Bir dehanın gözünden zaman ve sonsuzluk; Asimov'dan Sonsuzluğun Sonu

Bir dehanın gözünden zaman ve sonsuzluk; Asimov'dan Sonsuzluğun Sonu
  • 0
    0
    0
    0
  • Isaac Asimov’dan “gerçekliğin” değiştirilerek yeni gerçekliklerin yaratıldığı, böylelikle de geleceğin kontrol altına alındığı bir zaman yolculuğu öyküsüne davetlisiniz. Bu öyle bir davetiye ki kabul ettiğinizde sizi zamanın dokusuna nüfuz ettirerek insanlığın karşılaştığı zorlukları aşıp potansiyelinin sınırsızlığa nasıl ulaştığını gösterecek. Size paradokslar ve çelişkiler sunarak gerçekliğin ne olduğunu sorgulatacak. Size mutsuzluğu ve yalnızlığı hissettirerek sevgi uğruna neler yapılabildiğini gösterecek. Size sonsuzluğu gösterip sınırsızlığı verecek.

    Daveti kabul ettiyseniz, o zaman gerçekliğin değiştirildiği, zorlukların kontrol edildiği Sonsuzluk organizasyonuna hoş geldiniz!

    Kitabın ve Asimov’un zekasına hayran kaldığım ilk nokta kitabın kalbinde bulunan bu Sonsuzluk adlı insanlığın geleceğini kontrol eden organizasyonun en ince detayına kadar düşünülmüş olması. Zamanı bir apartman, yüzyılları da bu apartmanın katları ve katlardaki daireleri de yıllar olarak düşünürsek Sonsuzluk’u apartmandaki tüm katlara ve dairelere erişimi olan bir yönetici organizasyon olarak görebiliriz. Bu organizasyon zaman yolculuğunun teorik hesaplamalarının yapılmasından iki-üç yüzyıl sonrasında kuruluyor ve insanlığın geleceğini “doğru” rotada tutmak için gerçekliğe müdahalelerde bulunmayı kendine amaç ediniyor. Zamanın “ilerlemesiyle” ve yapılan müdahalelerin çoğalmasıyla da Sonsuzluk’un ihtiyaçları giderek artıyor. Böylelikle Sonsuzluk, zamandan kopartılarak getirilen çalışanların bulunduğu ve apartmanın insanlık tarihi sonuna kadar var olacak olan tüm katlarının arasındaki merdiven boşluklarına yerleşmiş bir ofis haline dönüşüyor.

    İşte bu Sonsuzluk yapısı; insanlık tarihi kadar kat bulunması, bazı katlara erişim olmaması, zaman yolcuğu için gereken enerji, zamandan kopartılan çalışanların görevleri, gerçekliğe zararları, ikili ilişkileri, kişilikleri, cinsiyetleri ve çok daha fazlası kitabın ilk yarısında okuru bir an olsun kaybetmeden akıcı ve merak uyandırıcı bir hikâye içerisinde tek tek işleniyor. Asimov hem hiçbir detayı atlamadan her soruya bilimkurgunun engin dilinde cevap veriyor hem de bu bilgileri ilgi çekici bir hikâye içerisine yedirerek okuru boğmuyor. Bu başlı başına muazzam bir şey.

    Asimov’un bu ilginç hikayesinin merkezinde ise kıvrak ve pratik zekalı, yalnız ve paranoyak bir yapıya sahip, gerçeklik değişimlerinden sorumlu, en gözde ve saygı duyulan Sonsuzluk çalışanı bir Sonsuz olan Teknisyen bulunuyor. Hikâye, okurun Teknisyen’in amacını tam olarak anlayamadığı bir gerçeklik değişimi ile başlıyor ve zamanda yolculuk yapar gibi bir ileri bir geri giderek her bir Sonsuzluk çalışanının görevlerinin anlatıldığı bölümlerle devam ederek ilerliyor. Kitabın ilk yarısı biterken yukarıda bahsettiğimiz her konu hakkında bilgi vermiş oluyor Asimov ama özellikle bir takım konuları, insanlık tarihi kadar kat bulunmasını ve bazı katlara erişim olmamasını, bilinçli olarak açıklamıyor. Çünkü Asimov o kısımları kitabın ikinci yarısıyla bizi bir Sonsuz’a çevirip zamanla bağımızı kopartmak için kullanıyor.

    Zihin Jimnastiği başlıyor...

    Kitabın ikicini yarısı tam anlamıyla bir zihin jimnastiği. Asimov ilk yarıdaki gizemli boşlukları o kadar güzel teoriler ile dolduruyor ki, ara ara kitabı kapatıp teoriler üzerine düşünmek, o teorilerin gerçekleştiğini hayal etmek ve o teorilerin yaratacağı diğer olasılıkları tahmin etmek müthiş bir keyif veriyor.

    Düşünceler içerisine daldıktan bir süre sonra düşündüğümüz teorilerin kitabın devamında gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek için heyecanla kitabı açtığımızda ise Asimov usta üstün zekâsı ile bir kere daha bizi şaşırtıyor ve dahiyane, bambaşka bir teoriyle karşımıza çıkıyor. Bu durum böyle böyle kitabın ikinci yarısından sonuna kadar devam ediyor ve bizi aşırı doz bilimkurgunun yarattığı dopamin patlamasıyla baş başa bırakıyor.

    Dopaminin etkisi sürerken Asimov bir de Vakıf evrenine ufak bir göz kırparak tıpkı eski bir dostla uzaktan bakışıp kısacık bir selamlaşma yaşadığımızda oluşan his gibi içimizde bir sıcaklık ve yakınlık hissi yaratıyor. Böylelikle Sonsuzluğun Sonu bizi şu hislerle uğurlamış oluyor: yakınlık ile gelen sıcaklık, düşünme ile gelen neşe ve tahmin edilemeyen farklı düşünceler ile gelen tatmin.

    Sonsuzluğun Sonu, sınırsızlığın başlangıcı…

    Herkese iyi okumalar dilerim.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.