Tüm Renkler Aynı Hızda Kirleniyordu, Birinciliği KIZILLAR Kaptı; Kızıl Yükseliş

Tüm Renkler Aynı Hızda Kirleniyordu, Birinciliği KIZILLAR Kaptı; Kızıl Yükseliş
  • 1
    0
    0
    0
  • Kızıl Yükseliş hakkında konuşmaya başlamadan önce sizlerle paylaşmak istediğim (Kesinlikle kendi isteğim, herhangi bir zorlama değil) bir konu var. O da Matematik'in çok üzgün olduğu. Dikenlikler İmparatoru incelemesinde Matematik'in yanılmış olamayacağını belirtmiştim. Fakat gelinen noktada, ee, şey, aaah!.. Yine yanılmadı tabi ki. Yanılabilir mi? Soru mu bu? Kendisi sizlerde sorun olduğunun altını şiddetlice çizmemi istedi. Ve Matematik'i kullanarak yapacağınız hesaplara artık çok güvenmemeniz gerektiğini belirtti. Galiba artık 2+2= gerçekten 5* olacak.

    *Kim bilir belki de ? olur. Artık hiçbir şey için söz verilmiyor.

    Matematik kendini ifade ettiğine ve bu konuyu kapattığımıza* göre yavaş yavaş incelemeye geçebiliriz. O halde gelin serilerin ilk kitaplarını incelerken bizlere yardımcı olan BKSBİGBB (Bknz. Dikenlikler Prensi) bölümüyle devam edelim.

    *Bunu Matematik'ten gizlice yazıyorum. İnanın çok zor günler geçiriyorum. Matematik'in gerçek yüzünü gördüm ve artık neden okul çağındaki çocukların zorlandıklarını anlayabiliyorum.

    BKSBİGBB

    Pierce Brown tarafından yazılan ve bilimkurgu tarzında olan seri birbirini takip eden iki ayrı üçlemeden oluşuyor. İlk üçlemenin tamamının ve ikinci üçlemenin iki kitabının Türkçe çevirisi bulunuyor. Son çıkan kitap 2024 yılının ilkbahar ayları içerisinde çıktığı için 2025 yılı içerisinde kitabın Türkçe çevirisinin çıkabileceğini de varsayabiliriz. Fakat hızlı bir okursanız ve serilere ara vermeyi sevmiyorsanız son kitap çevrilene kadar sadece ilk üçlemeyi (Kızıl Yükseliş, Altın Oğul, Sabah Yıldızı) okuyabilirsiniz. Çünkü ilk üçleme sonunda hikaye toparlanıyor ve kapanıyor, ikinci üçleme ilk üçlemenin kaldığı yerden başlıyor ve yeni bir hikaye anlatıyor. (Hızlı bir okur kısmı hariç ben de bu kategorideyim. Ve biraz spoiler olacak ama serinin devamını okumamak için kendimi çok zor tutuyorum.)

    Evet, BKSBİGBB bu kadar. Haydi Kızıl Yükseliş'e!

    Kızıl Yükseliş

    Renklerden oluşmuş bir kast sistemi ve özünü Sparta’dan alan bir kültür. Sistemin yönetici konumunda acımasız, kibirli, güçlü, hırslı, zeki ve güzel Altınlar, en altında vasıfsız işçi konumunda itaatkar, zayıf, disiplinli, sevecen ve eğlenceli Kızıllar. Ve çeşitli konumlarda diğer alt renkler. Pierce Brown’nun zihnindeki insanlık geleceği, belki de bugünü.

    Bilinmeyen bir zaman önce insanlık güneş sistemine açılmış ve güneş sistemini kolonileştirmeye başlamıştır. İnsanlık güneş sistemiyle (uzay) olan amansız savaşında güneş sistemini evcilleştirebilmek için gelişmek zorunda kalmış ve bu nedenle genetik bilimlerinde müthiş başarılara imza atmıştır. Uzayın zorlu koşulları için genetiği özel olarak değiştirilmiş, insandan daha güçlü ve daha dayanaklı insanlar üretilmiş ve bu insanların farklı oldukları anlaşılabilsin diye göz ve saç renkleri kodlanmıştır. Uzayda yapılacak olan işlerin iş bölümünün yapılmasıyla da özel olarak yetiştirilen insanların çeşitleri artmaya başlamış ve renklerin kast sisteminin kurulması tamamlanmıştır. Sonrası ise; güçlünün güçsüzü ezmesi, güçlünün kalabalık güçsüzleri itaat etmenin güzelliğine, kolaylığına ve zorunluluğuna inandırması ve kalabalık güçsüzlerin üstünden geçinmesi… Yani siyaset, politika.

