İsmi gibi çarpıcı bir film olan Annemi Öldürdüm (J'ai Tue Ma Mere), bu sayede daha küçük yaşta bir otobiyografi filmi kaleme alan Xavier Dolan'ın parlamasına yol açan bir başyapıt olarak karşımıza çıkıyor. Gelecekte Laurence Anyways, Mommy, Hayali Aşklar(Les Amours Imaginaires) gibi birçok başarılı filmlere imzasını atmasının ve önemli ödül almasının da ilk adımı aynı zamanda.
'Sen gittikten sonra babam aradı.
Dediki; Benim.. Sadece sesini duymak istedim. 10 senelik sessizlik. 10 saniyelik gürültü. Hayat saçmadır.'
Monolog kesitleri ile hayata bakış açınızı genişletirken, aslında hepimizin zamanında yaşadığı ailevi sorunlara da kendi açısından değiniyor. Bunları çoğu insanın yaşaması bir meziyet değilken, bu sorunları sanatsal bir biçimde ele alarak size ayna tutması Xavier Dolan'ı önemli kılan, kısa zamanda sanat camiasında yankı uyandırıp kendine bir yer açmasını sağlayan başarısı.
''Bu hayatta sadece kendi içindeki düşman ölüdür. Bunu dizginleyen tek şey sanattır. İyi sanatçılar mıyız?''
Filmde Hubert, toplumun hem kadınlara hem de LGBT bireylere bakış açısını gösterirken, derin sözleriyle de bunları eleştirmekten çekinmiyor. Gerek baskı hissi gerekse dışlanılma korkusu ile ilişkisini bile gizlemek zorunda olan insanların hayatını bir nebze de olsa topluma duyuruyor ki bu sinema aracılığıyla zihinlere ışık tutacak bir nitelikte yapıyor filmi.
[caption id="attachment_74843" align="aligncenter" width="500"] 'Annemle ben eğer tanışmıyor olsaydık, birbirimizi kesinlikle severdik.'[/caption]
Sinirlenip her şeyi dağıtıp sonra yine odasını kendi başına toplaması, düşüncelerini ifade etmek istemeyişi, ufak detaylara takılıp annesinin ağzının kenarında kalan yemeğe bile gıcık olarak bakışı, zaman zaman parlayan öfkesi ile annesiyle tartışması gibi unsurlar her gencin içinde olan fırtınaları bir fon müziği eşliğinde bize sunuyor. Film bittiğinde bile bu müzikler akıllarda yankılanıyor, çünkü hepsi duyguların temposuna ayak uydurulmuş. Film kısaca tam bir sanat ziyafeti.
Her kadına toplumda annelik beklentisiyle yaklaşıldığını ve belki de kendi annesinin anne olmaya uygun olmadığını sorguladığı sahnelerde aslında zaman zaman hepimizin düşündüğü ve temelinde iletişim eksikliği olan birbirimizi anlamamamızı çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Aynı zamanda toplumsal etiketlere de bu sözleriyle iğne batırıyor.
[caption id="attachment_74852" align="aligncenter" width="670"] Ödev istendiğinde annesinin öldüğünü iddia eden Hubert, insanları zihnimizde öldürmemiz gerektiğine ironik bir şekilde değiniyor.[/caption]
Tek başına oğlunu büyütmenin zorluğu karşısında artık birlikte zaman geçirmeyi bir lüks olarak gören annenin, böyle baskılar ve anlaşmazlıklar karşısında sessiz kalan oğlunun sonunda dayanamayıp 'Eğer bugün ölseydim ne yapardın?' diye sorması ve annesi cevap vermeyince oğlu giderken 'yarın ölürdüm', deyişi hafızamızdan çıkmayacak diğer bir detay oluyor.
[caption id="attachment_74879" align="aligncenter" width="500"] Annesiyle iyi anlaşamayan Hubert biraz da erkek arkadaşının annesiyle olan ilişkisini kıskanıyor sanki.[/caption]
Yatılı okuldan kaçıp annesini uykudan uyandırıp onu sevdiğini söylemeye başlaması ne olursa olsun her çocuğun kalbinde yatan doğuştan gelen anne sevgisinin bir dışavurumu olarak karşımızda.
Sonuç olarak aşk kazansın diyoruz. Ayrıca sevenleri için eylülde yönetmenliğini Xavier Dolan'ın yaptığı The Death and Life of John F. Donovan isimli yeni filminin çıkacağını da duyuralım.
Yorum Bırakın