tozlu ayakkabılar, kutular, valizler
üstüme basılıyorlar hunharca
birden üstüme düşenler bütünlüğümü çiziyor
eskisi gibi güzel duramıyorum
görebilseydim bir kez kendimi
tanıyamazdım eski hâlimi
çirkinleştirdiler beni yanında kaldıklarım
çıkmaz hiç ne sesim ne soluğum
çıt sesi duyarsanız olur olmadık bir anda
bilin, için için sızlanıyorum
ayaklar, terli, çıplak, çoraplı ayaklar
sabahları ses olmasın diye gezinen parmak uçları
hepsi üzerimden geçip gidiyorlar
kimi ağır kimi kuş tüyü gibi narin
birkaç iyi kalpliye rastlıyorum nadir
terlikle yüzümü dağıtanları da görürüm
ben hep bu halıların altında eziliyorum
tozlu, tüylü, eski püskü, yeni halılar
karıncalar kaşındırır, bazen sinir eder beni
kendi etrafında dört dönerler akılları sarmaz bazen
belki geçerlerken hissediyorlardır beni
dökülür üstüme asitler, çaylar, bardaklar
kimi çizer boydan boya kimi dokunur öylece
bilmezler ki hepsi de yakar canımı
eşyalardan sıra gelirse rüzgâr serinletir beni
kollarım olsa açar sarılırdım rüzgâra
o da değer kavuşurdu bana
oysa üstüme basanlar sinirleniyormuş
tozları rüzgâr uçurduğundan
kapatıyorlar her yeri birden
kavuşamayışımla baş başa kalıyorum
Yorum Bırakın