Üç Cisim Problemi Bağımlığı Sona Eriyor; Ölümün Sonu

Üç Cisim Problemi Bağımlığı Sona Eriyor; Ölümün Sonu
  • 5
    0
    0
    0
  • Günümüzün “seri tüketim” kalitesiz ürünlerinin sürekli önümüze getirilmesine o kadar alışmışız ki böyle müthiş eserler önümüze geldiğinde bocalıyor ve eserin etkisinden uzun süre çıkamıyoruz. Hayatımız bir süre bu etkiyle “farklı” devam ediyor ve belki de zaman geçip eskisi gibi hissetmeye başladığımızda da döndüğümüz yer aslında başladığımız ilk yer olmuyor. Farklı bir yer* oluyor.

    *Zihnen uzayın bükülmesiyle oluşan bu fenomen incelenmelidir. İnsanlığın uzayı fethetmesi için gereken bükme işlemi bu fenomenin çözülmesiyle bulanabilir.

    Üç Cisim Problemi serisi işte tam olarak böyle bir seri. Her kitabı ile hayal gücümüzün sınırlarını biraz daha fazla zorlayarak ufkumuzu ve zihnimizi geliştiriyor, bizi farklılaştırıyor. (Burada yukarıdaki fenomenin aydınlatılması için ilk adımı atmış oluyorum. Bundan sonrası bilim insanlarında. 3-5 sene içinde çalışmalar biter diye düşünüyorum.)

    O halde gelin bizi farklılaştıran bu muazzam serinin son kitabına birlikte bir göz atalım ve bu inanılmaz yolculuğu artık sona erdirelim.

    Beklentilerinizi yüksek tutun ve beklentilerinizin aşılmasına hazır olun!..

    Ölümün Sonu serinin artık son kitabı olduğundan kitabın başına oturduğumuzda, ister istemez, beklentilerimizi de ona göre ayarlıyor ve kitabın hissettireceklerine hazırlıklı olduğumuzu düşünüyoruz. Fakat sayfaların ilerlemesiyle fena halde yanıldığımızı anlıyor ve yüksek düşündüğümüz beklentilerimizin aslında ne kadar da düşük olduğunu fark ediyoruz.

    Ve bu durum kitap ilerledikçe daha da derinleşiyor.

    Hatta öyle bir noktaya geliyor ki kendimizi yüksek beklentideki "yüksek" kelimesinin anlamını sorgularken buluyoruz. Yüksek neydi? Yüksek çoktu. Yüksek fazlaydı. Yüksek emekti(?)* gibi cevaplar kafamızı kurcalarken beklentilerin aşılmasının getirdiği o müthiş tatmin duygusu etrafımızı yavaş yavaş sarmaya başlıyor. Bir süre sonra tatmin duygusunun hissettirdiği keyif sahneyi devralıyor ve bize de sadece arkamıza yaslanarak bu şovun tadını çıkartmak kalıyor.

    *Selvi Boylum Al Yazmalım.

    Ölümün Sonu'nun hissettirdiği tek duygu sadece beklentilerin aşılmasının getirdiği tatmin duygusu da değil tabi ki. Ölümün Sonu, tarif edilemez hisler hissettiren bir serinin boyutları büyütülerek* boyutsuzlaştırılmış son kitabı.

    *Hem de tahmin edilen 26 boyutta birden.

    Şöyle anlatmaya çalışayım; ilk iki kitapta ne bulduysanız, düşündüyseniz ve nasıl hissettiyseniz hepsini alın ve ölçeğini artırmaya başlayın. Ta ki bu ölçeğin boyutu sonsuzlaşarak hayal gücünüzü zorlamaya başlayana kadar da devam edin. Fakat ne kadar devam ederseniz edin (fazla da devam etmeyin çünkü aşırı hayal gücü sebebiyle çevrenize veya kendinize zarar verme ihtimaliniz var) sonuçta ancak kitabın sunduklarının küçük bir kısmana yaklaşmış olacaksınız. Çünkü Ölümün Sonu ile yazar adeta; “Evet sevgili okurlar buraya kadar güldük, eğlendik. Bu kitap elinizde olduğuna göre seriye doyamamışsınız ve daha fazlasını istiyorsunuz demektir. Madem daha fazlasını istiyorsunuz o zaman artık bende kendimi sınırlamayacağım ve size her şeyin en fazlasını vereceğim. Evrene hazır olun.” diyor ve sözlerinin arkasında durmak için müthiş bir çaba sarf ediyor.

    Bir bilimkurgu kitabından beklenen tüm konular ve çok daha fazlası..

     

    Her şeyin daha fazlası hatta evren boyutu dedik. Bunu biraz açmak için gelin kitap içerisindeki konulara bir göz atalım. Öncelikle ilk defa bu kitapta eklenen ara not kısımları var. Bu kısımları Dune serisindeki bölüm başlarında bulunan "tarihten notlar" kısımlarına benzetebiliriz. Fakat Ölümün Sonu kitabındaki bu ara notlar, Dune serisinden farklı olarak, seride kullanılan tüm teknolojilerin ve bahsedilen tüm teorilerin bir tarifi olarak sunuluyor.

    Yoğunlukla mühendislik bilgileri içeren bu notlar o kadar detaylı bir şekilde anlatılıyor ki bu kısımları okuduktan sonra "artık kendi Uzay Ajansımı kurabilirim" düşüncelerine dalabilirsiniz. Ama merak etmeyin.* Ölümün Sonu; "bizim işimiz dünya değil, kainat" diyerek bilimkurguyu atomaltı parçacıklarınıza kadar hissettirdiği asıl konularına** artan bir tempo ile geçiş yapacak ve sizi daldığınız bu düşünceler denizinde çok fazla tutmayacak.

