Eli pantolonunun cebindeydi. Avcu terlemeye başladı. Terden tiksindi. Parmaklarını hızlıca çekti cebinden. Eğildi. Yere düşen kâğıdı avcunun içine sıkıştırdı. Tek terli olan avcu değildi artık. Bir daha eğilmek istemezcesine kâğıdı ceketinin iç cebine attı. Yürüdü önüne bakmadan. Bir çocuk hızlıca koştu ve ona çarptı. Bedeni birdenbire deprem yaşamış gibi sarsıldı. Durdu. Ayaklarını düzeltti. Kollarını oynattı. Kolunda bir acı hissetti. Yürüdükçe acısını unuttu.
Sağdaki sokağa saptı. Gürültülü araçların sesinden bir nebze de olsa kurtuldu. Şimdi daha kötüsü olan mızmız çocukların sesleri sardı etrafı. Adımlarını sıklaştırdı. Sesler kulağını tırmalıyordu. Tütün içenlerin arasından geçti. Uzaklaştı. Onların yerine de öksürdü. Elini yüzüne değdirdi. Çenesine dokundu. Uzun uzun kaşıdı. En yakın köşeden başka sokağa saptı. Yol boyunca yürüdü. Sevdiği tüm kadınları geçirdi aklından. Bir anlık düşünce bir anlık geldi. Gelip geçti. Kahvehane vardı biraz ilerde. Yürüdü. Bir sandalye çekti. Cam kenarına geçti. Affedersiniz, bir demli çay, dedi. Çocuk tamam der gibiydi. Uzun uzun adamı süzdü. Çocuğa baktı. Çocuğu tanır gibi oldu. Fazla baktığını hissedince bakışlarını sesin geldiği tarafa çevirdi. Çocuk gitti. Demli çayınız, dedi. Sertçe bıraktı. Adam iki demli çay içti. Burada sokaktan da fazla ses dinledi. İlk fırsatta sandalyesini düzeltti. Kendini kapının dışına çıkardı.
Yağmur yağdı. Bir yere erkenden yetişmesini gerektirecek bir şey yoktu. Yağmurun tadını çıkararak yolu uzata uzata yürüdü. İleride ayakkabılarını cilalatan takım elbiseli adamları seyretti. Geçip gitti. Parmaklarının arasında çiçek tutan bir kadın gördü. Uzun uzun baktı. Yine tuhaf kaçacağını hissettiğinden bakışlarını ilk çeken kendisi oldu. Kadın baktı. Geçip gitti. Yağmur damlaları tokat atar gibi suratına çarptı. Dağıt suratımı, beni kendime getir diye tekrarladı içinden. Yanından geçen kırmızı şapkalı yanakları al al bir kadın adamın suratına baktı. Adam olanı anlamış gibi başını eğdi. Hızlıca yürüdü. Kadının güldüğünü duydu. Yüzünü buruşturdu. Utandı. Geçip gitti.
Sokağın sonuna geldi. Yamaçlı yola çıkmaya başladı. Yağmurda çıkması zordu. Acelesi yoktu. Yürüdü. Su satan esmer bir çocuk gördü. Gitti. Yanına oturdu. Sessizce oturdular. İlk konuşan çocuk oldu. Abi bu yağmurda ıslanırsın, gitsene, dedi adama. Sen ıslanmıyor musun sanki, dedi. Ben ıslanmışım ıslanacağım kadar bari sen git, dedi çocuk. Adam ellerini uzattı. Çocuğun önündeki kutudan bir poşet çekti. Su şişelerini poşete doldurdu. Çay içmek için ayırdığı paraları ve biraz fazlasını çocuğun hırkasının cebine bırakıverdi. Bu para fazla abi, dedi. Olsun al, lazım olur, çocuksun sen, dedi. Çocuk başını eğdi. Çok sağ ol abi, dedi. Gülümsedi. Geçip gitti.
