Kandilleri Aydınlatmak
Kudüs nedir?
Bir sessiz diriliş, deryalarca göz yaşı?
Bir fikir çilesi ve tarihin tozlu sayfaları...
Kudüs ilk kıblemiz. En Sevgilinin kendisi için alemleri yaratan Maşukunun huzuruna kabul edildiği yolun başlangıcı.
İsra ve Miraç.
Hz. İbrahim'in, Hz Musa'nın, Hz. Süleyman'ın ve Hz. Davud'un belki de daha yüzlercesinin dönüm noktası; dönüp dolaşıp tarihler boyu vardığımız tek nokta ya da varmamız gereken...
Yıllarca farklı kültürler, milletlerce esir edilmiş ama özünü asla yitirmemiş kutsal mekan.
Şairin de dediği gibi "Varıp eşiğine alnımı koydum/ Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu."
Kim bilir daha ne sırlar gizli bu mukaddes mekanda belki çıkarılmayı bekleyen belki de tamamen gömülmeyi...
Kudüs'e uzun yıllar etkisi altında kaldığı farklı milletler tarafından farklı yönleriyle önem atfedilmiştir. Özellikle ilk çağlarda vadileri, dağları ve çevresinde yüzlerce farklı türdeki ağaçlardan oluşan ormanlarıyla jeolojik olarakta önemli bir yer edinmekteydi.
Ancak Kudüs'e sahip olmak arzusuyla yanıp tutuşan zalimler tarafından defalarca ateşlere terk edilmiş hatta yıkılmaya teşebbüs edilmişti. Maalesef tanıklık ettiği onca savaş ve zulümden sonra bu dış güzelliğinin çoğunu kaybetti. Ancak özünü asla yitirmedi çünkü şundan eminiz ki zalimlerin planlarının üstünde Kudüs'ün Rabbinin iradesi vardı...
Eğer tarihe bakacak olursak Kudüs'ün "altın çağını" Müslümanlar döneminde yaşadığını söyleyebiliriz. Müslümanlar tarafından fethedildiği dönemlerde tüm ehli-kitap huzur içinde yaşamıştır. Hristiyanlık, Musevilik gibi diğer dinlere mensup insanların bölgede özgürce yaşamalarına izin verilmiştir.
Müslümanlar tarihi ve kültürel yapılara değer vermişlerdir. Hatta kendilerinden önceki Hristiyanlar tarafından inşa edilen yapıları yıkmamış aksine onları sadece İslam'a uygun hale getirerek korumuşlardır. Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi bunun en güzel örneklerinden biridir. Hristiyanlar tarafından önemli şahsiyetler-peygamberler, peygamber soyundan gelenler-için oluşturulan sunak bölümleri yıkılmamış ve minber olarak değiştirilmiştir. Bu örnek bile Kudüs'ün altın çağını İslam'la yaşadığına delalet eder.
İslam medeniyetin örnek şahıslarının her biri kendinden önceki büyüklerine, ecdadına ve onlardan kalan yadigarlara büyük bir özveriyle sahip çıkmışlardır.
Hz. Ömer Kudüs'e geldiği zaman Patrik Safranius kendisine Kıyame Kilisesini tanıtır. O sırada giren namaz vaktiyle Patrik, Hz. Ömer'e "Bizi şereflendirseniz de burada namaz kılsanız." diyerek bir talepte bulunur. Hz Ömer orada namaz kıldığı taktirde müslümanların orayı camiye çevirmek isteyeceklerini söyleyerek büyük bir incelikle bu talebi reddeder ve vakit namazını yakınlardaki bir yerde eda eder.
Selahaddin Eyyubi tarafından bu hatırayı yaşatmak için o bölgeye Hz. Ömer Camii inşa ettirilir.