    *Bir önceki cümlede panik yaptınız değil mi? KDV'si ÖTV'si, dünyayı yöneten 4 aileden izni, Elon ile komşu olmamın gerginliği...

    **Diğer konuların yanına gelmeye çekindiği, odaya girdiğinde tüm odayı hükmü altına alan konular. Erkenden açığa çıkmayı sevmezler. Genellikle bir kitapta birden fazla bulunmazlar. Bulunurlarsa terslik çıkar.

    Bu asıl konular; kara delikler, 4. ve 2. boyutlar, detaylıca anlatılan çeşit çeşit uzay şehirleri, ışık hızı çalışmaları, zamansız evrenler ve evrenin sonu(başlangıcı) gibi ana başlıklar atlında toparlanıyorlar.* Fakat bu konular hakkında ne kadar konuşmak istesem de bu konuşma ilk defa keşfetmenin tadını kaçıracağından detaya girmeyeceğim ve bu kadarıyla bırakacağım. Yine de kitabı peçesine alan şu soruyu sormaktan da geri duramayacağım; fizik kurallarını biliyoruz ama bu kuralları gerçekten tam olarak anlayabiliyor muyuz? 

    *Hani terslik çıkardı? dediğinizi duyar gibiyim. Fakat burada büyüklük kuramının devreye girdiğini hatırlatırım. Yeterince büyük olan her şey kendinden başka bir şeyi umursamaz. Yani büyüklük umur eşiği geçildiğinde büyüklük umursamayı bırakır.

    Yazar, ara not kısımlar ile başlıklar olarak verdiğim tüm bu konuları bilinen evren ile ilgili ortaya atılmış tüm teoriler ve bu teoriler ile ilgili tüm düşüncelerini kendini sınırlamadan (sınırladığını ancak bu kitabı okuduğumuzda anlayabiliyoruz) birleştirerek olağanüstü bir kurgu sunuyor. Ayrıca yazar bunu yaparken basit ve yalın anlatımından da ödün vermiyor ve tıpkı diğer kitaplarında olduğu gibi zor ve karışık teorileri basit örneklerle açıklamaya devam ediyor.  Böylece bizi kısaca adı J1144 (bilinen en büyük kara delik) olan kara deliğe yakalanmış bir cisim gibi yakalayarak kitaba bağlıyor ve kısa bir süre sonra da olay ufkunu geçirterek bizi bilinmezliğe doğru sürüklüyor. Bu noktadan sonra kitaptan alınan zevk "Richter ölçeği" skalasında artıyor.

    Not: Unutmadan şunu da ekleyeyim; kitap içerisinde sanki yeterince konu, bilim ve bilimkurgu yokmuş gibi bir de fantastik bir öykü var. Kim bilir belki de yazar, tüm bilimkurgu unsurlarını kullandığı için ileride fantastik tarzda bir hikaye yazmak istiyor olabilir. Eğer durum böyle ise şimdiden tüm çevirmenlerimizi Çince öğrenmeye davet ediyor ve "değişiğe bak sen öğrensene" diyenleri de duymamış gibi yapıyorum.*

    *Paragraftaki bu cümle tamamen hayal ürünü olup gerçekle ilgisi yoktur. Zaten pek çok şeyin gerçekle pek ilgisi yoktur. Ki bu da akla gerçek nedir ki? sorusunu getirir. Madem yeri geldi, Arnold Schwarzenegger'in pörtleyen gözlerinin bulunduğu Total Recall(Gerçeğe Çağrı) filmini izlemenizi öneririm. Ve hayır, sadece filmi önermek için bu paragraf yazılmadı. Nasıl düşünceler bunlar böyle?

    Tonumuz Kararıyor....

    Yazarın anlatım dili ve tarzı serinin diğer kitapları ile aynı olsa da yazarın tonu bu kez farklı. Ölümün Sonu serinin diğer iki kitabına göre çok daha karanlık, çok daha boğucu. Özellikle “dava” bölümünde yapılanlar ve karanlık orman teorisinde yapılmaya çalışılanlar, kitabı herhangi bir "insan dışı(canavar)" gösterilmeden sadece evreninin (insanın) doğası üzerinden yapılmış kozmik bir korku kitabına dönüştürüyor. Ve bazen evrende iyi ki yalnızız* dedirttiriyor insana.

    *Uzaylılar tarafından kaçırılan insanları saymazsak tabi ki. Fakat onlar üzerinde deneyler yapıldığı için onların beyanına güvenilmeyeceğini de unutmayalım.

    Bu karanlık ton dışında ise yazar, her kitabında olduğu gibi tüm bölüm sonlarında ön görülemez sonlar yazmaya ve şok etmeye devam ediyor. Ayrıca yine serinin her kitabında olduğu gibi son sayfalarda bilimkurgu şovunu doruklara çıkartıyor ve kitabı bitirdiğimizde olduğumuz yerde kas katı kesilmemize neden oluyor.

    Son olarak şunu da belirtmek isterim ki; Ölümün Sonu bilimi büyü gibi kullanıyor. Yani bilimi büyü gibi gizemli, cezbedici ve karşı konulmaz kılıyor. Bu hissi o kadar derinden işliyor ki, okurda işi gücü bırakarak temel fiziğe yönelme isteği uyandırıyor. Örneğin ben şu anda deli gibi fizik öğrenmek ve teorik fizik çalışmak istiyorum. O nedenle eğer benim gibi "dönülemez" yolda olan bir okur değilseniz, kendinizi bir anda Türkiye’de teorik fizik çalışırken bulabilirsiniz. Dikkat edin.

    Herkese iyi okumalar dilerim.

    Bilimle ve bilimkurgu ile kalın. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.