Kişisel gelişim, kapitalist modern dünyada bilinen karşılığıyla, bireyin yaşadığı sosyolojik, psikolojik ve ekonomik sorunlara karşı çözüm üretebilme kapasitesini ve hayat kalitesini bireysel çabalarla arttırabileceği düşüncesi merkezinde şekillenen düzenlemeler ve motivasyonlar bütünüdür. Kişisel gelişim, insanı araştırmaya ve sorgulamaya ittiğinde her ne kadar faydalı olabilse de günümüzde kapitalistler tarafından insanların gözünde sömürüyü meşrulaştırmaya ve karşılığı verilmeyen emeğin ileride daha çok değerlenecek bir yatırım olduğu yanılgısını yaratmaya yarayacak bir araç haline gelmiş durumdadır.
Kişisel gelişimci olduğu iddiasındaki kişiler ve insanları buna teşvik eden kurumlar, insanların eşit olduğu düşüncesini temel alarak bir eşitsizlik hissetiğinizde bunun sizden kaynaklı olduğunu hissettirerek sizi kendi çıkarları doğrultusunda çalışmaya iter. Böylece hem bu eşitsizlikten doğabilecek öfkenizi dindirirler hem de onların kârını arttıracak ve karşılığı verilmeyecek çalışmalar konusunda gönüllü olmanızı sağlarlar. Ayrıca, eşitsizliğin bireysel çabalarla çözülebileceğine inanmanız etrafınızdaki eşitsizliklere karşı da sizi duyarsızlaştırır.
Kapitalist sistem, eşitsizlik yaratıp bunu meşrulaştırdığı halde, kişisel gelişim gibi sözde motivasyonel araçlarla insanı bireysel olarak başarabileceğine inandırır ve bu bireyselleşme, başarıya yönelik inancı besleyerek kişisel gelişim pazarını destekler (Sevim, 2013). Böylece, kişisel gelişim aracılığıyla birey hayatının mimari haline getirilir ve dış faktörlerden kaynaklanan, ekonomik gelir eşitsizliği gibi, her sorun bireyin sorumluluğunda olur.
"Kapitalist uygarlığın hüküm sürdüğü ulusların işçi sınırlarını tuhaf bir çılgınlık sarmış durumda. Bu çılgınlık iki yüzyıldır mahzun insanlığa eziyet eden bireysel ve toplumsal sefaletleri peşine takmış sürüklüyor. Bu çılgınlığın adı çalışma aşkı, bireyin ve evlatlarının yaşamsal son güçlerini son noktasına kadar tüketen azgın çalışma tutkusu." - Paul Lafargue (Tembellik Hakkı)
Marx’ın belirttiği üzere, kişinin hayatta kalmak için gerekli geçim araçlarından yoksun olması onun sahip olduğu tek şeyi, yani çalışabilme kapasitesini kapitaliste satmaya mecbur kılar. Çalıştığı süre boyunca ürettiği toplam değerin bir kısmı ona ücret olarak geri dönerken yarattığı artı-değer kapitalistlerin kârını arttırmaya yarar. Oysa kapitalistlerin sizi zengin etme gibi bir amaçları olamaz çünkü yoksul üreticiler kapitalistlerin var olma koşuludur. Ancak, yoksulluğu ve eşitsizlikten doğan öfkeyi kontrol edebilir ve hatta kişisel gelişim gibi araçlarla bunları kendi yararına kullanabilirler.
Kapitalizmin kullandığı tek motivasyonel araç tabii ki kişisel gelişim değildir. Öyle ki Bauman’a göre bu çağ, “kimlik sorunu uzmanlarının, kişilik hekimlerinin, evlilik danışmanlarının, kendine güvenmenin yolları türünden kitapların yazarlarının çağıdır. Postmodernlik, danışma patlaması çağıdır” (Bauman 2000: 255).
"Bugün bireysel kimlik ve onun bitmeyen inşasıyla uğraşma zorunluluğunda bulunan bireylerin belirsizliklerini bir özgüvene çevirecek, aynı zamanda onlara kişisel öğütler verebilecek birer akıl verici, yol gösterici misyonunu üstlenmektedirler. Hayat tarzı danışmanları, duyarlık geliştiriciler, bilinç artırıcılar, yiyecek modası uzmanları, gelir düzenleyiciler ve bu cümlelerden pek çokları, her şeyin kontrol altında tutulduğu duygusuyla, tüketicilere özledikleri kesinliği ve zihinsel dengeyi sunarak, belirsizlikten kurtulmalarının, böylece yaşamlarını denetleyebilmelerinin araç ve yöntemlerini vaat etmektedirler ya da böyle yaptıklarını iddia etmektedirler" (Beck 2011: 82).
Her ne kadar ismi kirletilmiş ve bir araç haline getirilmiş olsa da kişisel gelişebileceğimiz bir gerçektir. Ancak bunun günde 16 saat çalışmayla, her hafta sertifika almayla veya bir şeyler öğrenebilmek adına asgari şartlarda emeğimizin sömürülmesiyle gerçekleşmeyeceği kesindir. Felsefe, psikoloji, sosyoloji ve ekonomi yaşam şartlarının bireyin yalnızca kendisine bağlı olmadığını ve birçok etmen olduğunu anlatır. Bunlar, yaşadığımız koşulların oluşma sebeplerine daha geniş çerçeveden bakmamızı sağlayacak ve yalnızca bireyi değil toplumu ve onun parametrelerini anlamamıza yardımcı olacak sosyal bilimlerdir. Tarih boyunca insan ve yaşama koşulları üzerinde her zaman hepsi etkili olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Kaynakça:
Bauman, Z. (2018). Parçalanmış Hayat. (Çev. İsmail Türkmen). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Beck, U. (2011). Risk Toplumu, Başka Bir Modernliğe Doğru. (Çev. Kâzım Özdoğan ve Bülent Doğan). İstanbul: İthaki Yayınları.
Sevim, B. A. (2013). Kişisel Gelişim Kitaplarındaki Başarı İdeolojisi: Mümin Sekman Örneği. International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 23.
Hal Niedzviecki'nin Ben Özelim kitabında da benzer durumdan bahsediliyor. Bireyciliğin nasıl yeni bir konformizm haline geldiği ve kapitalist neoliberal söylemlerle insanlara hayal satıldığından bahsedilir.