
" Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır."
Martı özgürlüğün sembolü olarak anılan bir kuştur. Peki martı sürüleri düşünüldüğü kadar özgür değillerse, onların da sımsıkı bağlandıkları tabuları varsa… Jonathan Livingston yani kitabın ana karakteri; böyle bir sürünün bir parçası, uçmanın sadece yemek bulmak olduğunu düşünen ve koca bir nesle bunu dikta eden bir sürünün parçası. Jonathan ise bu martıların hepsinden çok farklı çünkü onun için beslenmek önemli bile değil, onun tüm gayesi uçmak, sürekli uçmak, en yükseğe ulaşmak. 2. Victor Hugo: Bir İdam Mahkumunun Son Günü
"İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar."
Kitap bilinmeyen bir hapishanede, tahmin edilebilir bir zamanda, kimliğini belirsiz bir idam mahkumunun son gününü konu alan bir günlük. Mahkum neden idamla cezalandırıldı, kimi öldürdü, bunları söylemiyor yazar. Yalnızca bir insanın adım adım yaklaşan ölümü nasıl karşıladığını daha doğrusu karşılamaya çalıştığını anlatıyor. 3. Paulo Coelho: Veronika Ölmek İstiyor
"Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamında anlamın hepten yok olduğunu."
Kitap bir intihar girişimiyle başlıyor, adından tahmin edebileceği üzere Veronika kendini öldürmeye çalışıyor. Dışarıdan bakıldığında mutlu, başarılı, hayatta istediği her şeyi elde edebilecek bir kadın Veronika. Böyle biri neden hayatından vazgeçer diye sorgulayarak akıl hastanesine kapatıyorlar Veronika’yı. Aklı başında biri hayatından vazgeçmez çünkü, peki aklı başındalığın ölçütü nedir, kim koymuştur bu ölçütü? Veronika orada Eduard ile tanışır. Eduard, ona gördüğü ama onun dışında kimsenin varlığına inanmadığı Cennet Bahçelerini anlatır. Cennet Bahçeleri varolmadığı için Eduard o akıl hastanesindedir. Bir insanın gerçekliği, başka bir insanın hayal gücünün bir oyunuysa o gerçeklik inkar edilebilir mi gerçekten? Kitapta, Veronika ölmekten vazgeçerken Coelho okuyucuyu delilik ve gerçeklik arasındaki ikilemde bir kukla gibi oynatıyor. 4. Jose Saramago: Körlük
"Ölülerin yanından onları görmeden geçip gitmek insanlığın çok eski bir alışkanlığıdır."
Körlük, Portekizli yazar Saramago’nun insanı tüm çıplaklığıyla yansıttığı kitabı. Bir kişi hariç ülkedeki tüm insanlar görme yetisini belirsiz bir sebepten görme yetisini kaybederler. İnsanların körleşmesi sonucu keskinleşen başka yetileri toplumu ahlaki bir yıkıma götürür. Nobel ödüllü yazar Saramago, Körlük’te insanların körleşmesine rağmen çevrelerinde yaşanan her olayı tüm çıplaklığıyla algılayabilmelerini, toplumun ne kadar kırılgan etik değerlere sahip olduklarını gösterir. 5. Sait Faik Abasıyanık: Az Şekerli
" İnsanın insandan bir saati olması da güzel bir şey, diye düşünmüştüm."
Türk hikayeciliğinin öncülerinden Sait Faik’in ömrünün son günlerinde yazdığı öykü kitabıdır. Özellikle insanın bunaldığı, uzaklaşma ihtiyacı anlarda kurtarıcısı olabilecek bir kitaptır. 17 hikayeden oluşan kitap, bir solukta okunabilir ancak etkisi çok uzun süre devam edecektir. Çünkü Sait Faik’in hikayeleri özümsendiği zaman artık hayatın bir parçası haline gelirler. 6. Pınar Kür: Asılacak Kadın
"Hep susuyorlar. Suçluluğu kesin olanlar. Ne yapsalar suçluluktan kurtulamayacağını bilenler."
Türk edebiyatında postmodernizmin önemli isimlerinden olan Kür, bir cinayetle karşımıza çıkıyor Asılacak Kadın’da. Üç kişinin ağzından dinliyoruz bu cinayeti: Yargıç Faik, Melek ve Yalçın. Melek; cinayetin azmettiricisi, Yalçın ise cinayeti işleyen kişi. Peki Melek aslında azmettirici mi yoksa kurban mı? Bu üç kişinin monologları, okuyucu bunun gibi birçok soruyla başbaşa bırakıyor. 7. Franz Kafka: Ceza Sömürgesi
"Gezgin, yabancısı olduğu durumlara, kararı etkileyecek şekilde müdahale etmenin hep sakıncalı olduğunu geçirdi aklından."
20. yüzyılın edebi dehası Kafka’nın uzun öyküsü, Ceza Sömürgesi. Bir gezginin yolu adı verilmeyen bir adaya düşer, bu adada kuvvetler birliği bir subayın elindedir. Subay ise görevine, "infaza" taparcasına bağlıdır. Kafka bu öyküde gerilimi tepeye tırmandırıyor, bir yandan da suç ve ceza arasındaki ilişkiyi okuyucuya sorgulatıyor. 8. Mine Söğüt: Deli Kadın Hikayeleri
"...kendini öldürme fikrini bu kadar çok seven biri kendini de çok seviyor demektir...kendini ve deliliğini."
21 deli kadın; 21 tane bölünmüş, kendini artık tanıyamaz hale gelmiş belki hiç tanıyamamış kadın... Toplum onları güçlü olmaya zorlarken kaybolmuş kadınları gösteriyor bize Mine Söğüt. Kitaptaki hikayelere ise Bahadır Baruter yani eşinin çizimleri eşlik ediyor. Kitapta okuduğunuz deli kadınları bu çizimlerde hayal gücünüzün ötesinde görebiliyorsunuz. 9. Jack London: Ademden Önce
"Geri dönüp baktığımda, yaşamlarımızın ve kaderlerimizin çok küçük rastlantılara dayandığını açıkça görebiliyorum."
Jack London spekülatif kurgusunu, modern insanla ilkel insan arasındaki bağlantıyı sağlayarak oluşturmuştur. Kitap, modern insanın her gece rüyasında atalarından biri oluşunu görmesiyle ilgilidir. Darwin'in görüşlerine uygun bir kurguya sahip. İnsanın henüz tam olarak insan bile olmadığı dönemlere ait rüyalar gören ana karakter, atasının tüm serüvenlerini baştan sona yaşar bu rüyalarda. 10. Zeynep Uzunbay: Yokuş Aşağı Portakallar
"Uzanamayacağımı bile bile uzattım kollarımı, evin bomboş olduğunu bildiğim halde bir tabure arandı gözlerim. Busun işte dedim, tutamayacağına uzanır, olmayanı ararsın."
Altı farklı kadının aralarındaki düğümler ve ancak kitabın sonunda görebiliyoruz bu düğümlerin çözüldüğünü. Belki de sadece çözüldü sanıyoruz. Arzu, Handan, Kezzi, Gülendam, İpek ve Narin... Anadolu'nun bir köyüyle, şehir arasında gidip gelen bir olay örgüsü. Zeynep Uzunbay'ın şiirsel anlatımı, kısık sesli kadınların seslerini yükseltmelerini sağlıyor bu kitapta.
Yorum Bırakın