Sahnenin Perde Arkası ve Dali' nin Çılgın Karnavalı

Sahnenin Perde Arkası ve Dali' nin Çılgın Karnavalı
  • 1
    0
    0
    0
  • Bilinç dediğimiz şey sahnenin tam ortasında dimdik duran bir tiyatro oyuncusuysa, bilinçaltı da sahne arkasında ışıkları ayarlayan, replikleri fısıldayan ve bazen de sahneye çıkıp ortalığı birbirine katan bir kuklacı gibidir. Günlük hayatımızda kontrolün bizde olduğunu sanıyoruz, ama asıl hikâye perdenin ardında yazılıyor. Ve işte burada Salvador Dalí sahneye giriyor, elinde eriyen bir saat ve yüzünde muzip bir gülümsemeyle.


    Sahnenin Sert Müdürü


    Bilinç, ciddiyetle çalışan bir sekreter gibi. Düzgün notlar alır, saatleri ayarlar, mantıklı kararlar almaya çalışır. “Şimdi kalkmalıyım, kahvaltı yapmalıyım, işe gitmeliyim” der. O tam bir düzen insanıdır. “Daha iyi bir doktor, daha disiplinli bir öğrenci, daha üretken bir birey olmalıyım” diye fısıldar durur.


    Ama asıl patron o mu? İşte burada işler karışıyor. Çünkü bilinçaltı, sahne arkasında oturmuş, kahvesini yudumlayıp “He he, tabii canım” diye kendi kendine gülüyordur.


    Kuralları Büküp Geçen Yönetmen


    Bilinçaltı, tüm o ‘mantıklı’ kararları sessizce sabote eden gizli bir ajandır. Gece rüyalarında sana anlamsız imgeler fırlatır, “Niye ilkokul öğretmenin bir zürafa olarak belirdi ve neden gökyüzü çikolata sosuna bulanmış?” diye düşündürür. Ama işin gerçeği şu ki, bu kaos aslında onun dilidir.


    Bilinç, karizmatik bir CEO gibi görünse de bilinçaltı, çılgın bir sanatçıdır. Salvador Dalí gibi…


    Dalí’nin resimlerini hatırla: Eriyen saatler, havada süzülen filler, yüzü erimiş insanlar… Bunlar aslında bilinçaltının kendi gerçekliğiyle oynadığı oyunlar. Çünkü bilinçaltı, zaman ve mekan gibi sıradan kavramlarla ilgilenmez. O, doğrudan hislerle, bastırılmış arzularla ve unutulmuş anılarla çalışır.


    Bilinçaltının Çaktırmadan Kullandığı Otomatik Mod


    Bilinçaltı, seni farkında bile olmadan yönlendiren bir otopilot gibidir. Mesela sabah uyanırsın, banyoya gidersin, yüzünü yıkarsın, kahveni koyarsın… Ve fark edersin ki aslında tüm bunları bilinçsizce yaptın. Çünkü bilinçaltı, yıllar boyunca tekrarlanan hareketleri kaydeder ve seni düşünmeye gerek kalmadan hareket ettirir.


    Peki ya hatırlayamadığımız ama içimizde yaşayan anılar? Çocukken duyduğun bir şarkının, yıllar sonra seni aniden gözyaşlarına boğması? İlk doktorluk gününde hissettiğin o korkunun, her yeni vakada içten içe yankılanması?


    İşte bilinçaltının en büyük oyunlarından biri de budur: Unuttum sandıklarını asla unutmamıştır.


    Dalí’nin Fırça Darbeleri ve Bilinçaltının Komploları


    Dalí’nin sürreal dünyası, bilinçaltının doğrudan sanatla dışa vurumuydu. Ve aslında bu sadece Dalí’ye özgü değil—hepimiz kendi içimizde birer sürrealistiz. Gün içinde aklımıza gelen rastgele düşünceler, durduk yere bir şeye sinirlenmelerimiz, bazen de açıklayamadığımız bir melankoli… Tüm bunlar, sahne arkasındaki bilinçaltının oyunları.


    Peki bu oyunları nasıl bozabiliriz?

    Cevap: Bozmamalıyız.


    Çünkü bilinçaltı, bizi korumak için var. Onun kaotik doğasını reddetmek yerine, onunla dans etmeyi öğrenmeliyiz. Tıpkı Dalí gibi, bazen mantığı bir kenara bırakıp içimizdeki sürreal dünyaya dalmalıyız. Belki de hayatta gerçekten özgür hissetmenin yolu, bilinçaltımızın çizdiği tabloları anlamaya çalışmak değil, onların içinde kaybolmaya cesaret etmekten geçiyordur.


    Belki de en büyük illüzyon, kontrolün bizde olduğunu sanmamızdır.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.