Örnek şahsiyetlerin gelecek nesillere bıraktığı önemli eserler ve kıymetli anılar bu kadarla da kalmamaktadır:
En sevgilinin Burak'ı bağladığı yere inşa edilen Burak Camii, ilk temellerinin Hz. Ömer döneminde atıldığı mescidin zarar görmesi üzerine sonraki dönemlerde tekrardan en iyi restore işlemleriyle inşa edilen Kıble mescidi de bu önemli hadiselerden birkaçına örnektir. En önemlisini zikredecek olursak işte O; Kudüs denilince ilk akla gelen, müthiş mimarisiyle Mescid-i Aksa'dır. Resul-ü Kibriya'nın diğer nebilere ve meleklere namaz kıldırdığı bu mübarek topraklara inşa edilen mescit...
Kudüs hakkında ecdadımızdan gelen yüzlerce bilgiye hatta daha fazlasına sahibiz.Peki buna rağmen şu anda Kudüs'e neden sahip değiliz?
İşte burada araya "farkındalık" lafzının girmesi gerekiyor.
Bildiklerimizi tam anlamıyla bir bilinç, şuur oluşturmak için özümseyebildik mi?
Hayır dediğinizi duyar gibiyim çünkü Kudüs hakkında bildiklerimizin yanı sıra bilmediğimiz çok şey de hala mevcut. "Kudüs nedir?" sorusuna belki de bir sürü cevabımız var.
Peki ya Kudüs ne değildir sorusuna?
İşte günümüzde kendimize bu soruyu sormayı unuttuğumuz için değerlerimize sahip çıkamıyoruz...
Kudüs, farklı milletlere, kültürlere hizmet etmek zorunda olan bir mekan değildir!
Aksine insanların Kudüs'ün önemine binaen ona hadim olmak için yarışmaları gerekir tıpkı:
Ömer'i, Ubâde'si, Yavuz'u, Selahaddin'i, Abdulhamid'i gibi...
Kudüs günümüzde yahudiler tarafından "Jerusalem" olarak adlandırılıyor ve Eski Ahid'e göre dünyevi barışın işareti anlamına geliyor. Peki tüm bunlara rağmen neden Kudüs günümüzde barış şehri değil?
Bunun için önce tarihe göz atmalıyız zira "geçmişini bilmeyenler geleceğini şekillendiremezler!". Tarihi doğru incelediğimiz taktirde gerçekleri fark etmek çok da zor olmuyor.
Hiçbir zaman gittikleri yere barış götürmeyen hatta oradaki huzuru kaçırıp, yeryüzüne bozgunculuk ve fitne tohumlarını atan sadece kendi menfaatleri için yaşayan zalimlerden dolayı Kudüs günümüzde maalesef barış içerisinde değildir.
Üstad Sezai Karakoç'un ifadesiyle Gökte yapılıp yere indirilen bu kutsal şehir, kendiliğinden sulh ve emniyete kavuşacak da değildir...
Bunun için tarihte eşi benzeri olmayan çoğumuzun " İslam Medeniyeti" olarak tanıdığı kutlu umranın tekrardan diriltilmesi gerekmektedir. Değişen koşullar sebebiyle elindeki aile yadigarlarını, değerlerini yitiren ve bütün bu olanlara rağmen hala uykuda olan insanlığın uyanma vaktidir!
Kudüs'teki sessiz direnişin sesi olarak hem Kudüs, hem de dini, ulusu fark etmeden orada bulunan tüm mazlumlar için adalet arayıp bu kutsal, mübarek beldeyi kirli politikalardan, fitne tohumlarından ve zalimlerden korumalıyız.
Bunu ancak "Ey Kudüs, unutursam seni Allah da unutsun beni!" sözlerine kalpten inanıp tam bir teslimiyetle kendimizi bıraktığımızda elde edeceğimiz hakiki şuur ile yapabilecegimiz apaçık ortadadır.
İşte bunun için Ümmet-i Muhammed'in uyanış vaktidir.
En Sevgilinin de dediğine riayet ederek önce kendi kandillerimizi yakarak başlayacağız bu aydınlanmaya...
M.Y
X:MYolcu1525
Yorum Bırakın