sevmeye başlamıştı
    Karsı apartmanda.
    Böyle olduğu halde
    Bu şehri bırakıp
    Başka şehre gitti.

    Simdi kavak ağaçları görünüyor,
    Penceresinden,
    Kanal boyunca.
    Gündüzleri yağmur yağıyor;
    Ay doğuyor geceleri
    Ve pazar kuruluyor, karsı meydanda.
    Onunsa daima;
    Yol mu, para mi, mektup mu;
    Bir düşündüğü var.

     

    • Dalgacı Mahmut

    İşim gücüm budur benim, 
    Gökyüzünü boyarım her sabah. 
    Hepiniz uykudayken. 
    Uyanır bakarsınız ki mavi. 

    Deniz yırtılır kimi zaman, 
    Bilmezsiniz kim diker; 
    Ben dikerim. 

    Dalga geçerim kimi zaman da, 
    O da benim vazifem; 
    Bir baş düşünürüm başımda, 
    Bir mide düşünürüm midemde, 
    Bir ayak düşünürüm ayağımda, 
    Ne haltedeceğimi bilemem 

     

    • Kitabe-i Seng-i Mezar

    Hiçbir şeyden çekmedi dünyada 
    Nasırdan çektiği kadar 
    Hatta çirkin yaratıldığından bile 
    O kadar müteessir değildi; 
    Kundurası vurmadığı zamanlarda 
    Anmazdı ama Allah'ın adını, 
    Günahkar da sayılmazdı. 
    Yazık oldu Süleyman Efendiye

    Mesele falan değildi öyle, 
    To be or not to be kendisi için; 
    Bir akşam uyudu; 
    Uyanmayıverdi. 
    Aldılar, götürdüler. 
    Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. 
    Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar 
    Haklarını helal ederler elbet. 
    Alacağına gelince... 
    Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

    Tüfeğini depoya koydular, 
    Esvabını başkasına verdiler. 
    Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, 
    Ne matarasında dudaklarının izi; 
    Öyle bir rüzigar ki, 
    Kendi gitti, 
    İsmi bile kalmadı yadigar. 
    Yalnız şu beyit kaldı, 
    Kahve ocağında, el yazısıyla: 
    'Ölüm Allah'ın emri, 
    Ayrılık olmasaydı.'

     

    • Ben Orhan Veli

    Ben Orhan Veli
    Yazık oldu Süleyman Efendi’ye mısra-i meşhurunun yazarı
    Duydum ki merak ediyormuşsunuz hususi hayatımı
    Anlatayım
    Evvela adamım yani sirk hayvanı filan değilim
    Burnum var kulağım var pek biçimli olmamakla beraber
    Bir evde otururum
    Bir işte çalışırım
    Ne başımda bulut gezdiririm
    Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet
    Ne İngiliz kralı kadar mütevazıyım
    Ne de Celâl Bayar’ın ahır uşağı gibi aristokrat
    Ispanağı çok severim
    Puf böreğine hele biterim
    Malda mülkte gözüm yoktur
    Vallahi yoktur
    Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir en yakın arkadaşlarım
    Bir de sevgilim vardır pek muteber
    İsmini söyleyemem
    Edebiyat tarihçisi bulsun
    Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım
    Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
    Sadece yazarlar arasındadır
    Ne bileyim belki daha bin bir huyum vardır
    Ama ne lüzum var hepsini sıralamaya
    Onlar da bunlara benzer

     

     

    Orhan Veli Kanık (13 Nisan 1914, İstanbul – 14 Kasım 1950, İstanbul)

     

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.