- Temmuz Tikleri, Behçet Necatigil
Yanda, altta, üsttekiler
Yirmi yedi daire apartman
Yatmış sanki ölüm uykusuna
Donmuş zaman.
Çıt yok
Eriyen camlardan
Kavrulmuş perdelerde
En ufak bir kıpırtı.
Ne sokaktan geçen taşıt,
Su saatlerinde tıkırtı
Ne kapı önündeki ağaçta
Kuş sesleri.
Onca çocuk hiçbiri
İnsan loş bir odada çok eski
Bir uykuya yatsa da
Gergin saat, uyunmaz.
Bıkkın kapandığım hücrede
Gönlünce ölümleri düşle:
Bir uçurum, otobüs..
Yalnız sen kurtulmasan!
Tenha sokak, yürüyorsun
Dursa kalbin ve zaman
Bir kadın tam o anda
Tüller arasından baksa.
Serseri bir kurşun
O kadar geniş bulvarda
Gelse seni bulsa ve yanında
Kimse olmasa.
Çıkmaz sokak, bir küçük kız
Daldığı tatlı oyunda
Yerde seni görse ve bunu da
Oyun sansa, hiç korkmasa.
Yirmi yedi daire apartman
Yatmış sanki ölüm uykusuna
Çıt yok
Bekler gibi pusuda.
- Kaynar Kazan Temmuz, Behçet Necatigil
Orman gür yeşillik yaz
Deniz seni görmek için tepilen yokuşlar.
Patlayan borulardan fışkırır gibi su
Akar araba araba
Tatil konaklarına koca kent.
Şiirin ilk bölümü sürüp gitmiş bir özlem
Şimdi kalk git dolu otobüsler
Dayalı döşeli bir tatil sitesine.
Hava mı aldığın, girdiğin deniz mi
Geri geri ayaklar
Ah, her şey çocukluktan gelmeli!
Tat! Hangi tat? Ancak kendin gibilere
(İstif yapıların değişmez bekçileri)
Sen gene bildik sokaklarda gece.
Betondan tüten duman ve kirli çevre.
Dön dolaş bir fırın ağzı kent
Serinle serinlikse!
- Temmuz, Cahit Külebi
Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak
Saat üçe doğru bir temmuz gününde,
Yani beni düşüneceksin, ya da bir başkasını
Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
İncecik parmakların saçlarının içinde.
O zaman kim bilir ben nerde olurum?
Vücudum çıra gibi tutuştu tutuşacak.
Bir kahveye de gidip oturamam
Dost yüzünden, ağaç gölgesinden, senden uzak.
Aklına eserse çık gel evinden
Güneşin sıcaklığını, rüzgarın kokusunu
Anasının memesi gibi emsin derin,
Bacakların görünsün basma eteklerinden.
Boş, dünyanın güzelliği de boş
Arkadaşlar da, hayal kurmak da boş, düşünceler de
Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak,
Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
Saat üçe doğru bir temmuz gününde.
- Söylenir, Turgut Uyar
Nasıl mutlu oldum iki yaz,
nasıl mutlu oldum kardeşler.
Salkımsöğüt bir, ben iki,
bir üçüncü var mıydı bilmiyorum.
Üçüncü vardı elbet,
bir yaban ördeğinin sevincini taşıran,
bir sonbahar gibi köpüren,
Temmuz’a benzese de,
öyle oldum ki anlatamam.
Sıcak yaz
solgun bir coğrafya gibi belleğimde,
şapkalar, çiçekler, eski elbiseler,
geçmişi olan eski elbiseler,
denizden çıkan bir ışık,
unutulmuş bakımsız arka bahçeler,
öyle oldum ki anlatamam.
- Beykoz'da Gece Başlarken, Hüsrev Hatemi
Bir eski temmuz mu bu geçmiş yıllardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sıcak bir Temmuz
Hiçbir yerden hiçbir beste duyulmuyor
İster istemez geçmişi düşünüyor insan;
Siz söyleyin Filozof Rıza Bey,
Yenmek, bir kabristan mı almaktır?
Yoksa dönüşümlü müdür sevinç ve hüsran,
Yoksa hayatın özeti sadece,
Bir eski temmuz mudur geçmiş yıllardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sıcak bir Temmuz
Baharat kokulu kış çarşılardan,
Farklı ve uzak bir Temmuz...
Gün akşam oldu karardı kayalıklar,
Işıdı birkaç yıldız gökte
Yerdeyse birkaç diskotek ve restoran.
Yorum Bırakın