Taş Devrinde marketler yoktu, buzdolapları yoktu, hazır gıdalar yoktu. Ne yiyeceğimizi doğa belirliyordu.
Avcılık ve Toplayıcılık:
Sabahları güneşin ilk ışıklarında, midemiz guruldarken avlanmaya veya toplamaya çıkardık. Avcılar, keskin mızraklar ve taştan yapılmış aletlerle vahşi hayvanların peşine düşerdi. Toplayıcılar ise ormanlarda, tarlalarda ve ovalarda mevsimin en güzel meyvelerini, sebzelerini, kuruyemişlerini ve yemişlerini toplardı.
Soframızdaki Lezzetler:
Eğer avlanma başarılıysa, o gün ziyafet sofrası kurulurdu. Közlenmiş etler, etin yanında pişirilen sebzeler, toplanan yemişler ve meyveler... Hepsi doğanın bize sunduğu lezzetlerdi. Balık da beslenmemizde önemli bir yer tutardı. Derelerden ve göllerden taze taze yakaladığımız balıkları, ateşte pişirerek afiyetle yerdik.
Zorluklar ve Çözümler:
Bazen yiyecek bulmak zor olurdu. Kuraklık, soğuk hava gibi zorlu koşullar karşısında depomuza sakladığımız kurutulmuş meyveler ve etler imdadımıza yetişirdi. Bu zor zamanlarda dayanışma da önemli bir rol oynardı. Birbirimizle yiyeceklerimizi paylaşarak zorlukların üstesinden gelirdik.
Beslenme Bir Yaşam Tarzıydı:
Taş Devri'nde beslenme sadece hayatta kalmak için değil, aynı zamanda doğayla ve birbirimizle bağlantıda kalmak için de bir araçtı. Birlikte avlanmak, toplamak ve yemek yapmak, bizi birbirimize yakınlaştırırdı. Her lokmanın değerini bilir, doğanın bize sunduğu her şeye saygı duyardık.
Bugüne Dair Dersler:
Taş Devri'nden öğrenebileceğimiz en önemli şey, beslenmenin sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda bir keyif ve kutlama olduğudur. Doğayla bağlantıda kalmanın, her lokmanın değerini bilmenin ve saygı duymanın önemini hatırlatır bize Taş Devri'ndeki beslenme şekli.
Kaynak:
Yorum Bırakın