Kemal Sayar /Kendi Olma Yorgunluğu

Kemal Sayar /Kendi Olma Yorgunluğu
  • 1
    0
    0
    0
  • Ağır depresyondaki danışanım,"sanki gökler üzerime kapanmış" dedi .Bir dakikalığına sustum ve insanın en güçsüz durumda dahi kendini hikaye edebilme gücü üzerine düşündüm. Ona sorarsanız imani zayıflamış, gönlü yorulmuştu ona sorarsanız geçmişteki samimiyetinden eser kalmamıştı. Artık dünyanın emdiği,lahuti alemlerin kustugu bir dünya insanıydı o kendi özüne yabancılaşmıstı.Sahiden insanın gönlü yorulur mu?"Gönül yorgunluğu" meselesini, Çubukta kır hekimliği stajı yaparken duymuştum ilk son sınıfta çiçeği burnunda doktorlar olarak Çubuk köylerine gidiyorduk.Bu sözü işittim köylülerden ve dondum kaldım nasıl muazam bir ifade gücü bazı kelimelerin yabancı dillerde karşılığı yok hep söylediğimiz gibi "gönül" bize mahsus kelimelerden bir tanesi Onun yorulması iç alemin nurunun sönmesi depresyon hadisesini çok güzel anlatıyor.Depresyon İngilizce bir sözcük bir şeyin baskılanması, çökmesi anlamlarına geliyor.İnsanin iştahı gidiyor ,uykusu bozuluyor vücudu yavaşlıyor ama her kültür de bir çöküntü olarak yaşamıyor depresyonu.Bizim kültürümüzün manzarasından gönlün yorulması pek çok zengin çağırışimlara açık ve çok daha doğru bir ifade.Bizim hüznümüzde bize mahsus
    Gönül yorgunluğu ifadesi çok zengin tedailerle dolu insanın sevebilme kabiliyetinin de bir şekilde dumura uğradığını kaybolduğunu anlatıyor bize . Anadolu lisanında çok zengin hastalık ifade biçimleri var Anadoludan hastalarım bana depresyonda oldukları şikayetiyle gelmiyorlar mesela "içimin deri söndü" diyerek hani kızgın tavaya yağı koyarsın eririr öyle eridim bittim ben diye tarif etmişti.Bkr diğeri "yıkılmış bina gibiyim" demişti.Bunun bir benzeri Japonya'da böyle şiirsel bir imgesi var depresyonun"kokoro no kaze/kalp soğukluğu (ruh üşümesi)"diyorlar depresyona.Tum bunlar, insanların içinde olan o depremi anlatmak için kullandığı metaforlar."Metafor"deyip geçmeyin her metafor iç dünyamıza dair anlayışlarımızı ve derin kültürel varsayımlarimizi yansıtır.Ruhun o en uzun ve en karanlık gecesi,dilin imkanlarını zorlayarak her kültürde kendisine bir ifade bulur .Bizim hüznümüz de sadece bize mahsustur.
    Belki de depresyon hayat biçimlerimizin yanlış olduğunu bize söylemektedir.Hasta bir topluma uyum sağlayanlar normalleştirilerek ödüllendirilirken gittikçe kırgınlaşanları itibarsizlastirmak amme maslahatina ve sağ duyuya en uygun çözümdür."la fatigue d'etre soi"diyordu Alain Ehrenberg:kendi olma yorgunluğu
    Mükemmelliyetci insanların hem depresyona hem endişe bozukluklarına yakalanma riski çok daha fazla . Çıtayı çok yukarıya koyduğumuzda ne kadae çabalasanız da gerçek, buradaki seviyede kalmaya devam ediyor.Bu arada bir hayat kırıklığı boşluğu oluşuyor o boşluk büyüdükçe depresyon ve endişe bozukluklarınin gerçekleşme riski fazlalaşıyor ."En iyi,iyiinin düşmanıdır" derler. Mükemmelliyetci insanlar en iyiye ulaşamayacakları için iyiden vazgeçen insanlardir ve sürekli kendilerini kinarlar.İc ses'yine yapmadın yine başaramadın.yine en mükemmelle ulaşamadın' şeklinde onlari kamçılar durur.Ama kendi iç sesimiz böyle olduğu gibi anne babalarımızın da böyle bir sesi olabilir .Mesleki olarak çok üst noktalara gelmiş herkesin alkışlayacağı başarılar göstermiş bir danışman vardı. Fakat baba , yetinmeyen bir kişilikti.Baba "bu da olmadı hayır ,daha fazlası"diyordu sürekli.İcinde babanin o "olmadı"sesini o kadar icselleştirmiş ki danışanım,hayata nereye gelse tatmin olmuyordu .Yine karşımızda kendi olma yorgunluğu.İnsanlar kendileri olmaktan yoruluyorlar modern çağda.O kadar yarışmacı bir toplumda yaşıyoruz ki geri de kalanlar başaramayanlar ,insiyatif alamayanlar başkaları kadar servet biriktiremeyenler ,"başaranlar kulübü"ne adını yazdıramayanlar başkaları kadar makam mansip sahibi olamayanlar, kendilerini bu toplumda kaybetmiş hisediyorlar.Ve kaybetmislik duygusu da çok kolay depresyon hanesine yazılabiliyor.
    Depresyon sadece serotonin seviyelerimizin azalmasıyla ortaya çıkmıyor.Biyolojik depresyonları yine ayrı tutarak konsuyorum; depresyon modern çağda bir bağ kaybı ile ortaya çıkıyor;aile bağlarının, dostluk bağlarınin tabiatla bağların kaybı,hatta manevi olanla bağımızın kaybı . Dolayısıyla bağı yeniden kurmak , bağı onarmak lazım.Bizi tabiatın.toplumumuzun bir parçası kılacak,iş hayatında bize anlam verecek bir bağ.Yeryüzunde işine kahrederek giden o kadar çok insan var ki modern iş hayatını da yepyeni bir ilhamla yeniden düzenlemek ve burada "ruhun arayışı"na yer vermek lazım.İnsanlae bir iş yerinde bu kadar büyük bir anlamsızlık buhranı yaşıyorlarsa zaten verimli olamazlar, yaptıklaei işin bir işe yaradığını görmeleri gerek .
    Güzel görelim, güzel düşünelim , hayatımızdan lezzet almaya , anın kıymetini bilmeye çalışalım.Sectigimiz, konuştuğumuz kelimeler sadece dünyamızı tasvir etmez dünyamızın sınırlarını da çizer.Hep kötüyü görür ve sadece olumsuzlukları gündeme getirirsek ,bir süre sonra ruhumuz kararmaya başlar.Hayatin içinde saklı güzeliklerden de kam almaya bakalım.İnsanlari ak ya da kara diye nitelendirmeyelim , insanların içindeki güzelliği, doğruluğu, iyligi bulmaya çalışalım.İnsanlarin içindeki güzel taraflari biz bulalım biz bir cevher keşfetmiş gibi o madeni işleyelim açığa çıkaralım, çaba harcayalim. Buradan daha iyi birşey çıkarmak için, mevcut hali daha iyiyse taşımak için tutkuyla bu dünyaya sarılalım.
    hayatı yapan şey, bizim çabamız ve gayretimizdir .
    Kemal Sayar 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.