Friends: Kusursuz Olmayan Efsane

Friends: Kusursuz Olmayan Efsane
  • 0
    0
    0
    0
  • Ah, Friends! 90’ların ve 2000’lerin başının kült sitcom’u, milyonlarca hayranın gönlünde taht kurmuş, neredeyse kutsal sayılan o efsane dizi... Ama hadi dürüst olalım: Bu diziyi eleştirmeden, hatta yerden yere vurmadan olmaz! Çünkü Friends, “kusursuz” olmaya o kadar yaklaşmış ki, kusurlarını görmek imkansız hale gelmiş — tabii ki biraz büyüteçle baktığınızda.

    Öncelikle, bu dizinin ana karakterlerine bakın: Altı farklı şehir sakini ama sanki hepsi aynı kalıptan çıkmış! Rachel, Monica, Phoebe, Ross, Chandler ve Joey… Tam bir stereotip şovu! Her birinin karakter derinliği, 90’lar sitcomlarında neyi yanlış yaptıklarının ders kitabı gibi. Rachel, evden kaçan moda bağımlısı; Ross, obsesif paleontolog ve klostrofobik romantik; Monica, obsesif temizlik manyağı; Chandler, duygularını şakalarla gizleyen sosyal fobi mağduru; Joey, saf ve aç erkek; Phoebe, ruhani ama garip. Kulağa tanıdık geliyor mu? Çünkü bu altı karakter neredeyse her sitcomun aynısından kopyalanmış.

    İlişkiler deseniz, tam bir drama fabrikası. Ross ile Rachel’ın “On mu off mu?” durumu, bu dizinin tüm sezonlarını bir türlü kapatmayan ama bitmek bilmeyen aşk şarkısı. İzleyiciyi deli ediyorlar ama bir yandan da “Aman, bu romantizm olmazsa Friends olmaz” diye kendimizi kandırıyoruz. Hani bazı ilişkiler var ya, mantıklı kararlar alınır, iletişim kurulur, sorunlar çözülür… Friends’te ise sorunlar tam 10 sezon boyunca konuşulmadan, ertelenerek, anlaşılmadan devam ediyor. Romantik drama değil, romantik “kanser” desek daha yerinde olur.

    Dizinin mizahına gelecek olursak: Bir yandan Chandler’ın “sarcasm” replikleri efsane, diğer yandan Phoebe’nin “smelly cat” şarkısı gibi garip mizahi unsurlar… Ama ciddi anlamda, Friends’in espri anlayışı genelde “aynı kalıp, farklı karakter” üzerine kurulu. Yani Joey aç, Joey yemek istiyor; Monica titiz, Monica bağırıyor; Ross takıntılı, Ross dalga geçiliyor. Bu kalıplar yüzlerce kez tekrarlandığında hem espri değeri düşüyor hem de karakterler robotlaşıyor. Mesela Joey’nin “How you doin’?” lafı efsane ama tam 10 sezon boyunca tek esprisi bu olunca, ister istemez “Yeter artık!” dedirtiyor.

    Bir de Friends’in zamansızlığı var, yani tam tersi aslında. Dizinin 90’lar ve 2000 başı şartlarında komik görünen ve toplumsal normlara uygun olan pek çok unsur, bugün baktığımızda tam bir “tarihi müze” eseri gibi. Kadın karakterlerin neredeyse tamamı güzellik, moda ve aşktan ibaretken; erkek karakterler çok nadiren duygularını açıyor. Ayrıca dizide çeşitlilik sıfır. Neredeyse tüm karakterler beyaz, orta sınıf, heteroseksüel… New York gibi kozmopolit bir şehirde böyle homojen bir grup mu olur? Sosyal gerçekçilik 0. Friends, ırksal, cinsel, kültürel çeşitliliği neredeyse hiç işleyemediği için birçok izleyiciye artık eski moda ve hatta problematik görünüyor.

    Bir de karakterlerin iş hayatı var tabii, ama o da sanki resmen hızlıca geçiştiriliyor. Rachel’ın moda sektöründeki kariyer yükselişi “bir anda oluyor” ve derinlemesine anlatılmıyor. Monica şef oluyor ama restoran işleri, mutfak stresi ya da sektör zorlukları hakkında detay neredeyse yok. Chandler’ın gizemli ofis işi ise tamamen bir muamma, çünkü dizi boyunca ne iş yaptığı hakkında hiçbir net bilgi verilmedi. Bu yüzden iş hayatı, Friends’te çoğunlukla sadece dekor görevi görüyor.

    Dizinin en büyük sorunlarından biri de absürt komedi ile gerçekçi karakter gelişimi arasında gidip gelmesi. Mesela Joey’nin kafası bazen tam bir çocuk, bazen olağanüstü yakışıklı ve yetenekli bir aktör olarak resmediliyor. Bu dengesizlik, izleyiciyi karakterlere gerçekten bağlanmaktan alıkoyuyor. Aynı şekilde Phoebe’nin geçmişi ve garip davranışları dramatik bir trajedi ve komedi arasında gidip gelirken, çoğunlukla hafife alınıyor. Yani karakterleriniz hem derin hem komik olacak diye ısrarcı olacaksanız, bunu iyi kotarmanız lazım.

    Friends’in bir diğer komik yanı da, dizinin hemen hemen her bölümünde aynı yerlere gidilmesi: Central Perk kahvesi! Bu kahve dükkanı, dizide adeta başka bir karakter gibi. Herkesin orada buluşması, 10 sezonda sıkılmadan aynı masa etrafında takılması, gerçek hayatta bu kadar sabit mekanda sürekli görüşmenin imkansız olduğunu düşününce komik. Central Perk’in kira maliyeti, gerçek bir New York kahve dükkanından kat kat fazla olmalı!

    Ve son olarak, Friends’in fanatikleri! Ah o fanatikler… Diziye o kadar bağlılar ki, eleştiri getirenlere “Sen anlamıyorsun” diye çıkışıyorlar. Ama gerçek şu ki, Friends’in sevilen bir dizi olması, onun eleştirilemeyeceği anlamına gelmiyor. Hem de sert eleştiriliyor, hem de “Evet, haklısınız” deniyor. Çünkü Friends, tam anlamıyla mükemmel olsaydı, kimse bu kadar çok üstüne konuşmazdı. İşte o yüzden, bu diziyi seviyoruz, ama aynı zamanda biraz da dalga geçiyoruz.

    Friends, mizah anlayışında tekrar eden kalıplar, karakterlerin derinliksizliği, klişe ilişkiler ve toplumsal çeşitlilik eksikliği ile bir “90’lar sitcom anıtı”dır. Ama bu kusurları, dizinin efsaneleşmesini engellemiyor — hatta belki de o kusurlar onu bu kadar sevilesi yapıyor. Yani Friends, biraz eskimiş, biraz tekrarlayan ama tam da bu yüzden vazgeçilmez olan, televizyonda kahkahalarla dolu nostaljik bir zamandır.

    Hayranları bile bu eleştiriyi duyunca “Haklısın, ama ne yapalım, biz yine de seviyoruz” diyeceklerdir. Çünkü Friends, ne kadar kusurluysa, o kadar da eğlenceli ve unutulmaz.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.