"Hayat hatıradır, unutursan ölürsün."- Şahsiyet
İnsan ve yaşamı kalem ve defter gibidir, kalem kendini defterden ayırmadan yazmaya, çizmeye devam eder, ta ki yavaşca küçülerek yazamaz hale gelene dek. Kalem son bulduğunda ondan geriye defterinde yazdıkları kalır ve defter tozlu raflara kaldırılır.
Bizlerde bir gün bu kalem gibi giderek küçülerek son bulacağız ve geriye sadece defterimiz yani bıraktığımız izler kalacak.
“Öldükten sonra da yaşamak istiyorsanız, ya okumaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın.”-Victor Hugo
Henüz 20'lerimdeyim ve geçmişe bakınca herkesin söylediği şu kelimeleri söylemekten alamıyorum kendimi; göz açıp kapayıncaya kadardı, nasıl geçti anlamadım...
Unutuyor ve unutuluyoruz, onca yaşanılan şeyleri, gözyaşlarını, mutlulukları, hüzünleri, bizleri derinden etkileyen olayları, her şeyi unutuyoruz.
Unuttuktan ve unutulduktan sonra yaşanılanların ne anlamı kalacak?
Esasında ne kadar hatırlıyor ve hatırlanıyorsa o kadar yaşamıştır insan.
Fark ettim ki insan hayatı nabzının durmasıyla son bulmuyor; bir başka hayatlarda yaşamaya devam ediyor. Dokunduğu bir ağacın gövdesinde yaşıyor mesela, birlikte olduğu insanların zihinlerinde, yazdığı kelimelerde yaşamaya devam ediyor.
Bunlar var olduğu sürece gerçekten sona ermiş midir o kişinin hayatı?
Hiç sevmemiş ve sevilmemiş, hiç yazmamış, hissetmemiş birisi nabzı atıyor olsa dahi yaşıyor mudur gerçekten?
"Seni tanıyan son kişi öldüğünde, hiç doğmamış olacaksın"-Kızılderili atasözü
Yani dostlarım yaşamak için bir nefesten fazlası gerek. "Öyle bir zaman olur ki, odada yalnızken bile "yok oluverir" insan, bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir" demiş Franz Kafka ve bende diyorum ki "öyle bir zaman olur ki, insan ölüyken de yaşar."
Bu dünyadaki sorumluluğumuz ölümle son bulmuyor. Geride bıraktıklarımız kadar daha, yaşamaya devam ediyoruz.
Kendine ve hatırlanılacak olan haline iyi bakman dileğiyle sevgili okurum...
Yorum Bırakın