    Kızıl Yükseliş, renk kast sisteminin kurulmasından on yıllar sonra Marsın yer altı tünellerinde cehennemDalgıcı olarak çalışan ana karakterimiz Darrow ile başlıyor. Darrow duygusal açıdan tipik bir kızıl. İtaatkar, disiplinli, kendi için değil “Toplum” için yaşayan ve Toplum’a inanan biri. Fiziksel açıdan ise Mars’ın zor yaşam şartlarına ve cehennemDalgıcı işine uyum sağlayacak şekilde sağlam yapılı, güçlü ve çevik. Fakat Darrow’un tüm kızıllar içerisinde öne çıkmasını sağlayan en büyük özelliği; zekası.

    Darrow keskin ve pratik zekasıyla kutunun dışında* düşünebilen biri. Bu da onu Ares’in Oğulları olarak bilinen ve kızıl halkın özgürlüğü için çalışan kızıl isyancılar için bulunmaz bir nimet haline getiriyor. Kitap ilk bölümüyle bize Darrow’u tanıtarak Darrow’u harekete geçirecek olan olayları sunuyor ve Silo kitabının başındaki sürprize benzer bir sürprizle bölümü kapatıyor.

    *Aslında kutuyu Schrödinger yaptıysa kutunun dışında değil içinde düşünmek daha doğru olacaktır. Çünkü kutunun dışında değil içerisinde olasılıklar sınırsızdır.

    Toplum bize söylenen şeyler değil!

    Kitabın ikinci bölümünden itibaren Darrow itaat etmek için yaşamayı bırakmış oluyor ve amacı halkını kölelikten kurtaracak olan devrimi başlatarak renk sistemini* yıkmak olan bir silaha dönüşmeye başlıyor. İntikam duygusu ile doluyor.

    *Burada Newton'a terbiyesizlik yapılıyor gibi bir düşünce aklınıza gelmesin. Mor renkli foton hala bulunmuyor.

    Fakat Darrow Altınların gözünde böcekten farksız olan bir Kızıldır. Nasıl üstün renklerin arasında yükselerek gücü eline geçirmesi ve haklını özgürlüğe götürmesi beklenebilir ki?

    Pierce Brown bu sorunun ilk ayağı olan fiziksel “dezavantajı” Cyberpunk 2077’deki kasaplara benzer meslek icra eden oymacılar ile çözüyor. Kızıl Darrow oymacının masasında uzun ve acılı operasyonlar dizisiyle köle halkının öfkesini barındıran Altın Darrow’a dönüşüyor. Tabi ki sadece fiziksek olarak Altın olmak kültürel farkları yok etmiyor ve acının yanına bir de yoğun kültürel eğitim dersleri ekleniyor. Yazar bu bölümde Darrow’u değiştirirken bize Altınların “çarpık ahlakını” sorgulatıyor ve fark ettirmeden bizi öfke çemberinin içine doğru sürüklüyor.

    Böylece Darrow’un fiziksel ve kültürel sorunu halledilmiş oluyor. Artık geriye sadece Altın olarak yükselerek sistemin tepesine çıkmak kalıyor. (Kolay, değil mi?)

    Ve bunun da yolu Akademi’den geçiyor.

    Ooo Akademi… Yiğidin harman olduğu yer...

    Kitabın büyük kısmının geçtiği yer işte burası. Fakat burası sıralarda oturulup kitapların ezberlendiği ve sınavların yapıldığı bir yer değil. Burası Suzanne Collins’in Açlık Oyunları* ama çok, çok daha fazlası.

    *Aslında burası; öğrencilerin mutlu mutlu büyü öğrendiği dünyadaki en güvenli yer olması gerekirken onun yerine hayatlarında yaşayabilecekleri en büyük travmaları yaşadıkları Hogwards'a daha çok benziyor. Yani hadi tamam, Sırlar Odası falan gizli kimse bilmiyor ama bir ara okula Ruh Emiciler geliyor yahu. Düşünsenize, birinci sınıf her şeyden habersiz Hogwards öğrencisisiniz ve etrafta ÖLÜM'e benzer yaratıklar var ve sizi öldürmüyor ruhunuzu emiyorlar. Ooo, ooo. Öhm. Yani yıllarca süren tedavi masrafları...

