merhaba Diyar
sana kendimi milyonlarca kez anlattım
bazen bir bakışımla
bazen 'yahu neden sarılmıyorsun bana' diyerek
çoğu zaman dediğimde sarılırdın
dedikten sonra olması yetiyordu o zamanlar bana
sonradan düşünmeye başladım
sadece benim çabamla ilerleyen bir ilişki nereye kadar devam edebilirdi ki?
seni anlamaya başladım
sen yüreğini uzun yıllar önce çelik zırhlı duvarların ardına saklamıştın
onu bulmam zaman aldı
bense, avuçlarına koymak için yüreğimi kaburgalarımdan kurtarmaya çalışıyordum
aramızdaki en büyük fark buydu belki de
sen giderken ben ağladım
sen bunu görmedin
görseydin güçsüz olduğumu düşünürdün
ey dünyanın en romantik adamı
sen bunu anlayamazdın
ağlamak dik duruştur bazen
yürek ister
sen de yok değildi
dediğim gibi gizlemiştin
o kadar gizlemiştin ki varlığından haberin yoktu
bir şeyin varlığını unutmak yokluğundan daha kötüydü.
bunu sen değil karşındaki anlıyordu.
belki sen de ağlasaydın
her şey daha güzel olurdu
seninle sahilde oturduğumuzda ağlayacaktın
kimse görmez diye korkuyordun
korkuların dünyanın önüne geçmişti
bunu sana defalarca anlattım
korkularından dolayı korkularını kabul edemiyordun
bu farkındalığı tek başına yüklenmek benim boyumu aşıyordu
boğuluyordum
bunu sana söylediğimde bana elini uzatmadın
yüzmeyi öğretmeye kalktın
ben yüzmeyi öğrenmek istemiyordum ki
ben elini tutmak istiyordum
beni çekmeni istiyordum
bunu hiçbir zaman anlamadın.
ben de anlatmayı bıraktım
yüzmeyi de öğrendim bu arada
bir başkası öğretti
bu da benden sana kalan son yara olsun
artık kimsenin elini uzatmasını beklemiyorum
dubaya kadar yüzüp güneşin batışını izliyorum ben Diyar
gel dersem gelir misin?
seni son kez çağırsam gelir misin?
hatalar yaptın
hatalar yaptım
hatalarımızı savaştırmaktansa
gel dersem yanıma gelir misin?
benimle güneşin batışını izler misin?
benimle dubaya kadar yüzer misin Diyar?''
Hamza: alçak kadın
Diyar: ağır ol len, benim yanımda hakaret edemezsin
H: sinirlendim
D: neye sinirlendin
H: onca şeye rağmen hala sana bıdı bıdı yapıyor
D: haklı tarafları var, ayrıca bu kadar güzel yazı yazabildiğini bilmiyordum
H: güzel değil
D: fena değil
H: bir de siz neden yetmişlerde yaşıyorsunuz hala?
D: o ne demek be?
H: mektup mu kaldı oğlum?
D: he, bence güzel
H: neresi güzel, çağı yakalamak lazım derim, en azından kısa mesaj falan atın birbirinize yavaş yavaş interneti falan da keşfedersiniz hem
D: bak bu bir kağıt, bu semboller de harfler, mürekkep kullanılarak çizilmiş. Yan yana gelince kelimeler oluşuyor, kelimeler de yan yana gelince bir cümle, cümleler de yan yana gelince...
H: bokumu oluşturuyor
D: gerçekten bir sanat düşmanısın
H: sen neden bu kadar rahatsın?
D: neden olmayayım?
H: bu mektup, neredeyse iki yıl geçmiş, ilk defa onunla bir iletişim kurmuşsun
D: iletişim kurmamız için bunun karşılıklı olması gerekiyor hamziş, alıcı-kanal-ileti?? Dil ve Anlatım dersi mi verelim sana yıllar sonra?
H: anten kulak sülo
D: travmalarım...
H: ne garip bir adamdı o ya
D: bizim sınıf öğretmenimizdi yanılmıyorsam
H: yok len sizinki Hıyamettindi
D: aa doğru, ne uyuz adamdı. Türkçe konuşmayı bilmiyordu ama edebiyat öğretmeniydi
H: sen de onun öğrencisisin işte
D: s*ktir deli, on basarım ona
H: neyse sen benim ne demek istediğimi anladın, cevap ver cemşit
D: ne diyeyim oğlum, neredeyse iki yıl geçmiş, bu saatten sonra gelen mektubu, mesajı neden ciddiye alayım
H: iyi o zaman
D: he iyi
H: sen bir şey yazacak mısın?
D: yoo
H: doğru söyle
D: yazmam ya
H: lan
D: ...
H: yazdın bile değil mi?
D: he
H: ne ara yazdın anasını satayım
D: iki yıl önce
H: hıyamettin bok yemiş senin yanında
D: heralde oğlum boş adam mıyız?
H: boş adamsın da, bir derinlik de var sende. Derin adamsın vesselam
D: dikkat et de boğulma ha
H: deli hele
D: sıfır bir mi izlesek
H: ölme lan cio
D: ölürsem üzülür müsün lan?
H: mezarına sıkarım
D: kaç el
H: kaç ele dirilirsin?
