Advertisement
Advertisement

Florürlü Su, Ego ve Nükleer Savaş: Bir Kara Mizah Okuması

Florürlü Su, Ego ve Nükleer Savaş: Bir Kara Mizah Okuması
  • 0
    0
    0
    0
  • Stanley Kubrick’in Dr. Strangelove ya da: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb adlı kara mizah klasiği, yalnızca Soğuk Savaş dönemine ait bir hiciv değil; aynı zamanda günümüz dünyasında da yankısını sürdüren hastalıklı fikirlerin, güç arzularının ve toplumsal paranoyaların alegorik bir temsili. Film, bir nükleer felaketin eşiğindeki dünyada, gücü elinde tutan insanların ne kadar irrasyonel, takıntılı ve kırılgan olabileceğini gözler önüne sererken, biz izleyicilere ise kendi çağımıza dair derin bir ayna görevi sunuyor.
    Mizah, en sevimli eleştiri biçimidir. Kara mizah ise, acı gerçekle yüzleşmenin en çarpıcı ve etkili yollarından biri. Kubrick’in bu filmle yaptığı da tam olarak bu: Felaketin eşiğindeyken bile gülebilmemizi sağlamak ve bunu yaparken en sert mesajları vermek. Bu nedenle Dr. Strangelove, sadece bir film değil; fikirlerin alt sınıflarca da dile getirilebildiği bir özgürlük aracı.(filmde ne kadar üst sınıf insanları izlesekte) Bu mizah türü, toplumun alt kesimlerine de düşüncelerini korkmadan ifade edebilme cesareti kazandırıyor. Zira bazı gerçekler, gülümsetilmeden anlatılamayacak kadar karanlık olabilir.

    Filmdeki General Ripper’ın, içme suyuna florür katıldığını öne sürerek Amerikan halkının komünistlerce "zehirlendiğini" düşünmesi, günümüzde karşılaştığımız komplo teorilerinin atası gibidir. Bu tür düşünceleri ben, savaşın ardından eylemsiz kalmış bir adamın kendine uğraş yaratması olarak yorumluyorum. Yani savaşın, yaşamındaki hareketi ve amacı ortadan kalkınca, boşluğu paranoyayla doldurmuş. Bugün de, yapacak işi olmayan birçok insanın benzer komplo teorilerine sarılması, boşlukla başa çıkmanın ilkel bir yolu olabilir. Fakat bu onların tamamen anlamsız olduğu anlamına da gelmiyor. Kimi zaman en saçma fikirlerin bile içinde bir gerçeklik kırıntısı barınabilir, yeter ki kafa yorulsun.

    Strangelove karakterinin sözde "rasyonel" planları, ilk bakışta akla uygun gibi dursa da, bu akıl yürütmelerin içinde insanlık dışı bir hissizlik barınır. Bugün pek çok insan kendi mantığına ancak bir üst merciden ya da toplumdan onay aldıktan sonra güvenebiliyor. Yani fikirlerini bile dışarıdan bir meşrulaştırma olmadan benimseyemiyor. Strangelove ise bunun tam tersi: Kendi fikrini tanrılaştırmış bir aklın temsili.

    Filmin en çarpıcı noktalarından biri ise, liderlik vasfı taşıyan kişilerin aslında ne kadar kişisel arzu ve egolarıyla hareket ettiğini gözler önüne sermesi. Atom bombası tehdidi altındaki bir dünyada bile, bir subayın cinsellikle kafayı bozmuş olması, yer altında “her erkeğe on kadın” düşen yeni bir yaşam planının, gayet ciddiyetle ele alınması gibi detaylar, bu "liderlerin" aslında karar mekanizmasına asla ait olmaması gerektiğini düşündürtüyor. Çünkü insan, insanı yönetemez. Bir üst akıl değildir. Daha zeki olabilir ama hazları ve egosu onun yöneten değil, yönetilen olması gerektiğini gösterir. Ne var ki gerçek dünyada da bu tür “üst akıl olmayan ama zeki” kişilerin kararlarıyla şekillenmiş bir tarih görüyoruz. Çoğu zaman savaşlar, yok oluşlar, toplumun değil liderlerin egolarıyla başlar ve biter.

    Kubrick'in mesajı net: Hasta fikirlerin, gücü elinde bulunduran kişilerde barınması, onları yalnızca bir kara mizah malzemesine değil, bir tehdit unsuru haline getiriyor. Peki, bu fikirlerin panzehiri var mı? Açıkçası bilemiyorum. Çünkü bu tarz kişiler zaten kendi fikirlerinden başka hiçbir şeye kulak asmayan tiplemelerdir. Sanatı kendi doğrularına yorarlar, bir film ya da resme baktıklarında yalnızca kendi düşüncelerini doğrulayacak anlamları görürler. Ahlakı, dini, duyguyu dahi kendi ideolojilerine kılıf olarak kullanabilirler. Onların dışında kalan her düşünce, değersizdir. Belki de bu yüzden bu hasta fikirlerin panzehiri yalnızca çokça özveri katılmış bir özeleştiri olabilir… ya da ölüm.
    Kubrick'de belki filmin sonunu patlamalarla bitirerek bize böyle bir mesaj vermek istemiştir. 

    Hastalıkla fikirler, ancak yok oluşla son bulur...

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.