BBC’nin nesiller boyu devam eden efsane dizisi Doctor Who’u seviyor musunuz? Şiirsel bir kalemden Doctor Who hikayesi deneyimlemek ister misiniz? Eğer cevaplarınız evet ise çok doğru kitaptasınız.
Yol İşaretleri, tıpkı Doctor Who’daki Doktor gibi zamanda ileri geri gidebilen bir ana karaktere odaklanılıyor ve bu karakterin başından geçen aksiyon dolu olayları anlatılıyor. Fakat ana karakterimiz Red, Doktor gibi zaman makinesi kullanmıyor. Çünkü Zelazny’nin bu evreninde zaman; üzerinde herhangi bir araçla ileri veya geri hareket edebildiğimiz, çeşitli zaman aralıklarına açılan talihi yolların bulunduğu bir ana yol. Hem de kendi zamanlarına geri dönemeyenlerin veya dönmek istemeyenlerin kurduğu restoranları, tesisleri ve otelleri barındıran bir ana yol.
Ana karakterimiz Red de bu Yol’un en büyük gediklisi. Red, ağır ağır geri dönen anılarının yarattığı rüyaların pençesinde kaç zamandır Yol’u kullandığını bilmeden evini, ütopyasını, arayan biri. Ve tıpkı Doktor gibi imkansız veya çözülemez gözüken olayları bilginin getirdiği tecrübe ile alt eden biri.
Yol İşaretleri işte bu Red’in hikayesi.
Hikaye Red’in ütopya arayışındaki zamansız zaman yolculuğu ile başlıyor ve karşılaştığı ilk kişiyle de hikayenin yönü şekilleniyor. Bu kişi, Red’e kimsenin karışamayacağı Yol’un kadim suikast yasasının yürürlükte olduğunu ve hazır olması gerektiğini söylüyor. Böylece Red’in, Yol üzerinde “ilerleyerek” ütopyasını aradığı ve bu sırada peşindeki suikastçılar ile kedi- fare oyunu oynadığı serüveni başlamış oluyor. Fakat Zelazny’nin evreninde suikastçıların öyle bilindik sıradan* kiralık katillerden oluşacağını düşünüyorsanız, fena yanılıyorsunuz. Bu suikastçılar bu evrene ait özel suikastçılar: gezegen yok eden silahlara sahip bir uzaylı, ölümcül bir ninja keşiş, özel donanımlara sahip bir cyborg, zaman çizgisinden çekip çıkarılmış bir dinozor, bir büyücü ve bir ejderha…
*En güzel örnek Organize İşler filmindeki şu repliktir: "Sıradan dayağa örnek: sıradan dayak."
Tek bir bilimkurgu kitabı için biraz fazla değil mi? Özellikle dinozor, büyücü ve ejderha… Bir başka yazar olsaydı cevap evet olabilirdi belki ama yazar Zelazny olunca kitabın tam da bu yapısı Zelazny mucizesinin başladığı ve kitabın bize pençelerini* geçirdiği yer oluyor. Çünkü Zelazny, tıpkı King’in Kara Kule’de başardığı imkansızlık gibi; aynı eser içerisinde olması kafa karıştırıcı ve eserden uzaklaştırıcı olan konuları okuru kaybetmeden toparlayıp servis edebiliyor. Böylece okur olarak bizleri, bağımsız eserlerde ayrı ayrı işlenen birçok konunun tek bir eser içerisinde yedirilerek sunulmasının yarattığı şaşkınlık ile büyülüyor ve gözüne far tutulmuş tavşan gibi kitaba bağlanıyor.
*Burdaki pençe, 1878 yılındaki üzücü Pençeli Kitap Saldırısı'ndaki pençe ile aynı değildir. Mecazen kullanılmıştır.
Fakat yazar “bu kadarı yeterli, okurları kitaba yeterince aşık ettim, burada durmalıyım.” da demiyor. Kara Kale Büyüsü’nü bulduğu Kitaba Bağlama Büyüsü Teknikleri el kitabını bir kere daha eline alıyor ve Red’in hikayesinin aralarında karşımıza çıkardığı ikinci ana karakter ile üzerimize Memento Büyüsü’nü atıyor. Daha önceden Kara Kale Büyüsü ile büyülenen bizler için ise kaçınma zarları tabii ki dezavantajlı atılıyor ve haliyle büyüden kurtuluşumuz başarısızlık ile sonuçlanıyor.
Memento Büyüsü’nün de etkisi altına giriyoruz.
Büyünün prensibi aslında oldukça basit: yazar ikinci ana karakterin zaman akışını Red’in zaman çizelgesine göre “tersten” kurguluyor ve zaman yolculuğunun yarattığı doğru zamanı yakalayamama olgusunu kullanıyor. Bunu da okurun kafasını karıştırmadan ve zaman yolculuğunun mantıksal problemler çukurunda kaybolmadan yapıyor. Böylelikle büyü zihnimizin derinliklerine doğru yavaş yavaş ilerliyor, ilerliyor…
Ve en sonunda Kara Kule imkansızlığı Memento muhteşemliği ile birleşiyor.
Olağanüstü bir durum, olağanüstü bir başarı.
Herkese iyi okumalar dilerim.
Yorum Bırakın