Atatürk’ün Hayalinden Kızılok’un Şarkısına: La Vie Est Brève

Atatürk’ün Hayalinden Kızılok’un Şarkısına: La Vie Est Brève
  • 0
    0
    0
    0
  • Şarkının sözleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’da geçirdiği yıllarda bir Bulgar kadınla yaptığı rivayet edilen bir sohbetten ilham alır. Şarkı sözlerinde adı geçen Dimitrina’nın Mustafa Kemal'in Bulgaristandaki sevgilisi olduğu rivayet edilmektedir. Mustafa Kemal’in kadın hakları, halkın özgürlüğü ve ilerleme üzerine düşüncelerini yansıtan bu sözler, Fikret Kızılok’un kaleminde şarkı haline gelmiştir. Bu eser yalnızca bir şarkı değil, Atatürk'ün devrimci fikirlerini ve ilerici vizyonunu müzik yoluyla anlatan bir bildiri gibidir.

    Şarkının giriş kısmında ve aynı zamanda da nakarat bölümünde yer alan Leon Montenaeken’e ait olan Fransızca şiir Mustafa Kemal tarafından çevrilip mektup olarak Salih Bozok’a yollanmıştır. Rivayete göre Mustafa Kemal bu şiir tercümesini Bulgaristan’da bir pastanede otururken kaleme almıştır. Şarkının hikâyesi de atamızın Sofya’da elçilik yaptığı süreçte geçtiği için Fikret Kızılok bu şiire şarkıda yer vermiş ve şarkısını şiirin başlığı ile adlandırmıştır.

    Atatürk’ün hayaliydi: bir halkın özgür olması, bir vatandaşın bilinçli olması ve bir kadının güçlü olması… Yıllar sonra, Fikret Kızılok bu hayali bir şarkıya dönüştürdü: “La Vie Est Brève

    Şarkı üç ayrı zamanda Mustafa Kemal’in üç hayalini bizlere aktarmaktadır

    la vie est bréve - hayat kısacık..
    un pen de reve - azıcık hayal,
    un pen d'amour - sevgi, azıcık..
    et puis bonjour - derken merhaba...
    la vie est vaine - hayat anlamsız..
    un pen de peine - biraz ıstırap
    un pen d'espair - ve umut yalnız
    et puis bonsoir - derken elveda...

    sofya'da hayat güzel geçiyordu
    fransızcamı geliştirmiştim
    ne de olsa davetli sürgün hayatı
    diplomatik misyonların davetleri, ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri

    memleketim için ne gerekiyorsa, buradan yapmaya çalışıyordum
    arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım
    zaman, bizim zamanımızı bekliyordu

    ilk bölümde Mustafa Kemalin bu sözleri, onun Sofya’daki görünürde sakin ve düzenli diplomatik yaşamının aslında arka planda memleket sevdası ve kurtuluş düşüncesiyle dolu olduğunu göstermektedir. Sofya’daki “davetli sürgün hayatı”, dışarıdan bakıldığında konforlu ve ayrıcalıklı gibi görünse de, Atatürk için bu yıllar bir bekleyiş ve hazırlık dönemidir. “Zaman, bizim zamanımızı bekliyordu” ifadesi onun sabrını, inancını ve doğru anı bekleyen stratejik zekâsını yansıtır.

    la vie est breve
    un peu de reve
    un peu d'amour
    et puis bonjour
    la vie est vaine
    un peu de peine
    un peu d'espoir
    et puis bonsoir

    bir gün, sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde
    birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi
    garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı
    köylü: "Bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor
    Bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor
    verin çayımı pastamı, alın parasını" dedi
    ben de köylüden yana çıktım
    "benim de köylüm böyle olmalı” dedim
    "işte böyle olmalı!"

    İkinci kısımda yer alan hayali ise şu şekildedir. Bulgar köylüsünün garsona karşı net ve hakkını savunan tavrından etkilenen atamızın Türk köylüsünün de kendi emeğine sahip çıkan, toplumda onurlu bir yer edinen bir birey olması gerektiğini düşünmüş olmasıdır. Türk halkının yani özellikle köylünün kendi haklarına sahip çıkan, emeğinin ve alın terinin kıymetini bilen, bilinçli ve özgüvenli bir birey olması gerektiğidir.

    la vie est breve
    un peu de reve
    un peu d'amour
    et puis bonjour
    la vie est vaine
    un peu de peine
    un peu d'espoir
    et puis bonsoir

    dimitrina, general ratçov patrov'un kızıydı
    onunla sık sık beraber olmak durumundaydık
    babası bulgar müdafaa vekiliydi
    davet eder, her seferinde gelirdim
    kızıyla dans ederdik
    ondan çok hoşlanırdım
    konu dönüp dolaşıp siyasete gelince
    "kadın erkek eşitliği" derdim dimitrina...
    seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı"

    dimitrina da "bu avrupa'da bile yok ki mustafa
    türkiye'de ne zaman olur?"

    "çok yakında," derdim " dimitrina...
    hem de çok yakında...
    kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini."

    Üçüncü hayali ise benim en çok duygulandığım ve en çok gurur duyarak dinlediğim andır. Onu da şöyle açıklamak isterim.

    Kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini.

    3.kısım aslında onun kadınlara yüklediği büyük anlamı ve inancını gösterir. Atatürk için kadın sadece ailenin değil, toplumun yeniden doğuşunun da anahtarıdır. Kadının seçme ve seçilme hakkına sahip olması, özgür bireyler olarak toplumda var olması bir medeniyet ölçüsüdür.

    Bu konuşmada Atatürk aslında bizlere şunu anlatır.

    Kadın-erkek eşitliği bir lütuf değil, bir zorunluluktur. Avrupa’da dahi o yıllarda kadına tanınmayan hakların Türkiye’de çok yakında gerçekleşeceğine olan sarsılmaz inancı vardır. Kadının özgürlüğü, toplumun yeniden doğuşunun ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmasının temelidir. Atatürk bu düşünceleriyle sadece bir ideal dile getirmemişti, daha sonra bunu gerçekleştirmek için somut adımlar da atmıştır.

    Fikret Kızılok’un La Vie Est Brève (Hayat Kısa) adlı eseri, sadece bir şarkı değil; Atatürk’ün devrimci düşüncelerinden beslenen bir bildiri gibidir. Bestesi Kızılok’a, ruhu ise Mustafa Kemal’in Sofya yıllarındaki hayallerine aittir.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.