İzlandanın dondurucu soğuğundan çıkıp gelen ustaca tasvir edilmiş ve oynanmış bu film kan donduruyor. Yapımcısı Ragnar Bragason'un da dediği gibi bu filmde korkunç bir kayıp yaşanıyor. Hayat boyunca çektiğimiz acılara nasıl katlandığımız, aile olgusu, hayaller, kabuslar mercek altına alınıyor.
Her şey Hera'nın metalci olan abisini küçük yaştayken kaybetmesiyle başlıyor. Oğullarının ölümü ile psikolojik açıdan dağılmış ailesi sürekli kavgalar, depresyonlar ve anlaşmazlıklar içinde hayatı kendilerine zehir ediyor. Bir yandan da Hera'nın, abisinin ölümünden sonra onun müziğine ilgi duyması ile her şey farklı bir boyuta taşınıyor.
Bir çiftlikte yaşadığı için imkanları kısıtlı olan ve insanların ona bakışlarından bıkan Hera, zaman zaman şehre gidiyor ve tekrar geri dönüyor. Yaşanan büyük bir kaybın ardından kimi zaman gidememek kimi zamanda kalamamanın ikileminde hayatına devam ediyor.
Film metal müziğin felsefesini, tam da black metalin gerçek anlamda alevlendiği, kiliselerin provakatif amaçlarla yakıldığı dönemde gösteriyor. Belki de müziğindeki bu yanın dışa vurulmasının vakti geldiğini düşündüğünden Hera, kasabasındaki bir kiliseyi yakıyor.
''Kilise her zaman bu grupların şeytana tapma gibi şeylerle ilintili olduğunu söylüyor. Ama onların şarkı sözlerini okursan, ölüm ve savaştan, gerçeklikten bahsettiğini görürsün. O konulardan bahsediyorlar, içinde yer almaktan değil.''
Sonuçta metalcilerin sadece satanist, bağırarak tahammül edilmez bir müzik yapanlar olarak görüldüğü bir toplumda kiliseler de bu algıya önayak oluyor. Oysa ki metalciler için kilise toplantıları beyin yıkamaktan farklı görülmüyor, böylelikle bunu protesto etmek için kilise yakmak da bir savaş değil, aslında tepkinin başlangıcı oluyor.
[caption id="attachment_78899" align="aligncenter" width="650"] Anlamaya çalışmak yerine yargılamayı, öğrenmek yerine kınamayı seçenlere bir başkaldırı niteliğinde bir film.[/caption]
Yine de yılmadan kendi müziğini yapıyor. Çiftlikteki insanların metal müzik hakkında ne düşündüklerine veya ne dediklerine kulak asmadan önyargılara karşı geliyor.
Hera ahırında acısını müziğine kattığı ve ineklerin mö'lediği bir demo kaydediyor ve yurtdışına yolluyor. Şarkının adı Svarthamar, şarkıda da dediği gibi 'acım ruhuma işliyor'.
Hera'nın demosunu dinleyen bir grup genç, ona vokallik teklif etmek için Norveç'ten geliyor ve birlikte çalmaya başlıyorlar. Sonrasında kasabada sahne alan grubun scream vokali kabul görmeyince bu sefer aynı şarkıyı clean vokalle söylüyorlar. Toplumun değiştirilemez olsa bile bir orta yol bulunabileceğini gösteriyor bize film.
https://youtu.be/dTrSGp8HI98
Müziğin müzik, acının acı, sıkıntının sıkıntı, ineğin de inek olduğunu anlamak gerekiyor bu filmle kısacası. Çünkü bunu görebilen çok fazla insan olduğu söylenemez.
Yorum Bırakın