D: harbisin ha
H: ben ölürsem cenazemde abiye giyinin
D: abin de sıksın bize hazır mezarı açmışken yan yana gömsünler bizi
H: ahahahha
D: ölümlü dünya lan dayı, olur da ansızın ölürsem falan mezar taşıma üç kelime yazın
H: Lan kapat şu konuyu hele
D: dur ya söyleyeyim, benim için önemli
H: ne yazalım bu ilk ölüşüm değil falan mı
D: lan yok, mezar taşı o twitter değil anasını satayım
H: ahahahha doğru, tamam ne yazalım
D: en üste ismimi yazın altına Fenerbahçeli en alta da avukat. Rengi de siyah olsun mezar taşının.
H: salak salak şeyler peşindesin ya
D: klas oğlum klas, sen ne anlarsın
H: bakayım şu yazdığın şeye
D: gönderdim oğlum nasıl bakacaksın
H: sanki bir kopyasını çıkarttığını bilmiyorum
D: nereden biliyorsun lan?
H: narsist bir köpek olduğunu mu? Yıllar önce öğrenmiştim
D: yahu ne alakası var narsistlikle, yazdıklarımı sonradan okumayı seviyorum sadece
H: okumakta sıkıntı yok, okuduktan sonra '' lan ne güzel yazmışım be'' demen seni narsist yapıyor
D: he, bence sayılmaz
H: ver hele okuyayım merak ettim
D: bırakmıyorsunuz insanın iki özeli kalsın ya
H: ya özeli mi kaldı
D: he aynı donu giyiyoruz artık
H: olayları abartmazsan sevinirim canım
D: midem kalktı
H: ben de bayılıyorum zaten sana
D: burada değil mektup
H: nerede
D: ofiste
H: trafik nasıldır şimdi?
D: tekneyle gidelim
H: sen tekne mi aldın?
D: boşuna mı tuttuk deniz kenarındaki ofisi
H: parayı nerden buldun o kadar
D: çalışıyoruz kazanıyoruz kardeşim
H: ...
D: arabayı sattım
H: salak mısın oğlum araba satılıp tekne mi alınır?
D: araba işime yaramıyordu artık
H: nasıl yaramıyordu
D: çok trafik
H: doğru
D: ev marinaya yakın, ofis denize yakın tekne daha mantıklıydı
H: birgün net batacaksın ama ne zaman bilmiyorum
D: olsun
H: olmasın oğlum işte, planlı yaşa biraz
D: yav etinden korkanın ha...
H: böyle bir mentalite olmaz otuz yaşındasın
D: hatırlatma
H: üzür dilerim başkanım yirmi beş
D: batarsak batalım hamza, yeniden başlarız. Kalk gidelim, bak hele bir öğlen rakısına ne dersin
H: ben bira içeyim
D: top
Kava: Müzeyyen hadi çıkmamız gerekiyor artık
Müzeyyen: tamam aşkım bekle son rütuşlar
K: ne kadar uzun sürdü ya
M: güzelleşmek zor zanaat canım
K: he
M: -mırıldanarak-iki güzel söz söylesen öleceksin
K: nea dedin
M: bir şey demedim, kapı çalıyor açar mısın?
K: tamam
Posta Memuru: Merhabalar, Müzeyyen Onstra adına bir mektup var, kendisi burada mı?
M: Kimmiş?
K: Postacı, sana bir şey gelmiş
M: Allah Allah ne gelmiş, aa merhabalar tamam ben teslim alayım
P.M: şuraya bir imza lütfen
M: tamamdır, kolay gelsin
P.M: teşekküler abla
M: ay ne ablası be bunlar da bir alem
K: ne mektubu bu Müzeyyen
M: bilmiyorum ki, sendikadan falandır
K: aç hele bakak
M: acelesi yok canım kalsın akşam bakarım
K: aç hele
M: ne biçim konuşuyorsun sen benimle ya böyle emir kipiyle hep
K: ondan geldi değil mi?
M: kimden gelecek Kava kimden
K: ben biliyorum kimden
M: sen hiçbir şey bilmiyorsun, üstüne vazife olmayan şeylere de kalkışma
K: ben biliyorum ona ne yapacam
M: hiçbir şey yapamazsın da yapmayacaksın da
K: bekle hele sen
M: şu günü bozmasan olmayacaktı değil mi
K: ben çıkıyorum, hazırlanman bitince gelirsin arabadayım
M: git tamam
-KAVA ÇIKAR-
nasıl dokunacağım şimdi sana
elinin değdiği bir kağıda dokunursam
sana tekrar dokunmuş olur muyum?
ya olursam
şimdi tekrardan
onca yıl sonra
sana dokunmuş olabilmenin ihtimali bile beni bu denli heyecanlandırıyorsa
dokunursam ne olacak
ne değişecek diyar
ne hatalar yaptım
hatalar yaptın
şimdi her zamanki gibi en iyi yaptığın şeyi yapıyorsun
belki de bir şiirle karşıma çıkıyorsun
seninle olduğum süre zarfında hep bana bir şeyler yazmanı istedim
şimdi yazıyorsun
sanırım geç anladım
yazmaman gerekiyormuş ve sen haklıymışsın
haklılığın beni boğuyor diyar.
o yüzden seninle yüzleşmeyeceğim
en azından şimdilik
başkasına evet dedim
çünkü sen bana sormadın
seninle yüzleşmeyeceğim
sana haklı oluşunun zevkini yaşatmayacağım.
en azından şimdilik
şimdilik
Yorum Bırakın