Yürüdü. Sağ ayağı kaydı. Ayağı ters döndü. Düzeltmeye çalıştı. Acıdan inledi. Eli taşa değdi. Sürükledi bacağını. Bacağını tutunca poşet elinden kaydı. Yuvarlandı. Geçip gitti. Adam taşa oturdu. Acım dinsin kalkarım, dedi. Adam çocuğu yukarıdan seyretti. Çocuk ıslanıyordu tıpkı adamın da ıslandığı gibi. Adamın canı acıyordu. Çocuk ise gülümsüyordu adam gittiğinde. Çocuğa seslensem beni duyar mı, diye geçirdi içinden. Ardından bütün fikirleri gibi bunu da boş verdi. Yağmur hızlandı. Kalkmaya çalıştı. Ağaca doğru döndü. İleri gitti. Tutundu. Kollarına ağırlık çöktü. Islanmaktan ağırlaşmıştı. Yürüdü. Acısı yürüdükçe arttı. Geçip gitti. Bu yağışta gitmek için ısrar edersem olacağı buydu diye düşündü. Üstelik en yavaş hayvan da artık bensem diye diretti kendi içinde. Az kaldı. Yürüdü. Bedeni büsbütün ağırlaştı. Yoruldu. Dinlenmek istedi. Az kaldı diyerek bunu da geçiştirdi. Uykusu geldi. Az kaldı. Çişi geldi. Az kaldı. Çamurlu yola girdi. Az kaldı. Sonunda. Ayakkabıları kullanılmaz hâle geldi. Umursamadı.
Yürüdü. Ceketinin cebindeki kâğıdı hatırladı. Elleri ıslaktı. Çıkardı. Kâğıt yine ıslandı. Gelişigüzel yazılmış bir adres vardı. Zorlukla okudu. Aynı yere geri koydu. İleride mavi bir kapı gördü. Sekiz yazılıydı sağ üstünde. Burası olmalı, dedi. Yürüdü. Hiçbir şeyi umursamadı. Buraya gelmek kolay olmamıştı. Geldiğine değsin istiyordu. Kapıyı tıklattı iki kez. Açan olmadı. O kadar geldim dedi. Tekrar. Tekrar tıklattı. İki kez. Bir ses duydu karşıdan. Geldim geldim diyordu. Yağmur hızlandı. Gürültülü yağıyordu. Kapı açıldı.
Kadın karşısındaydı. Karşısındaki adamın sağ ayağı aksıyordu. Saçı ve kıyafetleri sırılsıklamdı. Avcunun içinde de bir kâğıt vardı. Kadın adamın gözlerine baktı. Tanıdı. Kadın hiçbir şey düşünmeden adama sarıldı. Ağlıyordu. Erken gelmişsin, dedi. Erken gönderdiler, dedi adam. İkisi birden ıslanıyorlardı. Beni istemeyeceğini düşündüm kapıyı da açmayınca korktum, dedi. Babam hasta, kapıyı duyar duymaz yürüdüm açtım, dedi kadın. Ben de hep yürüdüm, dedi adam. İçerdeydiler. Adam sıcak bir çorba içti. Sobanın yanına geçti. Ellerini ısıttı. Kuruyordu yavaş da olsa. Kadın adamın yüzünü okşadı.
Neler yaptın, dedi. Yürüdüm dedi. Onu sormuyorum başka neler yaptın, dedi. Yoruldum, bana ne derlerse onu yaptım, izin verdiler. İlk fırsatta adresini aldım bir yakınından. Zor oldu. Buldum. Sonunda. Ayağım yan döndü. Acısı geçti ama ara ara sızlıyor. Anladım dedi, kadın. Geldiğime sevinmemiş gibisin dedi adam. Yok öyle değil, sevindim dedi kadın. Ben de bana ne dedilerse onu yaptım. Kalk. Aş pişir. Isıt. Yatağı kur. Yardım et. Sobayı yak. Yıka... Yoruldum. En azından senin izinlerin var. Benim hiçbir şeyim yok. Ben varım bak, ben geldim yanına. Geldin ama sanki yeniden gitmeyecekmiş gibi konuşuyorsun. Gideceksin. Belki dönmeyeceksin. Gelirim dedi adam. İznim olursa tek geleceğim kişi sensin dedi. Adamın boynuna sarıldı kadın. Adam uyudu.
Uyandı. Kadını öptü. Bir daha gelmemek üzere üzerinde sekiz yazan mavi kapılı evden dışarı çıktı. Kâğıdı içeride bıraktı. Yürüdü. Geldiği yere dönmek istedi. Bu hayatı hem istedi hem istemedi. Gerçekler canını sıktı. Kadını seviyordu. Canını sıktı. Geçip gitti. Yürüdü. Ayağının kaydığı yere bu sefer sağlam bir şekilde bastı. Düşmedi. Yatağındayken düşer gibi oldu. Gözünü açtı. Ovaladı. Bu da neydi, dedi. Geçip gitti. Sayım vardı. Dürtüldü. Etrafı seyretti. Bacağını zar zor oynattı. Pantolonu sağ bacağında bomboş sallanıyordu. Yavaşça kalktı. Yürümeye çalıştı. Gözleri masaya ilişti. Masadaki sekiz numaralı kâğıt defterin arasından sarkıyordu.
Yorum Bırakın