    Açlık Oyunları kitabındaki oyunları hatırlarsanız oyunlar başkentin köleleştirdiği 12 mıntıkadan her biri erkek ve kız olacak şekilde gelen çocukların değişken bir arenada toplanarak birbirleriyle ölümüne mücadelesinden oluşuyordu. Dolayısıyla bir - iki mıntıka hariç çocuklar hazırlıksız, aç ve güçsüz oluyorlardı. Kızıl Yükseliş’de ise durum apayrı. En başta Altınlar genetik olarak insandan üstünler. Akademiye gelmeye hak kazanan Altınlar ise bu genetik üstünlüğü en üst seviyeye taşıyanlar. Hızlı, çevik, güçlü, zeki ve acımasızlar. Ayrıca tüm hayatlarını Toplum’un kendilerine öğrettiği “Güçlüysen, İstediğini Alırsın”* felsefesine göre yaşayarak kibirle dolmuş olanlar.

    *Tanıdık varsa hallolur'un gelişmiş versiyonu. Sonuçta bilimkurgu kitabındayız yıl olmuş... Çok uzun yıllar sonrası. Düşünce gelişmiş.

    İşte Pierce Brown Kızıl Yükseliş kitabında bize bu caniler arasındaki Açlık Oyunlarını sunuyor ve tabi ki oyunlara minicik bir fark daha eklemeyi ihmal de etmiyor. Açlık Oyunları 24 kişinin birbirini katledip tek kazananın olması üzerine kuruluyorken, Kızıl Yükseliş’in akademisi herhangi bir hanenin kazanması üzerine kuruluyor. Akademide 13 hane (Apollo, Bacchus, Ceres, Diana, Juno, Jupiter, Mars, Mercury, Minerva, Neptune, Pluto, Venus, ve Vulcan) ve bu hanelerde toplamda 1200 öğrenci bulunuyor. Birtakım seçimler sonucu öğrenciler hanelerine yerleştiriliyor ve yine birtakım avantajlarla oyun alınındaki kalelerine* bırakılıyorlar. Buradan sonra artık kural yok. Amaç tüm haneleri köleleştirerek oyunu kazanmak. Fakat büyük bir sorun var. Bu kibirden dolup taşan Altınlar nasıl kendi hanelerinde lider seçecek ve hayatta kalmak için gereken basit işleri birbirlerine nasıl yaptıracaklar? Diğer hanelerle nasıl ittifak kuracaklar? Kim kime güvenebilir?

    *Hayır, 7.32x2.44 m olan futbol kalesi değil. Orta çağ kalesi. Satrançtaki gibi dandik şekilli de değil hani. Zindanları, köprüleri ve timsahları olan kaliteli kalelerden. 

    Olimpos Sana Geliyoruz...

    Kitap boyunca bir yandan akademi oyunun dehşet verici gerçeklerini; tuzaklarını, yalanlarını, ihanetlerini, canice planlarını ve ölümlerini izliyorken* bir yandan da Darrow’un iç çelişkilerine, öfkelerine, demokrasi görüşüne ve acılarına tanıklık ediyoruz. Sayfalarda ilerledikçe yazar bizi tıpkı bir sapanın yayını gerer gibi gererek derinlere doğru çekiyor ve derinlerdeki karanlığın içindeki dehşete maruz bırakıyor. Darrow’un öfkesini ve hiddettini hissettiriyor. Ve sonra yayı bırakıyor. Darrow’un öfkesi, öfkemiz, serbest kalıyor. Öfkemizden Olimpos titriyor.

    *Hologram teknolojisinin dünyadaki ileri gelen tüm şirketleri tarafından araştırıldığı bilinen bir gerçektir. Araştırmalar tehlikeli bir hal almaya başladığında şirketler bu teknolojiyi bırakmış görünerek yer altına deneylerine devam ettiler. İşte bu kitap o araştırmalarının ilk örneklerinden. Kitabı okurken(?) gözlerinizin önünde sahneler dans ediyor.

    Yazar, kitabın omurgasını oturttuğu akademi oyunlarıyla, oyunlardaki zekice planlarla ve olayları çok uzun anlatmayan kalemiyle kitabın içinde muazzam ivmelenme yaratıyor. Özellikle sonlara doğru kitap öyle bir ivme kazanıyor ki kitap sırtımızı koltuğa yapıştırıveriyor. Böylece de kitabı bitirdikten sonra üzerimizde ikinci kitabı açmak için büyük bir açlık bırakılıyor.

    Kitap obezitesine hazır olun!

    Herkese iyi okumalar dilerim.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.