Bugünkü yazımda minimalizmden, yani sadelikten bahsetmek istiyorum.Çünkü tüketim alışkanlıklarımızın kim olduğumuz ve karakterimizle doğrudan bir bağlantısı var.
Başarı nedir senin için? Dolgun bir maaş, büyük bir ev, güzel bir araba, hatta şöhret sahibi olmak mı? Sence amacı ve anlamı olan bir yaşam böyle bir şey mi? Birçok insan, parayla tüm arzularını tatmin edebileceğini sanır. Oysa piyangoyu kazanan herkes uzun vadede mutsuz olmuştur. Çünkü kim olduğumuz, neye sahip olduğumuzla değil, ne yaptığımızla ilgilidir.
Kampanyadan dolayı saatlerce kuyrukta bekleyen insanları bir düşünün. O kepenk kaldırıldığında nasıl içeriye girmeye çalıştıklarını hayal edin.
Reklamların çoğu, aslında bize ihtiyacımız olmayan şeyleri satın aldırıyor ve bunu çok iyi beceriyorlar. Çünkü bize mutluluk vaat ediyorlar. Reklamlarda yüzler hep gülüyor.Bize, "Mutlu olmak istiyorsan bu çikolatayı yemeli ve bu koltukta oturmalısın," diyorlar.
Aldığın son model cep telefonunun kısa bir süre sonra yenisi çıkıyor. "Artık eskidi, bir de bunu al," diyorlar sana.Ya da moda dediğimiz şey nedir Allah aşkına?
İnsanlar eskiden bir sıcak, bir de soğuk havaya göre giyinirmiş. Şimdi ise yılda tam 52 sezona göre kıyafetler üretilip pazarlanıyor. Seni sadece bir hafta sonra trend dışı kalmış gibi hissettiriyor ki gidip hemen yeni bir şey alasın. Yani durum şu: Ne kadar çok ve hızlı alışveriş yaparsak, onlar için o kadar kârlıyız. Oysa eşyaların, artık kullanılamaz olduğu için değil de sosyal açıdan pek bir değeri kalmadığı için çöpe atılması tam bir saçmalık.
Böyle mi olacak? Ruhumuzdaki boşluğu böyle mi dolduracağız? Bu akılsızca tüketim, sadece bize değil, doğaya da zarar veriyor. Sürdürülebilir enerji kaynaklarını geliştireceğimize, mesela daha fazla güneş ya da rüzgâr
enerjisi kullanacağımıza, daha çok çöp üretiyoruz.Oysa Platon, "Önemli olan en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır," demişti."Less is more" diye bir tabir var. Bunu Türkçeye "Çoktan iyidir" ya da "Az ama öz" diye çevirebiliriz. İşte minimalizmin kaynağı da tam olarak burada. Mesela benim için miktar değil, işlev önemlidir.
Giymekten keyif almayacağım onlarca ceketim olması yerine, bir iki tane güzel ceketim olması kâfi. Akıllı ama eski model bir cep telefonuna sahibim ve bu bana yetiyor. Elbette yaşamak için para kazanmam gerekiyor. Ama ihtiyacım olandan daha fazlasına, en fazlasına sahip olmak için kendimi yiyip bitirmiyorum. Ya da ünlü olmak, Instagram’a koyacağım bir fotoğrafın on binlerce beğeni almasını sağlamak gibi kaygılarım yok. Çünkü biliyorum ki hayatımın anlamını ve amacını bu saçma şeyler veremez bana.
Evet, insan doğası gereği hırslıdır ve bu gereklidir de. Çünkü bazen bu hırs tutar bizi hayatta. Ancak hırsımızı ve tutkularımızı kendimizi ve çevremizi daha iyi bir hale getirmek için kullanmalıyız.
Yorum Bırakın