Şimdi, kuantum fiziği falan demeyeceğim. O sular biraz derin ve benim de en son kuantumla ilişkim mikrodalga fırınımın içindeki ışığı gözlemlemekle sınırlı. Ama şöyle bir düşünelim: Sabah uyandığımızda nasıl bir gün geçireceğimize dair minik minik kararlar alıyoruz.
Hangi kahveyi içeceğiz? Hangi gömleği giyeceğiz? Patronun sabahki günaydınına ne kadar coşkulu bir günaydınla karşılık vereceğiz (ki bu genelde ruh halimize ve patronun o günkü enerjisine bağlı olarak değişir).
Bu küçük seçimler silsilesi, günümüzün genel atmosferini belirliyor aslında. Eğer sabah uyandığımızda "Bugün harika bir gün olacak" diye düşünürsek (ve evren de o gün bize çok ters köşe yapmazsa) gerçekten de daha pozitif bir gün geçirme olasılığımız artıyor. Tabi bu durum kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi pozitif düşünce yoluyla bulutları dağıtmak gibi bir şey değil. Daha çok olaylara yaklaşımımızın değişmesiyle ilgili. Kötü bir haber aldığımızda Eyvah eyvah her şey bitti demek yerine tamamm bu can sıkıcı ama üstesinden gelebilirim demeyi seçmek gerçekliğimizin tonunu anında değiştiriyo.
Ama bu kendi gerçekliğimizi yaratma meselesi biraz da lüks gibi. Aç karnına felsefe yapmak zordur derler ya, işte o hesap.
Eğer faturalar birikmişse, sağlık sorunlarınız varsa ya da beraber yaşamış olduğunuz bir hayvan gerçekten de en sevdiğiniz vazoyu paramparça ettiyse, o an ben şimdi pozitif enerji yayarak bu durumu değiştirebilirim demek biraz Pollyannacılık oynamak gibi kaçabilir.
Bence kendi gerçekliğimizi yaratma gücümüz, tamamen sınırsız değil. Dışsal faktörler, fiziksel yasalar, yerçekimi maalesef hala uçamıyoruz gibi pek çok şey bizi sınırlıyor. Ama bu sınırlar içinde olaylara nasıl tepki vereceğimiz, hangi anlamları yükleyeceğimiz, hangi insanlarla çevrileceğimiz gibi konularda önemli bir özgürlüğümüz var.
Belki de kendi gerçekliğimizi yaratmak, içinde bulunduğumuz gerçekliğe kendi rengimizi katmak, kendi yorumumuzu getirmek, kendi hikayemizi yazmak anlamına geliyor. Bazen bu hikaye komik oluyor, bazen hüzünlü, bazen de tam bir absürt komediye dönüşebiliyor. Ama ne olursa olsun o bizim hikayemiz.
Sonuç olarak, "Kendi gerçekliğimizi yaratabilir miyiz?" sorusunun cevabı bence şöyle: Tamamen değil ama kesinlikle etkileyebiliriz. Sabah kalktığımızda o çayı nasıl demleyeceğimizden, iş yerine giderken yolda dinlemiş olduğumuz müzik listesi, gün içinde karşılaştığımız zorluklara nasıl yaklaşacağımıza kadar pek çok küçük seçim, büyük resmi belirliyor.
Ve evet bazen evren bize muz kabuğu fırlatıp tökezletse de kalkıp o kabuğa gülüp geçmek de bizim elimizde. Unutmayın, hayat bir tiyatro sahnesi olabilir ama en azından hangi kostümü giyeceğimize biz karar verebiliriz.
Yorum Bırakın