Kazuo Ishigiro, 2017 Nobel Ödülü’nü kazandığında gözler elbette ona ve onun eserlerine çevrildi. Peki Ishigiro’nun Haruki Murakami gibi yıllardır bu ödülü bekleyen ve belli bir okuyucu kitlesine ulaşmış yazarlardan farkı neydi? Bunun en güzel örneğini Gömülü Dev adlı eserinde görmek mümkün. Axl ve Beatrice isimli iki köylünün oğullarını arama macerasında Ishigiro’nun olağanüstü, fantastik olayları betimleme seviyesi üst düzey. Ayrıca Ishigiro'nun kitap boyunca yaptığı en başaralı işlerden biri, anlattığı olağanüstü olayların metaforlarla dolu olması.
Örneğin Axl ve Beatrice’in bir kulübenin içinde karşılaştığı, her gün tavşan öldüren yaşlı kadın ve sebesiz yere orada bekleyen kayıkçının hikayesi yaklaşık olarak üç sayfadan oluşan bir hikaye olsa da anlatılan olayı belki yüzlerce farklı şekilde yorumlamak mümkün. En basitinden, eğer ana karakterlerimiz Axl ve Beatrice’in bakış açısından bu hikayeye bakacak olursak kayıkçı, hikayede Axl ve Beatrice gibi bir sürü köylünün muzdarip olduğu “Sis”in yarattığı unutkanlığı ve tekrarı temsil ederken; yaşlı kadın bu karı kocanın çocuklarını bulma çabasını ve kararlılığını temsil ediyor. Kitabın bir diğer özelliği de doğal destanlar ve halk hikayelerinde olduğu gibi dönemin tarihi dokusunu okuyucuya çok başarılı bir şekilde verebilmesi. Hikaye günümüzün Birleşik Krallık topraklarında geçiyor ve o dönemde Angıllar ve Saksonlar'ın birleşik bir millet olmamasından dolayı aralarındaki ilişkiler ve birbirlerini nasıl gördükleri, olaylara olan bakış açılarındaki farklılığın gerçekle birebir tutarlı olması. Kitabın yazımı sırasında Ishigiro’nun gerçekten detaylı bir araştırma yaptığını ortalama her okur rahatlıkla görebilir. Angıllar ve Saksonlar'ın ilişkisi dışında özellikle dönemin ekonomik anlayışının kitabın başında olduğu gibi mum örneği ile verilmesi sıradışı ve oldukça başarılı bir seçim. Mumun köylülerin kararı ile verilen ya da geri alınabilen bir şey olması dönemdeki sosyalist yapıyı okuyucuya anlatmak için en mantıklı seçimlerden biri. Ayrıca karakterlerden Beatrice’in muma olan zaafını Freudyen bir bakış açısı ile incelersek mumun aslında karakterin doğruyu bulma isteğini gösteren bir metafor olduğunu görebiliriz. Mumu ve mum ışığını doğru ve gerçeği gösteren ögeler olarak olarak incelersek, Beatrice’in “Sis”e rağmen çocuğunu bulma isteğini bu metaforun yardımıyla açıklayabiliriz.
Çünkü Axl’a nazaran çocuğunun nerede olduğunu, ne yaptığını daha çok merak eden Beatrice idi. Beatrice, bilmek isteyen, doğruyu arayan ve bunun uğruna çocuğunu bulma yolculuğunda olduğu gibi tehlikeye girip büyük fedakarlıkları hiç çekinmeden yapabilecek bir karakter. Axl ise doğru ve gerçeği arama ve bulma isteğinden çok bu ikilideki “merak eden” karakter rolünü üstleniyor. Tüm köy “Sis”ten muzdarip iken bunun Axl dışında kimsenin dikkatini çekmemesi belki de Axl’ın nasıl bir karakter olduğunu en iyi açıklayan örnek. Peki Gömülü Dev’deki bu yapı onu neden bir halk hikayesi ile benzer kılıyor? Bunu anlamak için elimizde başka bir halk hikayesinden ya da destandan örnekler bulmamız gerekiyor. Örneğin, Oddessa’daki eve dönme isteği ve tutkulu aşkın benzerlerini Gömülü Dev’de evlat özlemi ve yine Axl ve Beatrice’in arasındaki tutkulu aşk olarak görmek mümkün. Keza yine Gılgamış, Yaradılış ve benzeri destanlarda görebildiğimiz okuyucunun ders alması için yazılan kısımları Gömülü Dev’de hikaye boyunca görebilmek mümkün. Ishigiro’nun gömülü devi bir yapay destan değil kesinlikle, ama kitap boyunca okuyucuya verdiği his bir destandan altta kalacak düzeyde de değil. Belki de yirmi birinci yüzyılda bunu başarılı bir şekilde yapabilen birkaç yazardan biri olduğu için Ishigiro bu ödüle layık görüldü.
Yorum Bırakın